34. Bölüm

180 27 99
                                    

Alarmımın çalması ile gözlerimi aralamış ve bir kaç saniyemi nerede olduğumu kavramaya harcamıştım. Hastanede olduğumu hatırlayınca yerimden doğrulmuştum ve Yoongi'nin yanımda olmadığını fark etmemde ikinci aşamam olmuştu.

Kaşlarım hızla çatıldığında gözlerimi odada gezdirmiştim ve benden başka kimse yoktu. Serum askısında yarısı duran serum vardı ve iğnesi yere sarkıyordu. Yüzümü sıvazlayıp sinirle kalkmıştım yataktan. Odanın içinde ki lavaboya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra olduğu kadarıyla saçlarımı düzeltmiştim.

Banyodan geri çıkıp odanın çıkışına ilerlediğimde odanın kapısının açılması ve içeriye Yoongi'nin girmesi bir olmuştu. Onu görmem ile şaşkınca kaşlarımı kaldırdım çünkü üzerinde üniforma vardı. Hatta bu üniforma değildi şu tören kıyafetlerindendi. Omzunda rütbesi ve göğsünde bir kaç madalyonu vardı. Gözlerim şaşkınca onu süzerken bu üniformanın içinde ne kadar çekici olduğunu düşünmeden edememiştim.

Başında ki şapkasını çıkartırken konuştu. "Jisoo uyandın mı?" Herhalde amacı ben uyanmadan üniformasından kurtulup yatağa geri girmekti ama üzücü ki yakalanmıştı. Ona şaşkınca bakmayı sürdürürken sordum bende. "Bu da ne?" Tam olarak nasıl soracağımı bile bilemiyordum bu yüzden böyle bir şey dökülmüştü dudaklarımdan.

Şapkasını elinde umursamazca sallarken cevapladı beni. "Bugün bir tören vardı. Seokjin'in ekibi ve ben yeni bir madalya aldık." Bu sırada parmağıyla göğsünde asılı olan madalyalardan birini göstermişti.

Tanrım sinirli biri değildim ama bu adam beni delirtmek istiyor olabilir miydi? "Dün vuruldum sen!" Sertçe söylemiştim ama sesim kısıktı. Bana bir süre sessizce baktı ardından ifadesiz yüzüyle konuştu. "Aylardır çabaladığım bir davaydı ve tüm Seul emniyeti oradaydı. Katılmam gerekiyordu Jisoo. Ayrıca gayet iyiyim." Söyledikleri sonrası bana onu anlamamı diler gibi baktı ve ben dudaklarımı birbirine bastırıp onu anlamaya çalıştım.

"Tamam. Özür dilerim ben salakça hesap sorup duruyorum sana." Gerçek bir mahcubiyet ile mırıldanmıştım ve bu onun derin bir nefes vermesine neden olmuştu. Bir adım atıp karşımda dikildi ve yüzümü elleri arasına alarak gözlerime baktı. "Bana hesap sorman hoşuma gidiyor küçük hanım. Ve haklısın endişende ama sandığından daha iyiyim gerçekten." Alnıma bir öpücük kondurmuştu söylediklerinden sonra. Ve geri çekilip yatağa ilerleyip oturmuştu.

Şapkasını kenara koyup ceketin düğmelerini iliklemeye başlamıştı yavaşça. Derin bir soluk verip ona doğru adımladığımda ceketini çıkartmak için omzunu hareket ettirmesi ile gözlerini yumup dudaklarını birbirine bastırması bir olmuştu. "Dur ben halledeyim." Yanında bitip ceketi dikkatlice çıkartmıştım üzerinden. Ardından da dolabın kapağını açıp orada ki askıya asmıştım. Kravatını çıkarttığında onu ve şapkayı da koymuştum dolaba.

Yeniden Yoongi'ye döndüğümde gömleğinin düğmelerini açtığını görmüştüm. Karnında sargılar olduğunu biliyordum fakat yine de kısacık bir saniye afallamıştım. Kendimi hemen toparlayıp yeniden ona doğru adımladığımda tüm düğmelerini açmış ve beklenti ile bana bakmaya başlamıştı.

Ben cekete yardım edecektim sadece gömlek kesinlikle hesapta yoktu. Yanına adımladığımda dizlerini iki yana açarak bana alan yaratmıştı. Dudaklarımı birbirine bastırıp dizlerinin arasına girdiğimde gözleri dikkatle yüzümde geziyordu. Gömleğini yavaşça ve dikkatlice çıkardığımda geriye adım atmama kalmadan sağlam omzu ile belimi sarmış beni sabitlemişti.

Şaşkın gözlerim gözlerini bulduğunda yakınlığımız yine ve yine beni heyecanlandırmıştı. "Eğer herhangi bir anda seni rahatsız eder ya da korkutursam beni uyar. Durmamı iste tamam mı?" Aniden söyledikleri ile affalayarak başımı sallamıştım. Beni hiç bir zaman rahatsız etmemişti çünkü hiç bir zaman art niyet hissetmemiştim ve her şey karşılıklıydı. O beni korkutabilecek son kişi bile değildi. Çünkü o benim için bir kahramandı.

koi no yokan, yoonsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin