32

708 40 90
                                    

Sevgilerle Dazel sunar...

🌍

Kandemir

"Midem..." Karnımı tutarak mutfağa ilerledim. Dolaptaki ilacı almak için yavaşça parmak uçlarımda yükseldim. Minjoon'u markete postalamıştım her zamanki gibi. En azından benim sevdiğim şeyleri alıp geliyordu.

Bir bardak su doldurup ilacı zar zor içtim. Hem denge kurmakta zorlanıyor, hemde kendi kendime söyleniyordum. Gecenin köründe bir sürü şey yemiştim. Aklıma gelen şeylerle gülümsedim.

Gece

"Acıktıım," oflayarak Minjoon'u dürttüm. Uykulu bir şekilde birşeyler mırıldandıktan sonra ayaklandı. Normalde gerçekten üşengeç değildim. Hatta annemlerle kalırken yemekleri genellikle ben yapardım ama Minjoon yanımda olunca ayrı bir nazlanıyordum.

Mutfakta yarım saat benim için birşeyler hazırladı ve salona getirdi. Kendisi omuzuma kafasını koyup yatarken ben meyvelere, mısır gevreğine ve ne ara yaptığını bilmediğim kahveye bakıyordum. O kadar uykuluydu ki bunları yiyince kusacağımı bilmiyor gibiydi. Mecburen hepsini yiyip Minjoon'u uyandırmıştım.

Beraber yine uykulu bir havada üst kata çıkıp yatağa yatmıştık.

Midem ağzıma gelirken koşarak üst kattaki tuvalete ulaştım. Evet, gerçekten çok kötü midem bulanıyordu. Hangi akılla içtiğimi bilmediğim ilaç sayesinde daha çok bulanmıştı midem. Kulağımı dolduran tiz zil sesi yüzünden göz devirdim. Minjoon olmadığı kesindi, o hep anahtarla gelirdi.

Offlayıp yavaş yavaş alt kata indim. Kapıya doğru ilerleyip sakince kapıyı açtım. Bilin karşımda kim vardı?

Denizhan.

Göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Çünkü bir saat kapıda konuşup, zar zor içeriye girip Minjoon gelene kadar oturup, Minjoon gelince yavaşça ayaklanıp evine gidecekti. Bu çocuğun hiç mi arkadaşı falan yoktu?

"Selam! Şey, iyi misiniz? Yüzünüz sirke satıyor."

Sabahtan beri aynaya bakmadığım için tahminde bulundum. Eminim ki Drakula'nın teni gibi yüzüm solgundu ve ona bakarken  mide bulantım yüzünden iğreniyormuş gibiydi. Yani bence, aynada görsem korkardım. Omuz silktim. "Sirke satacak hali kalmadı ki, midem çok bulanıyor.

"İlaç içtiniz mi?" Az önce aklıma gelenler yüzünden hâli kalmamız yüzümü buruşturdum. Kafamı halsizlik ile salladım. "Size birşeyler hazırlamamı ister misiniz?"

"Gerek yok, teşekkürler."

"Ay nedenmiş? Çekilin hemen hazırlayayım mutfakta." Beni itmeye çalışırken göz devirdim. Ne ara bu kadar yakınlaşmıştık?

"Biz ne ara bu kadar yakın olduk Denizhan Bey?" Aklımdan geçenleri söylerken son kısımları bastıra bastıra, sanki belli etmeye çalışır gibi söylemiştim. "Gerek yok dediysem bir bildiğim vardır, teşekkürler." Sonra da 'Mahalledeki elli yaş üstü, dedikoducu ve herşeyi bildiğini sanan teyzeler gibisiniz, ve ben o kadınlardan nefret ederim.' diyemedim tabii ki.

Afallamış yüz ifadesini görünce dediklerimden birsz pişman olmuştum. Çok sert davranmamıştım, sadece insanlara birşeyi istemediğimi söylememe rağmen yapmalarına çok sinir olurdum.

"Ah, üzgünüm benimde hatam var. Geçmiş olsun size." Kafamı salladım ve kapıyı kapatmaya hazırlandım. Bir anda kapıyı tutmasıyla gözlerim irileşti. Ne yapıyor bu, diye düşünmeden duramamıştım tabii.

