BÖLÜM 22:GERÇEK İNSANLAR,SAHTE İNSANLAR

32 4 31
                                    

Başımda büyük bir sızlama ile gözlerimi açtım.Etrafım sadece siyahtı.Kollarımı hareket ettirmeye çalıştım ama hiçbir şekilde olmuyordu.Bir sandalyede oturuyordum.Kollarım arkamdan sıkı bir şekilde bağlanmış,bacaklarım ise gene aynı şekilde minik bir hareket bile edemeyeceğim şekilde sıkılmıştı.

En son ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.Fakat tek hatırladığım merdivende başıma büyük bir darbe alıp,yere yıkılmamdı.Diğer yaşananları ise hatırlayamıyordum.

Bunu yapanın kim olduğunu düşünmeye başladım.Esra olamazdı çünkü hatırladığım kadarıyla bana vuran kişinin büyük bir yapısı vardı.Büyük ihtimalle bana sert bir şekilde vuran kişi erkekti.Güven mi diye düşünmeye başladım.Fakat eğer o olsaydı,onu fark ederdim fakat herhangi bir şekilde görmemiştim onu.Başka kim olabilirdi ki,beni bu durumda bırakan?

İki saat önce (Yazarın anlatımı ile)

"bene iniziamo il piano."

Siyah kıyafetler ile kaplanmış İtalyan adam,telefon ile konuşmasını bitirdikten sonra üst kattan inmek için merdivenlerin olduğu kısma doğru gitmeye başladı.

İtalyan adam İtalya'daki gizli bir şirketin sahibinin sağ koluydu.Patronunun tek istediği o insanlardan intikam almaktı.

...

Rana'nın gitmesinden kısa bir süre sonra Bilal,onun uzun zamandır olmadığını fark etti ve tedirgin olmaya başladı.

"Rana neden gelmedi hala?"

O sırada Işıl ve Güven birbiri ile bakıştılar.Bilal ne olduğunu anlamadı ve tekrar aynı soruyu sordu,

"Rana diyorum,neden gelmedi hala?"

Güven Işıl'a bakmayı kesti ve Bilal'e mantıklı bir cevap verdi,

"Bugün hastane çok kalabalık sıra vardır kantinde."

Bilal bu bahaneye aslında inanmamıştı ama inanmış gibi davranmıştı.Ya bir şey olduysa ona,diye düşünmeye başladı Bilal.

O sırada Güven eline telefonunu alıp gelen bildirime baktı.Bilal kimin yazdığını göremiyordu ama kim olduğunu çok emin bir şekilde tahmin edebiliyordu.

Bilal'in tahmin ettiği Işıl'dı çünkü Güven'e mesaj gelmeden önce Işıl birine mesaj yazıyordu.

Ne çeviriyor bunlar,diye düşünmeye başladı Bilal.

"Bizden sakladıkları şeyler var.Bundan eminim."

Bilal'in düşündükleri doğru olabilirdi aslında.Belki de İtalyan adamla onların bir bağlantısı vardı...

Saniyeler,dakikalar su gibi akıp gidiyordu ve Rana hala gelmemişti.

Bilal buna bir son vermek istedi ve ayağa kalkıp kapıya doğru gitti.Kapıyı açtı ve o sırada Faruk ona seslendi,

"Rana'nın yanına mı gidiyorsun Bilal?"

"Evet,ne kadar zaman oldu ama hala gelmedi."

"Bekle bende geliyorum."

Faruk ayağa kalktı ve Bilal'in yanına geldi.Bilal kapıyı kapattıktan sonra birlikte kantine doğru ilerlemeye başladılar.

O sırada Işıl ve Güven sadece önlerinde kapanan kapıya baktılar.

"Luca tam olarak ne dedi?"

"Rana'yı yakalamışlar.Şuan onların elleri altında.Dörtlü hukukçuların artık zayıf noktalarını vurmak gerek değil mi? Rol yapmaktan sıkıldım."

"Bu arada onların yerini bulabildin mi?"

"Hayır hala araştırıyorum.Bize yalan söylemekten bıkmadılar galiba."

"Aynen öyle."

...

Bilal ve Faruk kantine geldiklerinde ikisininde gözleri Rana'yı aramıştı fakat hiçbir yerde yoktu.Bilal telaşlanmaya başlamıştı.

"Nerede bu kız?"

"Bilal bence Güven ve Işıl bir şeyler saklıyorlar.Ve Rana ile ilgili olabilir."

"Bende aynı şeyi düşünüyorum."

Teker teker bütün koridoru aramaya başladılar.

Fakat Rana hiçbir yerde yoktu.İkisi daha da telaşlanmaya başlamışlardı.

Bilal,Işıl ve Güven'in olduğu odaya doğru koşmaya başladı.O kadar hızlı koşuyordu ki,Faruk hiçbir şekilde yetişememişti ona.

En sonunda Bilal hızlı bir şekilde kapıyı açtı ve hem telaşlı hemde nefes nefese bir şekilde,

"Rana yok.Rana nerede? Siz bizden ne saklıyorsunuz hemen söyleyin bakın bütün hastaneyi ayağa kaldırırım cevap vermezseniz.Yemin ederim yaparım bunu.Zaten ailemi tanıyorsunuz,ne kadar inatçı olduğumu onlardan biliyorsunuzdur."

"İlk olarak,biz hiçbir şey bilmiyoruz ve Rana'nın da kayıp olduğunu sizden şimdi öğreniyoruz.

Ve evet ailenden de biliyoruz ki sen çok inatçı bir çocuksun.Fakat doğruyu söylüyoruz."

Bilal gülümseyerek,

"Çok güzel rol yapıyorsunuz ama beni ikna edebilecek şekilde değil."

"Bilalciğim bu kadar ciddi bir konuda neden yalan söyleyelim ki?"

"Peki tamam.Madem doğru diyorsunuz,bana en son yazıştığınız mesajları gösterin.O zaman inanacağım size."

Güven ve Işıl hiç kıpırdamadan durmaya başladılar.Bu sefer köşeye sıkışmışlardı.Yapacak bir şeyleri yoktu.

Işıl Güvene baktı,Güven Işıl'a.Artık kimlikleri belli olacaktı,bundan kaçış yoktu.

"Evet,cevap bekliyorum."

Ne cevap vardı ne de bir ses.

"Sen." dedi Güven'i göstererek,"ismin Güven ama insanlarda hiç güven oluşturmuyorsun.Sen Işıl,en başından beri bir şeyler sakladığın çok belliydi.Yani çok belli ediyordun denebilir.Yada ben hemen anlamışımdır bilmiyorum artık.

Sizin kim olduğunuzu bulucam ve pişman edicem.Sizin için bundan sonra zaman artık zaman değil bir cehennem olacak."

Benim Minik KelebeğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin