Uyarı!
Bu bölümde şiddet betimlemeleri bulunmaktadır.
(Ayrıca bölümü yazarken sürekli dinlediğim iki şarkıyı buraya bırakıyorum. ♡
Tom Odell - Black Friday
Tom Odell - The End)
Will, kafasını, arkadan kendisine sarılan omzuna yasladı ve gözlerini sımsıkı kapattı. Bu görüntünün gerçek olmamasını dileyerek gözlerini uzun süre kapalı tuttu. Hannibal'ın nefesini yüzünde hissettiğinde kendisine baktığını anladı.
"Nasıl?" Sesi titredi.
"Ne nasıl?
"Onu nasıl buldun?" Gözlerini açtı ve ölü gözlerle kendisini izleyen kadına baktı. Sağ gözü artık neredeyse kapalıydı. Yüzünde, en son gördüğünde olmayan yaralar açılmıştı.
"Bunun pek bir önemi yok. Aslında sona ulaşmak için biraz sabırsızım." Hannibal, Will'i bıraktı ve önüne geçti. "Şimdi ne kadar sadık olduğunu gösterme zamanı."
Will, Hannibal'ın gözlerine baktı ve öğrenmek istediği şeylerin yansımasını aradı. Omzunun arkasından Diana'nın bitkin bedenine göz attı.
"Onu simonlardan nasıl alabildin?"
Hannibal, kafasını hafifçe yana eğdi. "Parasını ödedim." Hannibal, arkasına döndü ve Diana'nın etrafında dolanıp, ellerini omuzlarına koydu. "Borcun yarısına karşılık Diana'yı serbest bıraktılar." Omuzlarını sıvazlar gibi yaptı. "Tabi diğer yarısı ödenmemesi durumunda hem Diana hem de Sara için pek iyi sonuçlanmayacak ama en azından bir süreliğine ikisi de hayatta."
"Ne yapmamı istiyorsun?" Will, gözlerini bir Diana'ya bir Hannibal'a çeviriyordu.
Hannibal, cevap vermeden çalışma odasına yürüdü ve birkaç saniye sonra tekrar salona geldi. Elinde kırmızı bir kumaş vardı. Will'e yaklaşıp önünde kumaşı açtı. Neredeyse on santim uzunluğunda keskin ve parlak bir bıçak vardı. Tutacak yerlerinde işlemeler olan gümüş bir bıçaktı.
"Al."
Will, bıçağın üzerinden kendi yansımasını gördü. O'nu görmeyi beklerken bu kendisiydi. Gözlerinde dolmaya başlayan yaşlarla kendisine bakıyordu. Ağlamamak için kendini zorladı. Hannibal'a baktı ve onun yöntemleri karşısında şaşırmaması gerektiğini hatırlattı, kendine.
"Bunu benim yerime yapmanı istiyorum." Hannibal, emredici veya yüreklendirici bir şekilde söylemedi. Sadece alternatifleri sundu. Sanki onun için neyin gerçekleşeceği önemli değilmiş gibi.
Will, gözlerini Diana'ya çevirdiğinde, Diana, bir şeyler anlatmak ister gibi sızlandı. Will, elini bıçağa uzattı ve aldı. Beklediğinden ağırdı. Bıçakları sevmezdi. Birini öldürme düşüncesi bile kolay değilken bıçakla öldürmek en uç noktaydı. Silah gibi uzaktan, neredeyse ellerini kirletmeden halledebileceğin bir şey değildi. Tamamen içli dışlı olmaktı.
"Bunu benim için yapabilecek misin?" Küçümseyerek sordu.
"Bu adil değil." Kelimeler ağzından titreyerek çıkmıştı.
"Garret Jacob Hobbs ve Randall Tier'den bir farkı olmayacak."
"Aynı şey değil. Onları öldürdüm. Bu öldürmek değil. Bu kurban vermek." Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Ona baksana perişan halde. Bu bana sadece zayıf hissettirecek."
"Öldürdüğün kişiye karşı değil, onu sunduğun kişiye karşı üstünlük elde edersin. Jack'i ve seni kışkırtmak için yaptığım gibi. Bu çatışma sadece kaba bulduklarımla sınırlı kalmadı. Onlarca masum insan size hizmet etmek için öldü. Size göstermek istediğim, güç için. Şimdi sen de bunu bana göstererek hissedeceksin." Gözlerini kıstı ve kafasını eğdi. "Benimle eşit olduğunu hissetmenin ilgini çektiğini söylemiştin. İşte sana bir fırsat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fanfiction2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?