"Şey, numaranızı alabilir miyim? Yani, şey, hani biz komşuyuz. Bir şekilde siz yokken evinize hırsız girerse size nasıl haber vericem ben? Ya da siz yokken evinize silahla baskın yapsalar ve benim size acilen haber vermem gerekirse, veya eviniz yıkılsa? Sizin için çok önemli şeyler var değil mi? Yazık olmaz mı eşyalara ve eve? Bence olur, bu yüzden bence de birbirimize telefon numaramızı vermeliyiz. Eğer güvenmiyorsanı ilk ben verebilirim. Sıfır beşyüz-"

"Tamam, n'olursun yeter. Söylüyorum." Zafer kazanmış gibi sırıttırken bende ona telefon numaramı söylemiş, sonra o da telefonu çaldırıp kapatmıştı. "Gidiyorum o zaman, görüşürüz!" Zar zor gülümseyip kapıyı kapattım.

Adam resmen yetmiş kelime konuşmuştu anasını. Birde başım ağrımaya başlayınca kendi kendime küfür savurup koltuğa ilerledim. Her zaman koltuğun üstünde olan battaniyeye sarılıp kafamı yastığa koydum. Başım ağrıdığı zamanlarda çok çabuk uykuya dalardım. İç çekip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

*

Yavaşça gözlerimi açtığımda kendimi yatakta bulmuştum. İlk birkaç saniye "Işınlandım mı lan?" diye düşünsem de aşağıdan gelen seslerle Minjoon'un evde olduğunu anlamıştım.

Baş ucumda duran telefonumu aldım. Kaç saat uyuduğumu hedaplamak istemiştim. Saat akşam yediyi gösteriyordu. "Oha lan," diye mırıldandım. En son saat 10'du. Merdivenlerden çıkma sesi gelirken yatakta dikleştim ve sırtımı yatağın başlığına yasladım.

Minjoon elindeki tepsi ile yanıma geldi. Yatağın yanındaki küçük masaya bıraktı. Dudağını alnıma bastırıp birkaç saniye bekledi. "Tanrım, şükürler olsun ki ateşin düşmüş." Neden alnımı öptüğünü anlamıştım.

"Neden uyandırmadın beni? Tüm eşyaları taşımak zor olmuştur." Saatlerdir uyuduğum için sesim pürüzlü çıkmıştı. Gülümsedi. Dudağıma sıkı bir öpücük bıraktı ardından da geri çekildi. "Yapma, hastalığım sana bulaşır." Sesimin değişmesinden anlamıştım, hemde sabahki olaydan.

"Olsun, beraber hasta ola- yok ya da, ben çok kötü hasta oluyorum. Bebeğim, birkaç gün boyunca seni dudağından öpemem. Dur, sevişemez miyiz?"

"Aynen Minjoon, hastayım ve sen beni dudağımdan öpmeyeceksin ama benimle sevişeceksin." Alayla söylediklerime göz devirdi. Yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Sana biraz nane limon yaptım, iç biraz." Nefret ederdim, küçükken annem midem bulandığı zaman yapardı. Bende ilk yudumu aldıktan sonra hep istifra ederdim. "Sevip sevmediğini bilemedim ama sağlığın için güzelim, iç tamam mı?" Kafamı sallayıdığım sırada tepsideki bardağı bana uzattı.

İğrenç birşey gibi baktım bardakta ki sıvıya, sonra burnumu tutup yavaş yavaş içmeye başladım. Tadını almasam bile bardağı kenara bıraktığım da ağzıma oluşan tat ile yüzümü buruşturdum.

Evet, bugünde eziyet olmuştu bana.

🌍

KİMSE ÖZLEMEDİ DİMİ LAN BENİ

KIRK YILIN BAŞI BÖLÜM YAZIYEOUM jihsooax  RP DİYO

VALLA SEME OLURUM

Neyse bölüm nasıldı???

Çok saçmaydı biliyrpum, öylesine yazmıştım zaten

Neyse kendinize iyi bakın sağlıcakla kalın 💗🌹

Korelim | BxB ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin