Bu bölüm argo, küfür, cinayet, kan, vahşet ve benzeri unsurlar içerir. Rahatsız olan, küçük yaşta veya etkilenen okuyuculara okuması tavsiyem değildir.
Oy verip yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim <3
İyi okumalar...
~~ONUNCU BÖLÜM~~
Zeren Aslanoğlu
Öleceğime inanmıştım.
Ta ki Karan'ın sesine kadar.
"Sarışınım!"
Gözlerimi hızla açtım. İlk gördüğüm uzaktaki tren, sonrada yokuşun neredeyse tepesinde olan köşk, abilerim, Seylan abla ve Karan.
Karan yüzünde acıyla koşarken bir yandan da ceplerini yokluyor, büyük ihtimalle çakısını arıyordu. İki hafta boyunca ne kadar değişmişti, sakalları uzamıştı saçları da öyle ve gözlerinin altıda morarmıştı. Acı çekmişti.
Yokluğumun acısı.
O yokuşu ne kadar hızla inerlerse insinler beni kurtaramazlardı. Yokuş uzundu, uzaktalardı.
Onlara son kez gülümsediğimde Karan'ın gözlerinde korkuyu gördüm. Başımı trene çevirdiğimde derin bir nefes aldım ve son duamı etmeye başladım.
"Allah'ım sana yalvarırım annemle babam neredeyse beni de oraya al." Ardından "Arkamda kalanlara sabır ver." dedim, tren çok yakındı. "Abimle Seylan ablanın yolu beraberse ayırma onları." Gözlerim doldu, "Köşk uyumla yaşasın hep mutlu olsunlar." burnumu çektim ve "Karan hiç üzülmesin." derin bir nefesle "Amin." diye fısıldadım.
Ellerimi açamasam da duam kabul olsun istedim. Çünkü bu benim son duamdı.
Bakışlarımı son kez gördüğüm kara gözlere çevirdim. Gözümden bir yaş aktı. Yokuşu inmeye çalışıyordu, gözlerinde ki korku endişe beni gülümsetti. Hafif bir tebessümle dudaklarımı oynattım.
"Seni seviyorum."
Karan duraksadı. Yokuşu inmeyi bıraktı. Bana baktı birde gelen trene. Gözünden bir yaş aktı. Ona veda ettiğimi biliyordu.
Sonra birden hiç beklemediğim bir şey yaptı. Kendini yokuştan attı. Trenin önüne düşme ihtimalini umursamadan attı.
Yokuşta yuvarlana yuvarlana yakınıma düştüğünde şaşkınlıkla dudaklarım açıldı.
Karan hızla toparlanıp sürünerek yanıma geldi. Hızla elindeki çakıyla ayak bileklerimdeki kalın halatları kesmeye başladı, lakin halatlar fazlasıyla kalındı kesemezdi.
Kısık bir seste "Git." diye fısıldadım.
"Sen ölürsen ben yaşar mıyım sarışın?" Dedi ve ekledi. "Öleceksek beraber ölürüz, seni o tarafta da yalnız bırakmam."
Tren çok yaklaşmıştı titremeye başlamıştım gözlerimden yaşlar akarken Karan ayak bileğimi çözmeyi başarmış diğerini çözüyordu. Başımı iki yana sallayarak "Karan öleceksin git!" diye bağırdım, hızlı nefeslerinin arasında "Bilirsin sarışın kara denizsiz, susuz kalırsa ölür." dedi
Başımı iki yana sallarken o diğer ayak bileğimi de çözmüştü ve el bileklerime geçti yüzünü o an daha yakından gördüm. Titrek bir tonda "Ne olursun git." dedim yalvararak. Bir elimin bileğindeki halatını kesince hemen diğer elime geçti.
Trenin korna sesi ve titreyen raylar öleceğimizin habercisi gibiydi. Derin bir nefes alarak son kez Karan'a baktım "İyi ki seni tanıdım." dediğimde bileğime odaklanmakta zorlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haziran - Yirmi Bir
ChickLitBir uçak arkasında bir afişle geçiyordu. Afişte yazana dikkat kesildim. 'Bize günbatımı kitabında mutlu bir son yazdım, çünkü sana en çok gülmek yakışıyor, sarışınım.' Arkama döndüğüm de bir dizinin üzerine çökmüştü. "Her günbatımında seni sevdim...
