Bir once ki bolumde yine oylarimiz dusus yasamis😭 aglatmayin beni basin o kucuk yildiza, yaralarima yildizlar cizmis olun. Bi yoongim olmayabilir ama ciceklerim var🫶
Yoongi beni bırakırken dediği gibi çıkışta beni almaya bir polis gelmişti. Adının Jungkook olduğunu öğrendiğim polis memuru beni kapımın önüne kadar bırakmıştı. Teşekkürümle arabadan inip eve girmiş ve üzerimdekilerden kurtulur kurtulmaz ortalığı toplamaya başlamıştım. Yemek için mutfağa girdiğimde eksik olduğunu gördüğüm bir çok malzeme vardı. Maaşım yatmadığı için mecburen cebimde ki son parayı da alarak evden çıkmış ve markete gitmiştim.
Aldıklarımla birlikte elimde ki poşeti sallaya sallaya ağır adımlarım ile eve gelmiştim. Ama bahçe kapısından girmeden önce gözüm biraz ileride ki arabaya takılmıştı. Kaşlarımı çatıp daha dikkatli düşündüğümde gerçekten plakayı doğru hatırladığıma emindim. Bu beni bugün adliyeden alan polisin kullandığı arabaydı. Ama içinde kimse görünmüyordu. Bu yüzden hızlıca arkamı dönüp etrafa bakındığımda biraz gerimde onu görmüştüm.
Onu fark etmem ile yüzünde önce şaşkınlık ardından da bir gülümseme belirmişti. Çatık kaşlarım ile ona bakmaya devam ettiğimde adımlarını hafif hızlandırmış ve konuşmuştu. "Ah merhaba Kim Hanım!" Şakıyarak konuştuğunda ona anlamayarak yanıt verdim. "Siz ne yapıyorsunuz burada?" Derin bir nefes verip başını yana yatırmış ve gözlerini kaçırmıştı. "Amirim görevlendirdi. Yalnızca size göz kulak oluyorum." Evet tahmin etmesi hiç zor değildi, kalbimde çiçekler açmıştı. Gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırıp başımı aşağı yukarı salladım anlık olarak.
Jungkook'un bakışları yeniden beni bulduğunda konuştum. "Buna gerek yok. Evine gidebilirsin, yani iyiyim ben." Omuz silkerek konuştuğumda o da kısa bir süre dudaklarını birbirine bastırıp ardından cevap vermişti. "Anlıyorum ama maalesef bu mümkün değil. Zaten bu gece nöbetçiyim, verilen görev de sizi güvende tutmak." Mahçupça enseme gitti elim. Tamam nöbetçi olabilirdi ama başımda beklemek onun için sıkıca olmalıydı. "Pekala. Teşekkür ederim." Gülümseyerek söylediğim şey ile o da tebessüm etmiş ve telefonunu çıkartmıştı cebinden.
Bir şeylere tıklarken bana hitaben konuştu. "E artık biliyorsunuz numaranızı verin bana, bir durum olursa iletişim kurabilelim. Bir hafta burada olacağım çünkü."
"Bir hafta mı?" Şaşkınca sorduğumda başını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı. Telefonu bana uzattığında rehbere girmiş olduğunu gördüm. Bir kayıt açmış ve adımı yazmıştı. Altında ki kısma hızlıca çoktan ezberlediğim telefon numaramı girerken yukarıdan bir bildirim düşmüştü. Gözlerim refleks olarak oraya kaydığında gördüğüm isim ile kaşlarımı kaldırmıştım. Lalisa. Mesajın içeriğini okumaktan kaçarak gözümü yeniden klavyeye indirdiğimde numaramı yazmış ve gülümseyerek karşımda ki genç adama uzatmıştım. O telefonu elimden alırken ise benim şaşkınlığım sürüyordu.
Lisa? Lalisa? Yoongi'nin kardeşi? Yok canım değildir. Kore'de ki tek Lisa o değil ya...
"Çaldırıyorum sizde kaydedin." Başımı salladığımda dediği gibi çaldırmıştı. Numarayı hızlıca Polis memuru Jungkook diye kaydetmiştim ve ardından da eve girmiştim. Mutfağa girip poşette ki malzemeleri boşaltırken hala mesaj göndereni düşünüyordum. Düşünmenin yanında vicdan azabımda vardı maalesef. Yani ne diye bakıyordum ki? Onun özeliydi bu. Kendimi azarladığım ve düşünüp durduğum dakikalarda yemekleri hazırlayıp sofrayı kurmuştum. Kendimde bir şeyler yedikten sonra da anne babamı masada yalnız bırakıp yeniden mutfağa dönmüştüm. Hazırladıklarımdan saklama kabına koyarak yanında da çubukları almış ve çıkmıştım evden yeniden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan, yoonsoo
FanfictionEmniyet amiri Min Yoongi, eşini öldüren ve gözlerinde yıldızlar olan genç kız ile karşılaşır. "Gözlerinizde yıldızlar var küçük hanım...O yıldızların parlamaya devam etmesi tüm lekelere değer gibi hissettiriyor."