Jisoonun ilişki haberinin ardından ilk bölüm🫡 şimdi söyleyin iyi mi okumalar...🚬
Davama bir hafta kalmıştı ve her geçen gün gerginliğim artıyordu. Nasıl bir sonuçla ayrılacaltım oradan bilmiyordum ama her şeye hazırlıklı olmakta kararlıydım.
Mesela yıldızlar. Yoongi'nin bileğimde ki yaralara çizip durduğu ve kaybolmalarına izin vermediği yıldızlarım. Eğer hapise girersem Yoongi'yi bir daha ne zaman görürüm bilmiyordum ve bu yıldızların kaybolmasına müsade edemezdim.
Soluğu iyi bir dövmecide almıştım bu yüzden. Yıldızları daha düzenli bir şekilde çizmesinin daha hoş görüneceğini söyleyen dövmeciyi anında redetmiştim. Bu dövmeyi yaptırma nedenim o çizimlerin Yoongi'ye ait olmasıydı çünkü. Bu yüzden mürekkebin üzerinden geçmişti dikkatlice.
Ve işin sonunda yıldızlar daha belirgin bir hal almış, aynı zamanda kalıcılaşmıştı. Ücreti ödeyip gülümsemem ile ayrılmıştım dövmeciden. Ardından bir kuaföre uğrayıp saçlarımı kısaltmıştım çünkü çok uzunlardı. Gözümün önüne gelen kakülleriminde hafifçe ucundan aldırmış ve oradan sonrada annemin mezarına uğrayıp ona bir çiçek buketi bırakmıştım. Tabi tüm bunları yaparken bana Taehyung eşlik etmişti.
Son durağım ise emniyetti. Yoongi'nin yanına gelmiştim. Asansörde odasının katını tuşladıktan sonra yüzüme gülümsemem yayılmıştı. Onu şimdiden çok özlemiştim bile. Taehyung'u zorla da olsa yanımdan göndermiştim çünkü zaten dört bir yanımda polis vardı.
Asansör durduğunda odasına doğru adımlamaya başlamıştım fakat karşımda gördüğüm tanıdık sima ile ister istemez kaşlarım çatılmıştı. Savcı Wendy. Üzerinde ki takımı, elinde ki çantası ve siyah küt saçları ile bana doğru yürüyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde yüzünde ki düz ifade yerini sinsi bir gülümsemeye bırakmıştı. Dudağında ki kırmızı ruj hafifçe taşmıştı, serçe parmağı ile onu sildiği esnada adımlarım bir anda kesilmişti.
Yoongi'yi seviyordu ve onun odasının olduğu koridorda bana doğru gelirken dudağından taşan kırmızı ruju siliyordu?
Kalbim gergince atmaya başladığında topuklu ayakkabıları ile hemen karşımda durmuştu. Nefesimi tuttuğumda çatık kaşlarım ile ona bakıyordum. Yüzünde ki gülümseme ile konuştu. "Merhaba Jisoo." Cevapsız kaldığında kaşlarını kaldırdı. "Yoongi'ye mi geldin?" Kısık bir sesle güldü. "Ah bunu bozmak istemezdim ama söylemeden edemeyeceğim... Yoongi ile bir ilişkiniz olduğunu düşündüm ama bu muhtemelen yalnızca bir saçmalıktan ibaret. Sana küçük hanım diye seslenen bir adamın senden gerçekten hoşlanabileceğini mi düşünüyorsun?" Neden bu şekilde konuşuyordu? Oysa Hoseok'un yanına gelen kadın hiç böyle biri gibi değildi. "Kocasını öldürmüş küçücük bir kızsın, ona yetebileceğini düşündüren ne? Yıllardır yanında benim gibi bir kadın varken sana bunları yaşatmasında ki tek sebep acıyor oluşu." İğneleyici lafları durmak bilmiyordu ve ona hiç bir şey söylememiştim. Bu karşılıksız saldırısı yüzünden verebilecek bir cevabım bile yoktu.
Derin bir soluk bıraktı ve gözlerinde ki nefreti gördüm o an. "Az önce onu öptüm." Dudaklarından bir anda dökülen cümle ile canım yanmıştı. Avuçlarımı sıktım sıkıca. "Ve muhtemelen bu öpücük senin nasıl bir zaman kaybı olduğunu gösterdi ona." Gözlerinde ki nefrete rağmen tebessümü ile yanımdan geçip gittiğinde ben orada dikilmeye devam ediyordum.
Kalbim öyle bir acıyordu ki bunun fiziksel bir acı olduğunu düşünecektim az kalsın. Tireyen ellerim kalbimin üzerini buldu ve parmaklarımı tenime geçirdim. Acımı alıp atmak istedim. Gözlerimin dolduğunu da farkındaydım çünkü korktuğum başıma gelmişti.
Zorla bir adım atıp yerimden kıpırdadığımda kendimi Yoongi'nin odasının önüne nasıl atmıştım bilmiyordum. Gözümden akan iki yaşı sildim hızlıca ve derin bir soluk çektim içime.
Önemli olan Yoongi'nin ne düşündüğü.
