Ben yorum istemekten yoruldum siz görmezden gelmekten yorulmadınız. Yarın kitap kalkarsa vardır bir nedeni. İyi okumalar🖤
Hayat cidden beklenmedikti.
Babamdan kurtulmak için onun istediği herhangi bir erkekle evlenmiştim. Her şey daha kötü olmuştu. Babamın bin katını yapmıştı bana. Daha çok dövmüştü, işkenceler etmişti, isteği ile defalarca beraber olmuştuk, aldatılmıştım, milyonları vardı ama bana beş kuruş vermemişti ve tüm emeğim ile kazandığım üniversitesiye gitmeme izin vermemişti. Kimseyle görüşmeme, evden çıkmama müsade etmemişti. O kaçtığım babamın bile yüzünü görememiştim.
Bir kaç gece önce geçirdiğim sinir krizi ile onu öldürmüştüm. Bu ise hiç canımı sıkmıyordu. Pişman değildim. Kötü hissetmiyordum. Vicdan azabı yoktu. Sanki böyle bir şey hiç yaşanmamış gibi normaldi her şey.
Ve beklenmedik hayat devam ediyordu beni şaşırtmaya. Bir polisin evindeydim. Üzerimde onun kız kardeşinin kıyafetleri vardı. Önümde daha önce hiç görmediğim bir masa vardı. Karşımda tüm bu yemekleri kendi elleri ile hazırlayan emniyet amiri oturuyordu.
Sanki bunlar hayatın bana yaptığı hiç komik olmayan bir kaç şakadan ibaretti. Öyle olsaydı biraz da olsa güldürürdü sanırım. Ama hayır. Ortada gülünecek hiç bir şey yoktu.
Sessiz sofrada zorla da olsa ağzıma bir kaç lokma atabilmiştim. Bir kaç dakika sonra Min Yoongi'de yemeğini bitirmiş olmalı ki derin bir nefes vererek arkasına yaslandı. Üzerinde yalnızca siyah bir gömlek vardı. Bir kaç düğmesi açık, kolları ise katlıydı. Nemli saçları duşa girdiğini gösteriyordu.
Gözleri bir anda beni buldu. Bakışları ile anında gerildiğimde sırtımı dikleştirmiştim. "Kocanı neden öldürdün? O an bir olayın içinde miydiniz yoksa planlayarak mı yaptın?" Ani sorusu kaşlarımı çatmama neden oldu. Masada ki Lalisa ise bir kaç saniye çiğnemeyi bırakmış ama hemen ardından bir şey yok gibi devam etmişti. Gözlerini tabağından ayırmıyordu.
Boğazımı temizledim ve konuştum. "Ben öldürmedim." Tek kaşı kalktı Min Yoongi'nin. "Kim öldürdü?" Neden böyle davranıyordu? Onun iyi biri olduğunu düşünmüştüm ama belki de ağzımdan laf almak için getirmişti beni buraya. "Bilmiyorum. Ben marketteydim, ev için alışveriş yapıyordum ve onu kanlar içinde buldum."
"Kocanı öldü ve bir kere bile ağladığını görmedim. Bunun sebebi ne?"
"Sorguda mıyım efendim? Bu yasal mı?" Gergince konuştuğumda derin bir nefes vermiş ve kollarını masaya yaslamıştı. "Sorguda değilsin. Yalnızca muhabbet ediyoruz küçük hanım." Sorguda dediğim şeyleri birebir aklıma getirdim ve derin bir nefes vererek aynı şeyleri geveledim.
"Eşimi sevmiyordum. Bizim ki bir mantık evliliğiydi. Kendisi babamın yakın arkadaşının oğlu." Söylediklerim ile gözlerini kısmıştı. Bir süre baktı bana ve bir şey söylemediğimde derin bir soluk alarak gözlerime anlayışla bakmaya çalıştı. Evet çalıştı ama işe yaradığı söylenemez.
"Bak eğer daha fazla geçikmeyerek itiraf edersen, o an sana şiddet uyguladığını ve bunu kendini korumak için yaptığını söylersen cezan oldukça hafifler. Bir kaç sene sonra da özgür olursun. Ama eğer polisler kendisi bir kanıt bulursa ve sen itiraza devam edersen bu hayatından uzun yıllara sebep olur. Mantıklı düşün."
Hızlıca yanıt verdim. "Ben öldürmedim." Tüm dediklerinden sonra saniyeler geçmeden verdiğim bu yanıt nefesini sıkıntı ile bırakıp yüzünü sıvazlamasına neden olmuştu. Belki de haklıydı? Ama ya haklı değilse? Hem ben hapise giremezdim. Eğer hapise girersem bıraktığım hukuk bölümüne bir daha devam edemezdim. Şu an ellerimde kalan tek şey bu hayalimdi. Onu da çöpe atıp gidersem sırtımı yaslayacak hiç bir şeyim kalmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan, yoonsoo
FanfictionEmniyet amiri Min Yoongi, eşini öldüren ve gözlerinde yıldızlar olan genç kız ile karşılaşır. "Gözlerinizde yıldızlar var küçük hanım...O yıldızların parlamaya devam etmesi tüm lekelere değer gibi hissettiriyor."