•Tanrısal•
Seul'de Aralık ayıydı. Lapa lapa yağan kar ve eksilerde olan hava insanları üşütüyordu. Gece saatleri olduğu için sokaklar boştu. Emniyet müdürlüğünde ise hayat hiç bir zaman durmuyordu.
Genç kız ellerinde ki kelepçe ile soğuk sorgu odasında oturuyordu. Ağlamıyordu. Bakışları kana boyanmış parmaklarındaydı. Üşüdüğünü hissetmiyordu. Çünkü şoktaydı. Karşısında cam ve arkası görünmeyen odanın içinde bir kaç polis vardı.
Alışık oldukları cinayet vakaları dolayısı ile gayet rahat görünüyorlardı. Genç kadının kardan dolayı ıslanmış saçları ve kahkülleri yüzüne yapışmıştı. Başını kaldırıp karşısında ki siyah cama baktı. Camın ardında ki polisler ona odaklandı. Gözünde ki morluğa baktılar. Patlamış dudağına. Biri iç çekti yavaşça. "Cinayeti onun işleme ihtimali saçma geliyor. Yüzüne baksanıza çok masum."
"Ne katiller gördük Taehyung? Masum yüzü aynı zamanda ifadesiz bakıyor. Kocası ölmüş olmasına rağmen..."
"Jennie haklı. Ve zaten şiddet görmüş kadın. Muhtemelen bu yüzden öldürdü. Alışkınız böyle vakalara." Diyerek başka bir ekleme yaptı Namjoon isimli polis memuru.
O sırada emniyet binasının önünde bir kaç dakika önce ayrılan araba durmuştu. Açılan kapıdan inen kişi Emniyet Amiri Min Yoongi idi. Binadan içeri girer girmez tüm memurların hizaya girmesi bir olmuştu. Hiç birine bakmadan hızlı adımlar ile asansöre ilerlemiş ve gideceği katın tuşuna basmıştı.
Saniyeler sonra asansör durmuş ve odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu sırada yolda karşılaştığı kişi Seokjin'di. "Neden döndünüz amirim?" Diye sordu hafif bir şaşkınlık ile. "Almam gereken bir dosyayı unutmuşum. Çıkacağım hemen." Diyerek yanıtladı onu Yoongi.
Birlikte koridorun sonuna yürürlerken bu defa soru yönelten Yoongi idi. "Var mı bir şeyler?"
"Gece genel olarak sakin. Ama bir cinayet bildirildi. Genç bir adam öldürülmüş. Baş şüpheli de eşi. Onun sorgusuna gidiyorum bende şimdi." Derin bir nefes vermekle yetindi Min Yoongi. Ve sorgu odasının önüne geldiklerinde ayrıldılar.
Seokjin odanın içine girip genç kıza baktı ve karşısına oturduğunda gözgöze geldiler. Masanın üzerinde ki dosyayı aldı eline genç adam. Kısaca göz gezdirdi.
Kim Jisoo, 21 yaşındaydı. Lise mezunu. Üç yıl önce evlenmiş. Bakışları yeniden kadını buldu. Yaralı ve donuk yüzüne baktı.
"Merhaba Kim hanım." Girişi ile kadın suratına bakmayı sürdürdü. Kalbi hızla çarpsada dışarı yansıtmamaya çalışıyordu. Öldürenin kendisi olduğunu belli etmemeliydi. Masum olduğuna inandırmalıydı herkesi. Gençliğini mahvedemezdi. Kaçmalıydı bu şehirden. "Merhaba." Dedi bu yüzden stabil tutmaya çalıştığı sesi ile.
O sırada Min Yoongi gerekli dosyayı almıştı bile. Seokjin'in bahsettiği olaya göz atmak için adımlarını sorgu odasına yöneltti ve izleme yerinin kapısını açarak içeri girdi. İçeridekilerin bakışı oraya döndüğünde hepsi yerinden ayaklanıp selam vermişti. Min Yoongi elini kaldırıp rahat olmaları gerektiğini belli etti. Kayıt alan bilgisayarın başında oturan Jungkook geri çekilerek sandalyeyi amirine bıraktığında Yoongi oraya oturmuştu. Gözlerini camdan içeriye dikti ve genç kızı gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan, yoonsoo
FanfictionEmniyet amiri Min Yoongi, eşini öldüren ve gözlerinde yıldızlar olan genç kız ile karşılaşır. "Gözlerinizde yıldızlar var küçük hanım...O yıldızların parlamaya devam etmesi tüm lekelere değer gibi hissettiriyor."