Önemli olan, Yoongi'nin ne düşündüğü!Kapıyı tıklattıp aralamış ve yavaşça içeri girmiştim. Beni gören Yoongi kaşlarını çattı ve yerinden ayaklandı. "Jisoo. Neden ağladın?" Endişe ile sorup masanın arkasından çıkıyorken bir anda durdu ve bir nefes verdi. Zeki emniyet amirimiz elbette anında çakmıştı köfteyi. "Wendy ile mi karşılaştın?" Sesinde ki öfkeyle sorduğunda gözlerimi kaçırmıştım ondan.
İçeri doğru adımlarken mırıldandım. "Öyle oldu." Bana doğru adımlayan Yoongi bir kez daha öfkeyle homurdandı. "Ve seni ağlattı." Yanımda bittiğinde başımı kaldırmış ve ona bakmıştım. Hatta ona değil, dudaklarına bakmıştım. Kırmızı rujdan bir kalıntı aramıştım güzel dudaklarında. "Seni öptüğünü söyledi." Kısık mırıltımla sessiz kaldığında gözlerine bakmıştım. Eğer yalan olsaydı anında red ederdi. Bu yüzden gözlerim yine dolucak gibi oldu ama dudaklarımı birbirine bastırıp gönderdim bu hissi. "Evet öptü. Fakat beklemiyordum, anında geri çekildim ve onu odadan kibarca kovdum." Net ve tane tane bir şekilde konuşmuştu.
Gözlerimi kaçırdım yine ondan. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Ne düşünmem gerektiğini de öyle. Kafam yine allak bullak olmuştu işte. Başımda ki ve kalbimde ki ağrılar birbirleri ile yarışıyordu. Dudaklarına bir başkasının temas ettiğini düşünmek çok can sıkıcıydı. Her ne kadar karşılıksız olsada.
Dudaklarına baktığımı fark eden Yoongi derin bir nefes vermiş ve ufak bir adım atmıştı bana. "Küçük hanım, dudağımdan öpmedi." Söylediği şey ile gözlerine bakmıştım hemen. Dudağından öpmemiş miydi? Gözlerim bu defa yanağına kaydı ve orada silik kırmızılığı gördüm. Derin bir nefes mi almalıydım yoksa bir kez daha mı delirmeliydim emin olamadım. O kadın resmen öpüştüklerini ima etmişti!
"Dudağından öpmedi yani." Sessizce mırıldandığımda başını aşağı yukarı sallamıştı. "Dudaklarımı yalnızca sen öpebilirsin." Söylediği şey ile dolu gözlerime rağmen gülümsemekten kaçamamıştım. Beni bir deliye çevirmişti.
Derin bir nefes verip konuyu deştirmek için hamle yapmıştım. Çünkü bu andan kurtulmak istiyordum. "Bak bugün ne yaptım?" Gülümseyerek konuşmuş ve hemen ardından kolumu kaldırmış ve kazağımı sıyırıp bileğimi göstermiştim. Kaşlarını çatarak bileğime baktı ve bir iki saniye içerisinde ne olduğunu anladığında kaşlarını kaldırdı.
Gözlerime baktı ve mırıldandı şaşkınca. "Tanrım, Jisoo..." Gülümsemiyordu ama gözlerinde gördüğüm duygu gülümsemesinden çok daha değerliydi kesinlikle. Mutlu olduğunu görebiliyordum ve bu beni daha da mutlu etmişti. "Artık bu yıldızları çizip durmakla vakit kaybetmene gerek yok. Aynı senin çizdiklerini ölümsüzleştirdim."
"Onları sonsuza kadar çizmek bana yalnızca mutluluk verirdi." Dediği şeyle birlikte dudaklarımı birbirine bastırdım bir süre. Ardından ise mırıldandım. "Ya çizemezsen." Sessizce söylediğim şeyle birlikte bir süre kalmıştı öylece.
Ardından ise hafif öfkesini fark etmiştim. "Jisoo aklından-" Cümlesini dudaklarımızı birleştirerek yarıda kestim. Ellerim yüzünü buldu ve benden uzaklaşmasına izin vermedim. O kadının öptüğünü iddia ettiği ve muhtemelen yalnızca hayalini kurabileceği dudakları ilk ve son kez gibi öptüm.
Dakikalarca ayrılmadım ondan ve tadını çıkarttım bu anın.
•
Baktım wendy'i çok sevdiniz biraz daha okuyun dedim LXPSMCOSMXPSÖDL aslında Wendy'i severim ve sadece masumca Yoongi'yi seven biri olarak yazıcaktım onu. Hatta bazılarınız da anlayacağı şekilde falan ama namussuzluk kanıma işlemiş a dostlar iyi karakter yazamıyom...
Neyse işte yine bir geçiş bölümü oldu ve sıfır moral yazdım😭 yoongi intikamını aldı ama rahat olunMDOEMCPSMXKSMXL AAA TAMAM ŞAKA YAPTIM.
Sonra ki bölümde görüşürüzzzz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan, yoonsoo
FanfictionEmniyet amiri Min Yoongi, eşini öldüren ve gözlerinde yıldızlar olan genç kız ile karşılaşır. "Gözlerinizde yıldızlar var küçük hanım...O yıldızların parlamaya devam etmesi tüm lekelere değer gibi hissettiriyor."