10. Bölüm

220 30 52
                                    

Chaeyoung ile uzunca konuşmuştum ve ona her şeyi anlatmıştım. Katil olduğum kısmı hariç... Ona güvenmediğimden değildi bu ama telefonla söylemek güvenli bir yol gibi gelmemişti. Balkonda oturuyordum ve düşünüyordum. Gözüme takılan sigara paketi ile kaşlarım kalktı. Onu hiç içerken görmemiştim. Gerçi arabasında ki sigara kokusu kendini belli ediyordu. Oturduğum yerden kalkıp paketin yanına gittim ve açıp baktım. İçerisinde beş dal vardı yalnızca.

Balkonun kapısı aniden açıldığında yerimde sıçrayarak arkamı dönmüş ve Min Yoongi ile karşılaşmıştım. Beni gördüğünde içine derin bir nefes çektiğini gördüm. Çıkıp gittiğimi falan mı düşünmüştü? Elimde ki paketi gördüğünde kaşları çatıldı hızla. "Ne yapıyorsun sen?" Sorusu ile omuz silktim ve mırıldandım. "Hiç." Aynı zamanda paketi de yerine bırakmıştım. "İyi." Dedi o da tek kelime ile ve ardından arkasını dönüp içeri girdi.

Ne diyorduk? Beklenmedik hareketleri olan adam Min Yoongi...

Bende içeriye girdiğimde deri paltosunu asmıştı. Üzerinde ki ceketi çıkartıp sandalyeye astığında belinde ki silahı ile karşı karşıya kalmıştım. Elbette bu normaldi sonuçta bir polisti ama her zaman takım elbiseler ile gezen bu adamın belinde bir silah olduğunu hiç hayal etmemiştim.

Ceketinin cebinden çıkarttığı küçük kartı uzattı bana. "İçinde hat var. Bunu telefona takarsın. Ararsam ve iki dakika içerisinde açmazsan eve polis göndereceğim şimdiden haberin olsun." Uzattığı kartı alırken başımı onaylarcasına sallamıştım.

Kartı elimde ki telefona takarken aynı zamanda konuştum. "Efendim aslında ben bugün bir arkadaşıma ulaştım-" Cümlemi tamamlayamadan çatık kaşları ile bana döndü ve hızlıca sordu. "Nasıl ulaştın? Evden mi çıktın? Arkadaşın kim?" Peşpeşe ve sertçe sorduğu sorular ile kısa bir şaşkınlık yaşasam da boğazımı temizlemiş ve sorularını yanıtlamaya başlamıştım. "Telefondan ulaştım efendim, instagramdan. Lise arkadaşım, adı Park Chaeyoung. O da tek yaşıyormuş şu an ve istersem onunla kalabileceğimi söyledi yani..." Neden ondan izin alıyor gibi olmuştum? Amacım bu değildi aslında ama öyle olmuştu o yüzden bu durumu düzeltmek adına yeniden konuştum. "Yani artık gidebileceğim bir yer var."

"Bu arkadaşını ailen tanıyor muydu?" Başımı salladım onaylarcasına. Vücudunu tamamen bana döndürüp ufak bir adım attığında görüntüsü bir kaç saniyelik tuhaf bir his uyandırmıştı. Bu hissin uyanmaması mümkün değildi elbette. Üzerinde ki şık kıyafetler, belinde ki silah, simsiyah saçları ve sanki insanın içini görüyormuş gibi hissettiren gözleri. Bu adamın aurası hafife alınamazdı. Bir anda söze girdiğinde beni bu andan çekip almış olmuştu. "Sen sokak ortasında o şiddeti görürken babanda oradaymış." Elbette söze girdiği o cümle kalbime saplandı. Zorla yutkundum bu gerçekle birlikte. Devam etti. "Durmuş ve izlemiş. Arkadaşını tanıyorsa onun yanında kalman tehlike yaratabilir. Zaten bugün hepsini göz altına aldık ve sorguladık. Elbette yarın sabah serbest bırakılacaklar. Dava açıldı bile ve tarihi de belli ama daha üç hafta var. Bu işler uzun ve oldukça zahmetlidir küçük hanım. Ve eminim bunu sende biliyorsundur. Bu süreçte ise sinirden deliye dönmüş iki adam tüm Kore'de seni arayıp duracak. Arkadaşının yanı, tehlikeli." Söyledikleri ile başımı eğdim hafifçe, omuzlarım düştü. Neden böyle hissetmiştim bilmiyorum ama yenilmişim gibi eziliyordu kalbim. Hapisten ve şiddetten kurtulmak için katil olmuştum ama hala devam ediyordu hapsim.

Derin bir nefes çektim içime ve başımı kaldırıp karşımda ki adama bakıp gülümsemeye çalıştım. "Haklısınız." Dedim ardından. Diyebileceğim tek şey buydu. İçime derin bir nefes çekerek gülümsememi genişlettim. "Bugün biraz erken geldiniz yoksa yemek hazırlayacaktım ama şimdi hemen hallediyorum. Burada kaldığım sürece böyle işlerin ucundan tutmam gerek." Hemen ardından arkamı dönmüş ve mutfağa ilerlemiştim. Yüzümde ki gülümseme yavaşça solarken arkamdan homurdanmalar gelmişti. Ama kendi kendine konuştuğu belliydi bu yüzden yürümeye devam ettim.

koi no yokan, yoonsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin