Saat 19:25'de Hannibal Lecter'ın ofisinin önündeydi. İçinde eski günlerde hissettiği gibi bir gerginlik vardı. Sadece Doktor Lecter'ın karşısına değil, Chesapeake Ripper'ın karşısına çıkacakmış gibi hissediyordu. Saatini tekrar kontrol ederek oturmadan bekleme salonunda turladı.
Pazartesi günü Hannibal'ın istediği gibi birlikte doktora gidilmişti. Beyninde ufakta olsa iltihap oluşmuştu. Riskli değildi ve antibiyotiklerle hızlı iyileşebilecekti. Bir hafta boyunca antibiyotik iğne, tamamen iyileşene kadar da bir takım ilaç kullanması gerekecekti.
Hannibal, bu süre içerisinde evde dinlenmesinin daha iyi olacağına ikna etmişti. Evde geçirdiği iki gün boyunca Abigail, kursa gidene kadar keyifli geçmişti ama Abigail de evde olmayınca sıkılmaya başlamıştı. Bu yüzden Çarşamba günü yani bugün teknesiyle açılmaya karar verdi. Balık tutmamıştı ancak birileriyle sohbet etmek iyi gelmişti. Hatırı sayılır birkaç balıkçı arkadaşı olmuştu.
Kapı açıldığında kahkaha atan bir kadın sesi duyuldu. Kapıya doğru döndüğünde Diana ile karşılaştı. Hemen arkasında kapı kolunu tutan Hannibal, duruyordu.
"A- merhaba. Joe'ydu değil mi?" Yine o dayanılmaz aksanıyla konuşuyor diye düşündü, Will.
Yüzünde yine samimi olmayan bir gülümsemeyle kafasını sallayıp; "Evet." dedi.
Sonra Hannibal'a döndü ve "Lütfen bizi kırmayın teklifimi tekrar düşünün." dedi.
Dr. Lector, "Değerlendireceğim, teşekkürler." dedi.
Diana, kısaca Will'e baktı ve sonra vedalaşıp oradan ayrıldı. Hannibal kapıyı sonuna kadar açıp Will'i içeri davet etti.
Will, odaya girer girmez ceketini çıkarıp kanepeye attı ve tekli koltuklardan birine oturdu.
"Neye davetlisin?"
Hannibal, masasındaki kağıtları toparlayıp çekmecesine yerleştirirken konuştu: "Bir yemek verilecekmiş, seçkin insanların katıldığı. Bir şekilde kendisi de davet edilmiş ve uzun zamandır hiçbir yerde görünmediğinden karşılarına güçlü çıkmak istiyor."
"E buradaki güç sen misin?" Will alayla güldü.
"Hayır. Benden dengesi olmamı istiyor. En azından bana söylediği kadarıyla." Hannibal, masasını düzenleme işlemini bitirdikten sonra şarap rafına doğru yürüdü.
Will, önündeki sehpadan psikoloji konulu dergilerden birini eline aldı. "Bence seni elde etmeye çalışıyor."
Hannibal, iki kadeh kırmızı şarapla Will'in yanına geldi ve birini uzattı. "Olabilir." dedi, yerine oturup bacak bacak üstüne atarken. "Bu seni rahatsız mı ediyor?"
"Hayır, neden rahatsız etsin?" Şarabından bir yudum aldı.
"Benim onu elde etmeye çalışmam seni rahatsız eder mi?"
Will, dudağında kalan şarap tadını almak için dudaklarını yaladı. "Etmez." dedi, keskin bir tonla. Bunun büyük bir yalan olduğunu biliyordu ancak açıkça söyleyemezdi.
"Eve dönerken bu konuyla ilgili yorumun pek rahat değildi." Hannibal, bir yudum şarap içip, "Ne dediğini tekrar eder misin?" dedi.
Will, yerinde biraz kıpırdandı. "Olabilir dedim. Diana hoş bir kadın. Senin etkilenmiş olabileceğini söyledim." dedi, üstüne basa basa.
"Bunun böyle olmayacağını bildiğin halde neden böyle bir tepki verme gereği duydun? Yoksa yine Abigail'e sunmaya çalıştığın bir algı mıydı?"
"Abigail ile alakası yok." dedi, sinirle. "Sadece olabilirliğini gündeme getirdim. Neden olmasın ki?" Will, oku Hannibal'a doğrulttuğunun gayet farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fanfiction2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?