"Ne demek zehir vardı ya? Kim koydu o zehiri Bilal?"
Bilal kendini tutamıyordu artık tamamen bitmiş duruyordu.
Ayağa kalkmaya çalıştı ama kalkamadı.Yanına gidip kollarından tuttum ve ayağa kaldırmaya çalıştım.Tam yatağıma oturacaktı ama bir anda bir boşluk gibi hissettim.Bundan önce Bilal'i çok zor bir şekilde kalmıştım ama sanki bir boşu tutuyormuş gibi hissettim.Yüzü bana doğru dönük değildi.
"Bilal iyi misin?"
Cevap yoktu.Yüzüne doğru baktığımda gözü kapalıydı.O an belkide hayatımın en korkunç anını yaşamıştım.
"Bilal! Duyuyor musun beni? Ne olur uyan! Kimse yok mu!"
En yüksek sesi ile bağırmaya başladım.Ama ne giden vardı nede gelen.Bilal'i tüm gücümü kullanıp yatağıma yatırdım.
Hareketsiz bir halde yatıyordu.Bunu kim ve neden yapmıştı? Kimdi o?
"Rana ne oluyor sesin her yerde duyuldu."
"Esra Bilal'e bişey oldu hemen hastaneye gitmeliyiz.Bana pastanın içinde zehir olduğunu söyledi.Çok kusmaya başladı.Neden böyle oldu hiçbir fikrim yok.Ne olur yardım et.Bir şey olabilir ona."
"Tamam Rana sakin ol bir şey olmayacak ona.Ben hastaneyi arıyorum şimdi sende Faruk'u çağır Işıl'a da haber ver tamam mı? Acele edin."
Koşarak Faruk'un odasına gittim.Kapıyı vuruyordum ama açmıyordu.
"Aç şu kapıyı aç!" diye bağırıyordum.
Yavaşça kapıyı açtı ve,,
"Rana yavaş ne oluyor?"
"Faruk Bilal'e bir şey oldu.Pastadan dolayı zehirlendi hastaneye götürücez onu hadi çabuk ol sende gel."
"Şaka mı yapıyorsun kızım sen? Tamam hemen geliyorum.Nerede şuan Bilal?"
"Benim odamda." dediğim anda büyük bir hızla koşmaya başladı.Bende durmadım ve hemen Işıl'ın odasına gittim.
"Işıl Abla hemen gelmen gerek." nefes nefese kalmış bir şekilde ona bakıyordum.
"Ranacığım iyi misin ne oldu?"
"Bilal,Bilal zehirlendi onu hastaneye götürmemiz lazım."
Bir anda ayağa kalktı ve yanıma hızla geldi.
"Nasıl ya! Nasıl oldu bu?"
"Şu anda bunu konuşmanın sırası değil.Eğer biraz daha beklersek daha da kötü olacak."
Onu beklemeden koşmaya başladım.Dışarıdan ambulans sesleri geliyordu.Camdan baktığımda herkes bahçede toplanmış Bilal'i izliyordu.Bilal ise sedyede yatmış kötü bir durumda ambulansa bindiriliyordu.
Koşarak bahçeye indim ve ambulansa doğru koştum.Fakat ben yetişemeden ambulans ilerlemeye başlamıştı.
Esra kolumdan tuttu,
"Taksi geliyor merak etme."
Arkasında Faruk ve Işıl Abla beni izliyordu.Gözlerindeki acı uzaktan belli oluyordu.Ama Esra'ya baktığımda ne üzülme duygusu vardı ne de acı duygusu.Sanki bir intikam duygusu vardı.Kolumu sarstım ve benim kolumu tuttuğu eli kolumdan ayrıldı.
"Sendin değil mi?"
Onda doğru yaklaşmaya başladım.Ben yaklaştıkça oda uzaklaşıyordu.
"N-ne diyorsun sen Rana?"
"Sen benim ne dediğimi çok iyi biliyorsun bence."
Ayağı takıldı ve yere düştü.
"O zehiri koyan sendin Esra.Sendin.Gözlerine hiç bakmadın herhalde.O intikam duygusu o kadar çok anlaşılıyor ki bilemezsin.Neden yaptın bunu? O kadar mı nefret ediyorsun ondan?"
Ayağa kalktı ve bu sefer de o bana doğru yürümeye başladı.
"Evet ondan nefret ediyorum.Hatta o kadar çok nefret ediyorum şuan ölse bile üzülmem."
gülerek ve elleri ile kendini göstererek,
"Bakın gerçek kimliğim ortaya çıktı.Ve şunu bilin ki,hepinizden nefret ediyorum tamam mı? Hepinizden.Ha Rana birde şunu unutma,senin iyi sandığın kişiler arkandan senin çok büyük senaryolar geçirdi bunu unutma."
Arkasını dönerek bizden uzaklaşmaya başladı.Faruk ben ve Işıl Abla şoklar içerisinde onu izliyorduk.Gerçekten benim tanıdığım Esra bu muydu? Yoksa yüzüne bir maske mi geçirmişti?
Taksinin korna sesini kendime geldikten sonra duymuştum.Koşarak bindim ve Faruk ve Işıl Abla'nın gelmesini bekledim.Onlarda hemen geldiler ve adresi vererek hastaneye doğru gitmeye başladık.
Denizin kenarından geçerken dalgalarına odaklandım mavi denizin.
Esra'da bir dalga gibiydi aslında.Hiçbir zaman düzgün olmuyor.Birgün bile hareket etmeden duramıyordu.Şu ana kadar 2. Esra'yı tanımıştım aslında ben.O hiç ilk Esra'yı göstermemişti.Fakat artık onu tanıyordum.Madem o bizden nefret ediyor,bizde aynı şeyi yapacaktık.Nefret etmenin daha fazlasını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Minik Kelebeğim
Aventurasadece ikimizdik,o gün rüyalarımızda sadece ikimiz olduğu gibi