2. Bölüm

330 41 100
                                    

Yorum istiyorum lütfen😭 bu bölümü hemen attım ama bir daha ki bölümün gelme hızı size bağlı. Herkes ikişer yorum yapsa bile yeter🫀

•Kim Jisoo•

Sorgum sonrası nezarethaneye indirilmiştim. Her şeyi inkar edip katil olmadığımı söylemiştim. Bu yüzden biraz sinirlenmişlerdi ama umrumda değil. Yine de sabaha kadar göz altında kalacağımı söylemişlerdi. Bu inkar etmemin küçük cezası olmalıydı.

Ve sabah olmuştu. Bunu nöbet değişen polisler sayesinde anlamıştım. Yere serili battaniye üzerinde oturuyordum. Gözlerimi kapalıydı ve dinlenmeye çalışıyordum. Başım çok ağırıyordu çünkü hassas bünyeme ıslak saçlarım ile soğuk bir odada oturmak hiç iyi gelmemişti. Yine de amir diye bahsettikleri Yoongi isimli adama çok minnettardım. En azından daha hafif bir hastalık olacaktı.

Ellerimde ki kan lekeleri duruyordu. Benimle aynı hücrenin içinde olan diğer kadın olabildiğince uzağıma sinmişti. Benden korkuyor olmalıydı. Belki de haklıydı. Birini öldürmüştüm. Bu kanlı parmaklarda birinin canı vardı. Hak etmiş miydi? Bilmiyorum. Belki de her şeye rağmen ölmeyi hak etmemişti.

Saatlerdir sessiz olan koridoru bir çift tok ayak sesi doldurdu. Adımlarından bile bunun pahalı bir rugan ayakkabı olduğunu anlayabilmiştim. Gözlerim aralandı yavaşça. Başımı hafifçe yana eğerek koridora girecek kişiyi bekledim.

Saniyeler içerisinde görüş açıma giren adamın üzerinde şık bir takım siyah takım vardı. Karlı havadan dolayı deri bir kaban giymişti. Siyah saçlarını geriye taramıştı. Ayaklarında da tahmin ettiğim gibi siyah ve pahalı bir rugan vardı. Kemikli parmakları arasında mavi kapaklı bir dosya tutuyordu. Yüzünde oldukça sert bir ifade vardı. Kaşları çatık bakışları ise netti.

Nöbet masasında oturan polis memuru ayaklandı hızla ve selam verdi. Bu karşımda ki adamın yüksek mevkili biri olduğunu ele verirken aklıma bir düşünce düştü. Yoongi amirim. Garip bir dürtü ile bu kişinin o olduğunu düşündüm ve oturduğum yerden kalktım yavaşça. Eğer bu adam o'ysa sert bakışlarına rağmen iyi biri olduğu açıktı. Saatlerdir o odadaydım ve üşüyebileceğimi düşünen tek kişi o olmuştu.

Demir parmaklıkları tuttum ve ona odaklandım tamamen. "Pardon! Ben ne zaman çıkacağım?" Heyecanla sormuştum. Bu sayede bakışları beni bulmuştu. Bir kaç saniye bakıp ardından kıstığı gözlerini kaçırdı benden. Omuzlarım düştü ister istemez.

Nöbetçi polisin yanına gidip bir şeyler söyledi ve elinde ki dosyayı masaya bıraktıktan sonra geri çekildi. Ellerini pantolunun cebine soktuğu sırada polis buraya doğru gelmeye başlamıştı. Yeniden heyecanla dikleşti omuzlarım. Parmaklıkların kilidi açtı ve bana baktı. "Kim Jisoo, çıkabilirsin." Gözlerim açıldı ve gülümseyip dışarı çıktım hemen.

Sert bakışları üzerimde olan adama saygıyla selam verdim. "Teşekkür ederim." Yalnızca bakmakla yetinmiş ve yürümeye başlamıştı. Yanımdan geçerken bana bakmadan mırıldandı. "Peşimden gel." Bakışları kadar sert ve net olan sesi ile yeniden gerilmiş ama mecburen dediğini yapmış ve peşine takılmıştım. "Bir sorun mı var? Yine mi ifadeye gidiyorum?" Sorularımı sordum lakin cevap vermemeyi tercih etti. Bir asansörün önünde durduk. Tuşa bastı ve kısa süre sonra gelen asansöre binerek bana baktı. Derin bir nefes alıp bende bindim asansöre. Dün gece ifademin alındığı kata bastığında gerginliğim artmıştı.

Asansör durdu ve yine peşine takıldım. Düne zıt olarak sorgu odasının önünden geçip gittik ve koridorun sonunda başka bir kapının önüne vardık. Hemen kapının yanında yazana kaydı gözlerim.

koi no yokan, yoonsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin