"Hannibal." Ağzı kapalı olduğu için boğuk çıkmıştı.
Şaşkınlığını hala atlatamamıştı. Siyah araçlar, uzaklaştığında ağzındaki el çekildi. Aynı el bu sefer kolunu tüm gücüyle yakaladı ve Will'i çekiştirmeye başladı.
Will, henüz neler olduğunu idrak edemiyordu. Yüzünü bile görememişti. Kolu çekiştirilirken arkadan görüntüsüne baktı. Deri ceket giymişti, kafasıda bir şapka vardı. Sesini duymamış olsaydı onun Hannibal olduğuna inanmazdı. Panikle dışarı çıkan insanların arasından geçtikten sonra daha önce görmediği bir arabaya doğru yanaştılar. Hannibal, yüzüne bile bakmadan yolcu tarafının kapısını açtı ve içeri girmesi için neredeyse fırlattı. Will, kafasını çarpmaktan son anda kurtuldu. Sertçe kapanan kapı sesiyle irkildi ve hemen sonra Hannibal, sürücü koltuğuna binip, kapıları kilitlediğini duydu. Will koltuğa fırlatıldığı için kendini normal oturur pozisyona getirdi.
Hannibal, hızlı manevralar yaparak, yola çıktı. Gazı o kadar köklemişti ki, tekerleğin asfalta sürtündüğünü hissedemiyordu. Polislerin patlama sonucu trafiğe kapattığı yolları ezberlemiş gibi es geçerek ilerliyordu. Üç siyah arabanın önlerinde olduğunu fark edince, telaşla, öne doğru eğildi. "Bunlar onlar."
Hannibal, ana yolda gördüğü ilk aradan döndü ve ters yöne doğru ilerledi.
Will, hayretler içerisinde, "Napıyorsun? Onları kaybettik!" diye, bağırdı.
"Kes sesini." Hannibal'dan daha önce kendisine karşı duymadığı soğukluktaydı ses tonu. Hannibal'a doğru döndü, net olarak ilk defa baktı. Sadece birkaç gündür görmediği halde yüzü zayıflamıştı. Yüzündeki kemikler daha net görünür olmuştu. İfadesini bozmadan sürmeye devam ediyordu.
Ormanlık bir alana girdiklerinde, yerleşim yerlerinden tamamen uzaklaşmışlardı. Will'in içini endişe kapladı. Seni öldürecek.
"Nereye gidiyoruz?"
Cevap vermedi. Karanlıkta simsiyah görünün gözleri yola kilitlenmişti.
Will, huzursuzca kıpırdanıyordu. Hannibal ve Abigail'i yarı yolda bıraktığı gibi Diana ile Sara'yı da koruyamamıştı. Tamamen başarısızlık örneğiydi. Her şey berbat olmuştu. Her şey. Bedeni bunun farkındalığı karşısında uyuştu ve halsizleşti. Oturduğu koltuğa sinerken, ölmeyi diledi. İçindeki sese karşılık verdi. Umarım beni öldürür.
"Hannibal ben-"
"Sana sesini kes dedim!" Onu bu sinir seviyesinde ilk kez görüyordu. "Tek kelime daha edersen, kendi yöntemlerimle susturmak zorunda kalacağım." Kendini kasıyordu. Soğukkanılığını kaybetmemek için kendini kasıyordu ve öfkesini dışarı vurmamak için uğraşıyordu.
Will, aniden amaçsızca elini kapının koluna attı ve açmaya çalıştı. Kilitli olduğunu hatırlayınca sinirle torpido gözüne yumruk attı. Kendini aşağıya atmak istediği için mi yapmıştı emin değildi. Belki de sadece ilgi çekmek içindi. Ama bu Hannibal'ın biraz bile ilgisini çekmedi. Ruhsuz gözleri dikiz aynaları hariç hareket bile etmiyordu.
Will, sinirle yumruğunu ağzına dayayıp, dirseğini kendi tarafındaki cama yasladı. Gözlerinden süzülmeye başlayan yaşlarla birlikte yolu izledi. Ama içinde köpüren öfke, Hannibal'ın suskunlu, hareketsiz durmasına engel oluyordu.
Benimle konuşmuyor. Benimle konuşmak istemiyor. Sesime tahammül edemiyor. Beni istemiyor.
Farkındalık yaşarcasına beyninde düşünceler dönüp durmaya başladı. Ne bekliyordum ki? İki azar işitip, tekrar kollarının arasına çekeceğini mi? Ya da gördüğü yerde boynumu kırmasını mı? Üçüncü ihtimali hiç düşünmemişti. Bunu yaşamaktansa ölmek için yalvarabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fanfiction2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?