Aradan bir süre geçtikten sonra Bilal'in olduğu hastaneye varmıştık.Koşarak onun olduğu odaya gittim.Onu o kadar çok merak etmiştim ki,ne yapacağımı şaşırmıştım.Çünkü ölümün eşiğinden dönmüştü.Bu hayatta önem verdiğim 2 kişi vardı.Annem ve babam.Ama artık onlar yoktu.Ve olmayacaklardı.Bilal benim kötü zamanımda hep yanımda olmuştu.Bende onun bana yaptığı gibi hiç uzaklaşmayacaktım ondan o benim koruyucum olacaktı,ben onun koruyucusu olacaktım.
Odaya vardığımda yatakta uyuyordu.Kolunda serum bağlıydı.
"Siz yakınları mısınız?" dedi yanımdan bir ses.Üstünde beyaz önlüğü ile bana,Işıl'a ve Faruk'a bakıyordu.Onlara doğru baktıktan sonra adama döndüm ve başımı sallayarak,
"Evet biz yakınlarıyız.Ne durumda?"
"Şöyle açıklamak gerekirse,tam zamanında getirmişsiniz.Yoksa durumu daha da kötüye gidebilirmiş.Onu zehirleyen her neyse çok güçlü bir zehirmiş.Midesini yıkadık.Şuan da kötü bir durumu yok,sadece biraz dinlenmeli.Birkaç gün burada kalsın sonra yurduna dönebilir."
İyiki dedim,iyiki hemen getirmişiz Bilal'i.Ona bir şey olsaydı Esra'ya da aynı şeyleri yaşatabilirdim.
"Tamam teşekkürler Doktor Bey."
Adam odadan çıktı ve odada sadece dördümüz kaldık.
"Siz isterseniz gidin ben burada Bilal ile kalırım."
"Eğer çok istiyorsan kalabilirsin canım.Biz sizi ziyarete geliriz tamam mı?"
"Tamam,görüşürüz."
Odadan çıktılar ve bende önümdeki koltuğa oturup her şeyi düşünmeye başladım.Sadece birkaç ayda buraya nasıl geldiğimi,neler yaşadığımı.En ince ayrıntısına kadar düşündüm.
"Artık buna bir son vermem lazım.Bu kadarı hem benim için hemde Bilal için çok fazla." diye kendi kendime konuşmaya başladım.
Bilal'e doğru baktığımda hala uyuyordu.
Ona bakmaya başladım,uzun ve kıvırcık saçları onu ilk gördüğüm güne göre daha da çok uzamıştı.
Şuan da ela gözlerini göremiyordum ama gözlerinden anlaşılıyordu o yorgunluk ve mutsuzluk görülüyordu.Ona baktığım her gün daha da artıyordu çaresizliği.
Aynaya doğru gittim ve kendime baktım.Açık kahverengi gözlerim artık solmuştu.Ne yapacağını bilmiyordu karşımdaki yüz.Hiçbir şey hakkında bir fikir üretemiyordu.Zorluklardan bıkmıştı.Eski günlerini istiyordu.O mutlu olduğu günlerini.Anne ve babası ile geçirdiği mutlu günlerini,günü geldiğinde kahkaha attığı günlerini istiyordu o kız.
Ben fark etmeden gözlerim dolmuştu ve bunun farkında olmadan ağlamaya başlamıştım.Göz yaşlarım daha da artmaya başlamıştı.Artık hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.Kendimi tutmaya çalışıyordum ama olmuyordu.Ağzımı elimle kapatıp kendimi durdurmaya başladım.En sonunda dayanamadım ve kendimi bırakıp ağlamaya başladım.
"Ağlama Rana,ağlama."
Bilal'in sesini duyduktan sonra kendimi topladım ve ona doğru döndüm.Ela gözleri ile bana bakıyordu.
"İyi misin Bilal,kendine geldin mi?"
"Ben kendime geldim ama sen hiç gelmemişsin Rana.Lütfen ağlama.Sana çok sevdiğim bir sözü söyleyeyim mi?"
Hıçkıran sesim ile başımı salladım.
"Hiç kuşkum yok bu çekilen acılar.."
