Bölüm 16 Part 1: Çalkantı

143 20 4
                                    

Geceyi Hannibal'ın odasında geçirmişti. Gece boyu hep yarı uyanıktı. Bir defasında boğazında hissettiği baskıyla nefes nefese uyanmıştı.

Etrafa baktığında havanın neredeyse aydınlandığını gördü. Oda gri renkte aydınlanmıştı. Banyoya girip, yüzünü yıkadı. Lavabonun üzerinde duran parfüm şişesi dikkatini çekti. Hannibal'ın genellikle özel zamanlarda kullandığı parfümdü. Kapağını açıp burnuna yaklaştırdı ve derin bir nefes çekti. Bu, aniden kalbine giren sancıyla kasılmasına neden oldu. Hemen parfümü lavaboya geri koydu. Gözleri dolmaya başlamıştı. Aynaya bakmamaya özen göstererek, banyodan çıktı. Kendini görmeye hazır değildi. Ya da onu.

Aşağı indiğinde, salona girmeden direkt mutfağa yöneldi. Kahvaltı için hazırlayabileceği şeyleri kontrol etmek için dolapları karıştırdı. Buzdolabı neredeyse boştu. Kalanlar da bozulmuştu. Evi terk ederken elektriği kesmişlerdi. Bu yüzden geriye kalanların sağlam kalmaması şaşırtıcı değildi. Diana'ların dışarı çıkamadığı için evde olanlarla geçindiklerini biliyordu. Ekmekliğe baktığında kurumuş iki dilim ekmek olduğunu gördü. Birkaç gündür doğru düzgün beslendiklerini tahmin edebiliyordu.

Yukarıdan cüzdanını ve Hannibal'ın tabletini alıp, salona girdi. Diana uyuyordu. Sara ise yine aynı sandalyede oturuyordu ve uyanıktı. Tüm gece orada öyle oturup, odayı izlediğine emindi.

Will'i görünce göz ucuyla baktı ama bir şey söylemedi.

"Markete uğrayacağım. Çıktığımda kapıyı arkamdan kilitlemeni istiyorum. Döndüğümde de ben olduğuma emin olmanız için kapıyı 3 kez tıklatıp bekleyeceğim sonra 2 kez daha tıklatacağım."

Sara, kafasını salladı ve Will'i kapıya kadar takip etti.

Kapıyı açtığında güneşin neredeyse tamamen doğmuş olduğunu fark etti. Arkasına dönüp, Sara'ya kısaca gülümsedi ve kapıyı kapattı. Ardından kapının kilitlenme sesini duymuştu.

Arabaya binene kadar etrafı kolaçan etmişti. Herhangi şüphe uyandıracak bir şey görünmüyordu.

Yolcu koltuğuna fırlattığı telefonu oradaydı. Onu hiçbir zaman açacak cesareti bulamayacağını düşünüyordu. Onlarca arama, mesaj olduğuna inanıyordu. İlk başta Will'in başına bir şey gelmiş olabileceğini düşündükleri için muhtemelen defalarca aramışlardı. Daha sonra olayı gerçek tarafını fark edince nasıl bir tepki verdiklerini düşünmek bile istemiyordu. Fark ettiklerinde aramak isterler miydi ki?

Çok erken olduğu için marketler henüz açılmamıştı. Will de benzinliklerden birinin marketine girmişti. Dilimlenmiş tost ekmeği, kahvaltı için mısır gevreği, süt. Abur cubur ve bir sürü konserve yemek aldı. Ödemeyi yaptıktan sonra poşetlerle birlikte arabaya gitmek üzere marketten çıktı. Kapıdan çıkarken, istasyonun çaprazındaki otoparkta, arabaların arasında duran, birini görür gibi oldu. Sanki fark edildiğini görünce arkasını dönüp, arabasına binmişti. Kafasında şapka olduğunu görmüştü ancak yüzü seçilmeyecek kadar uzaktaydı.

10 metre kadar yakınında olsaydı bile yüzünü seçebileceğini sanmıyordu çünkü gözlüğü yanında değildi. İzleniyor gibi paranoyaya bağlamak istemiyordu ama bu onu rahatsız hissettirdi. Kendi kendine, sıradan biriydi, sakin ol diye tekrarlamaya başladı. Ki zaten şüpheli bir harekette bulunmamıştı.

Poşetleri arabaya yerleştirirken, o kişinin, siyah bir Mercedes-Benz olduğunu düşündüğü arabasıyla uzaklaştığını göz ucuyla gördü. Sonra rahat bir nefes alarak arabaya bindi.

Takip edilmediğinden emin olmak için dikiz aynasını sürekli kontrol ediyordu. Evin yolunu değiştirdiği için normalden yarım saat daha geç varmıştı. Kimse onu takip etmiyordu. Kafasında kurmayı bırakması gerektiğini hatırlattı, kendine.

I Forgive You | HannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin