Evin kapısını annem açmış ve beni gördüğünde içeri geçmem için kenara çekilmiş ardından ortadan kaybolmuştu. Babam ise "geldin mi?" diye sormuş yalnızca ve ardından izlediği televizyona dönmüştü.
Bu ruhsuz ve karanlık eve girmiş olmak nefes almamı bile zorlaştırmıştı. Boğucu evi hiç özlememiştim. Neyse ki Min Yoongi'nin beni öptüğünü her düşündüğümde bu karanlık evde ışıklar yanıyordu ve katlanılabilir bir hal alıyordu.
Dağınık evi toparlamıştım önce. Ardından mutfağa baktığımda yemek olmadığını görmüş ve yemekler hazırlamıştım. Evin hali annemin cidden hasta olduğunu gösteriyordu. O asla evin böyle dağınık ve bakımsız olmasına müsade etmezdi.
Yemek işinin de ardından hiç değişmemiş olan odama çekilmiş ve yatağa girerek uyumaya çalışmışım. Tabi bu oldukça zordu. Aklımda dolanan şeyler oldukça fazlaydı çünkü. Bu eve girmek eski anılarımı hatırlatmıştı bir defa. Bu kalbimi kırarken aklıma yine Yoongi geliyordu ve tüm hepsi geçip gidiyordu.
Resmen öpüşmüştük! Bu düşünceyi aklımdan bile geçirmek karnıma bir tekme attığında kendi kendime kıkırdamış ve çocuk gibi tepinmiştim yatakta. Üzerimde ki bu etkisi şaka mıydı? Derin bir nefes verip gözlerimi yumdum ve sakinleşmeye çalıştım.
•
Min Yoongi
Dün gece gözüme uyku girmemişti desem yeriydi. Onu o evde bırakmış olmak aklımı oldukça doldurmuştu. O eve geri dönmüş olduğuna inanamıyordum. Yine de bu kararına karışma hakkım yoktu farkındaydım. Oldukça iyi yürekli biriydi ve o şerefsiz herifte bunun üzerine oynayarak onu eve döndürmüştü.
Dün gece onu bıraktığım yere geldiğimde arabayı durdurmuş ve telefonumu çıkartıp mesaj atmıştım.
Yoongi:
Dün seni bıraktığım yerde bekliyorumJisoo:
Ne?
Neden geldiniz?Yoongi:
Seni işe bırakacağım Jisoo
Soru sorma acele etTelefonu cebime attığımda camları aralamış ve gelirken içtiğim sigara dumanın biraz da olsa dışarı çıkmasını sağlamıştım. Dirseğimi cama yaslayıp beklemeye başladığımda iki dakika sonra ileride ki bir evin bahçesinden çıkmış ve hızla buraya ilerlemeye başlamıştı. Ocak ayının vermiş olduğu soğukla birlikte büyük montunu giymişti ve omzuna astığı çantasını sıkıca tutuyordu. Koşturur adımlarla bana doğru gelirken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Bu sevimli hali benimde gülümsememi sağlamıştı. Yanıma vardığında arabanın kapısını açmış ve binmişti. Kapıyı ardından kapatıp bana döndüğü sırada camları kapatıyordum. "Günaydın! Gelmenize gerek yoktu ama neden zahmet ettiniz?" Neşeli sesi günümün gerçekten aymasını sağlamıştı.
Kapattığım camların ardından ısıtıcıyı açmış ve arabayı çalıştırırken cevaplamıştım onu. "Zahmete girdiğimi düşünmen çok saçma. Seni görmek için geldim." Bu söylediğim ile gülümsemesi büyürken yanakları allaşmıştı. Bu haline sırıttıktan sonra adliyeye doğru sürmeye başlamıştım.
"Bir şey oldu mu?" Sorum sonrası bana dönmüş ve başını iki yana sallamış ardından eklemişti. "Hayır olmadı. Endişe etmeyin bu konuda." Derin bir nefes vermekle yetindim. Endişe etmemek mi? Bunu nasıl başaracaktım acaba? "Radyo açabilir miyim?" Sorusunu başımı sallayarak onayladığımda heyecanla radyoyu açmış ve bir kaç şarkıda gezinip sevdiği bir tanesinde durmuştu.
Adliyeye varana kadar ikimizde konuşmamıştık yalnızca o dinlediği şarkılara kısık bir sesle eşlik etmişti. Arabayı durdurduğumda radyonun sesini kısıp ona dönmüştüm. Kucağında ki çantasını omzuna takarken kemerini çözmüş ve gülümsemesi ile bana dönmüştü.
"Çıkışta muhtemelen gelemiyeceğim, bizim çocuklardan birini gönderirim o bırakır seni evine." Dediğim ile hızlıca itiraza geçmişti. "Buna gerek yok. Zaten Bangjin yüzünden tek gezemiyordum ve artık uzaklaştırma kararı var. Tek gidebilirim eve." Dedikleri ile başımı yana yatırarak bunun imkansız olduğunu belirttim ve aynı zamanda ekledim. "Eve tek gitmeyeceksin küçük hanım. Konu kapandı. Adliyede de dikkatli ol." Dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağı yukarı sallayıp mecburen onaylamıştı beni.
"Pekala. Sizde dikkatli olun lütfen." Ardından da yaklaşıp yanağımı öpmüştü. Bunu her yaptığında olduğu gibi yine kalbim hızlanmıştı. Karnımda hissettiğim tuhaf hisle zorla yutkundum ve kızaran yanakları ile arabadan inip adliyeye girmesini izledim.
Ardından da derin bir soluk verip önüme dönmüştüm. Toparlanmak adına boğazımı temizledim ve ısıtıcı ile radyoyu kapatıp arabayı hareket ettirdim. Emniyete sürmeye başlamışken bir sigara çıkartıp ateşlemeyi de unutmamıştım.
Emniyete vardığımda direkt olarak odama geçmeden Seokjin'in ekibinin olduğu yere gitmiştim. Aylardır peşinde olduğum bir iş adamı kılıklı mafyayı yakalamamıza çok az kalmıştı. Bir kaç teslimatına yapmış olduğumuz baskınlar sayesinde sinirlenmemiş olması kaçınılmazdı. Ve bu sinirle düşüncesizce hareket edip kendini bize teslim etmiş olacaktı.
Kapıyı tıklatmadan girdiğimde odada ki herkes çatık kaşları ile bu tarafa dönmüş ve beni görmeleri ile oturdukları yerden kalkıp selam vermişlerdi. Selamlarına başımı eğerek cevap verdikten sonra masanın başında ki boş sandalyeye oturmuştum. Bir çaprazımda Seokjin yanında Namjoon, diğer çaprazımda ise Jennie ve yanında Taehyung oturuyordu. Jungkook ise ayaktaydı ve tahtaya yansıtmış olduğu görsel hakkında konuşuyordu. Benim bir şey demeden yerime geçmiş olmam ile onlarda kaldıkları yerden devam etmişlerdi.
Yarım saat süren sunumun ve konuşmanın ardından ise bakışlardan bazıları beni bulmuştu. Derin bir nefes verip Seokjin'e döndüm ve gülümsedim. "Bu adamı yakaladığınızda size birer hafta izin vereceğim." Bu söylediğim hepsini mutlu etmiş olmalı ki gülümsemişlerdi. "Sağolun amirim." Cevabı Jin'den geldiğinde derin bir nefesle arkama yaslandım.
"Bu hafta gececi kim?" Soruma cevap Jungkook'tan gelmişti. "Benim amirim." Oturduğum yerden kalkıp onun yanına geçtim. "Senden kişisel bir şey istemiş olacağım." Dediğim ile daha da meraklanmış gibi kaşlarını çattı hafifçe. "Jisoo evine döndü ama ben babasına pek güvenmiyorum. Gündüzleri zaten işte, gece görevi olarak senden kapısında beklemeni istiyorum. Ters bir durumda direkt müdahale etmek için." Kısık sesli isteğim ile başını eğmişti hızlıca. "Emredersiniz amirim."
"Adresi sana atacağım. Bir de onu bugün iş çıkışında alman gerekicek. Ben Incheul'a gideceğim." Söylediğim şeyi yeniden onayladığında omzunu sıvazlamış ve ardından Seokjin'e son bir selam verip odadan çıkmıştım. Jin aynı zamanda benim akademiden arkadaşımdı bu yüzden onunla iş dışında da oldukça yakındık. Tabi emniyetin içinde olduğumuzda bu yakınlığın arasına resmiyet giriyordu.
Odama geçtiğimde rutin işlerime başlamış ve tüm bu süreç boyunca da küçük hanımı aklıma getirmemek için büyük bir çaba vermiştim.
•
Evvet helloo
Biraz geçiş bölümü oldu kısa falan oldu ama idare edin artık canımm.
Gidişat ve final konusunda kafamın içi çok boş bu yüzden ne olucak ne edicek finale ne kadar kaldı soruları hakkında hiç bi fikrim yok bakalım hepimize sürpriz xosmxosöxpsö
Yoonginin ağzından dedinizde dediniz dedinizde dediniz alın size yoonginin ağzı😡 hay sizin ağzınıza sıçim dicektim ama resmi ve profesyonel bir yazar olduğum için kendimi zor tuttum💅
Yine de demiş kadar oldum sanırım az önce ÖDOWMXOWMDO peki peki susuyom. Sonra ki bölümde görüşürüzzzz💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan, yoonsoo
FanfictionEmniyet amiri Min Yoongi, eşini öldüren ve gözlerinde yıldızlar olan genç kız ile karşılaşır. "Gözlerinizde yıldızlar var küçük hanım...O yıldızların parlamaya devam etmesi tüm lekelere değer gibi hissettiriyor."