"İleride konuşacağımız tatlı anılar olacak."
Bana şaşırmış bir halde bakmaya başladı.
"Sen nereden biliyorsun?"
Sesimi daha çok düzeltmeye başladım ve konuşmaya başladım.
"Çünkü bende ne zaman zor duruma düşsem bu sözü hatırlıyorum.Beni çok rahatlatıyor."
Gülümseyerek,"Benide."
Yüzümdeki gözyaşlarını silmeye başladım ve kendime gelince,
"Bilal ben bir karar verdim.Ve seninde bu karara onay vereceğini bildiğim için rahatça söyleyeceğim.Şimdi beni dikkatle dinlemeni istiyorum."
Oturuşunu düzeltti ve beni dinlemeye başladı.Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.
"Ben artık insanların arkamızdan işler çevirip,sırtımızı bıçaklamasından bıktım.Benim bu üç dört ay içinde yaşadığımı hayatım boyunca yaşamadım ben.Ve artık buna son vermek istiyorum.Ben bu şehirden ve ülkeden ayrılıp kendime yeni bir hayat kurmak istiyorum.Umarım sende benimle aynı şeyi düşünüyorsundur."
Bana şok içinde bakıyordu.
Herhangi bir cevap vermeden bana bakmaya devam ediyordu.
"Rana.Ben ne diyeceğimi bilmiyorum.Şu ana kadar yani seni tanıdığım günden beri bunu düşünüyorum ben.Biz bunları kesinlikle haketmedik.Gerçekten en başından beri sana bunu söylemeyi düşünüyordum ama reddedersin diye söylemiyordum.Fakat nasıl olucak nasıl gideceğiz?"
Gülümseyerek,
"Sen o işi bana bırak."
"Ben şuan inan mutlu olayım mı olmayayım mı bilemedim.Bahçeye inelim mi ? Biraz hava almak istiyorum."
"Tabiki bir dakika ben doktoru çağırayım serumun bitmişse çıkarsınlar olur mu?"
"Peki,bekliyorum."
Kapıya doğru yaklaştım ve kapıyı açtığımda karşımda bizi karşılayan doktoru gördüm.
Adam bir anda panik oldu ve bana doğru bakmaya devam etti.
"Pardon Ranacığım bir an şaşırdın tabii.Bilal'i kontrol etmeye gelmiştim ben.Serumunun bitmiş olması gerekiyor."
"Tabii gelin bakın.Bende tam onun için sizi çağırmaya geliyordum."
"Ben bir bakayım o zaman."
Adam önümden geçerek Bilal'e doğru yürümeye başladı.
"Bir dakika."
Adam durdu ve bana doğru döndü.
"Siz bizim adımızı nereden biliyorsunuz?"
Adam bir süreliğine duraksadı.
"Şey ya.Demin yanında 2 kişi vardı onlar demişlerdi."
"İyide o zaman bizim adımız bir kere bile söylenmedi."
"Aa öyle mi? Ben yanlış hatırlıyorum o zaman.Neyse serumun bitmiş Bilalciğim.İstediğiniz gibi dışarı çıkıp hava alabilirsiniz."
Kaşlarım çatık bir şekilde adama bakmaya başladım.İyide Bilal onları sadece ben varken söylemişti.Yoksa bizi kapıdan mı dinlemişti?
"Siz bizi kapıdan mı dinlediniz?"
Adam bir anda gözlerini açtı ve korkuyla başını salladı.
"Yok canım ne alakası var.Tahmin ettim sadece.Bu güzel havada herkes dışarı çıkar değil mi? O yüzden dedim yani."
"Peki teşekkürler."
"Ne demek! Rica ederim."
Adam hızlı adımlarla odadan çıktı.
İçimde çok büyük bir kuşku oluşmuştu.Ya yalan söyleyip bizi dinlediyse? Ama neden? Bizi nereden tanıyor ki?
Kafamdan bu soruları attım ve Bilal'e döndüm.
"Hadi Bilal çıkalım dışarı.Daha yapacak çok şeyimiz var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Minik Kelebeğim
Adventuresadece ikimizdik,o gün rüyalarımızda sadece ikimiz olduğu gibi