Merhabaa
Neler yapıyorsunuz, nasılsınız, nasıl gidiyor?
Ben iyiyim ve biraz duygusallaştım çünkü yirmi yedinci bölüme gelmişiz. Zaman nasılda hızlı geçiyor. Daha dün gibi hatırlıyorum kafamda kurgunun karakterlerini oluşturuyordum... Yanlış hatırlamıyorsam 2022'nin kasım ayında bu kurguyu oluşturmaya başladım.
Bir yıl geçmiş... O zaman kurguyu yazarken tek destekleyicim ve tek okurum olan arkadaşım bile şimdi yanımda yok.
Ayrıca ben nasıl üşenmeyip yirmi yedi bölüm yazdım?
Bu bölümde argo, küfür ve benzeri unsurlar bulunmaktadır. Rahatsız olan, küçük yaşta veya etkilenen okuyuculara okuması tavsiyem değildir.
Oy verip yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim <3
İyi okumalar...
~~YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM~~
Zeren Aslanoğlu
Bir Hafta Sonra (14/11/2023)
Seylan abla önümüzde abim ile uçağa bindi. Ardından bende Karan'la uçağa binmiştim. İtalya'ya gitme vaktiydi. Abimin büyük bir uçağı ile bu yolculuğu gerçekleştirecektik. Köşk ve diğerlerinin adamlarıyla uçağın ayrı kısımlarında seyahat edecekti.
Bana kalırsa buna gerek yoktu. Ben köşkle muhabbet etmeyi severim. Normalde köşkte ki bütün adamlarımı aldığım için tek uçağa sığamazdık. Ama şimdi sadece gri köşkten ve siyah köşkten oluşan o iki gurubu almıştım. Bunlar en güvendiklerimdi, malum son olaylardan sonra herkesi yanıma alamazdım. Ayrıca abilerim de çok adam almamıştı.
Karşılıklı dörtlü koltuğa abim, Seylan abla, Karan ve ben oturduk. Meriç abi, Tarık abi ve Deniz abide hemen yanımızda ki dörtlü koltuğa oturdu. Bu sırada Karan telefonunu çıkartıp bir şeyler yaptı ardından bana dönüp "İlk gün uzun bir aradan sonra, tekrar aramıza katılmanın şerefine yemek düzenlenecek." dedi.
Gülerek "Kim düzenlemeye kalktı bu yemeği?" dedim, müttefiklerimiz dahil herkes koltuğumu, ki artık benim koltuğum değil, isterken kim dönüşümün şerefine yemek düzenlerdi ki? Karan sözlerim üzerine telefonuna döndü ardından kısa bir süre içinde tekrar bana döndü. "Yeni yönetici."
Kaşlarımı havaya kaldırdım ve "Yemekte bir sıkıntı çıkabilir." dedim. Karan başını sallarken abim "Ben ve Seylan katılmayız. Ben Seylan'ı korumak için katılmam, Seylan da belki zehir falan koyulur diye katılmaz." dedi. Seylan ablada başını sallayarak abimi onayladı.
Bu fikri desteklediğim için başımı sallarken Deniz abim "Yemekleri nasıl yiyeceğiz?" dedi. Aklıma gelen ilk fikri sunarak "Önce getiren garsonlara yedirsek?" dedim. Tarık abi "Komik duruma düşebilirsin." dedi.
Güvenmediğimizi herkes bilirdi ama belli etmememiz gerekirdi. O yemekleri yemek demek biraz da kendine güvenmek demekti.
Deniz abi "Güçlü ve yan etkisi olmayan bir panzehir içip yemeye katılabiliriz." dedi, basit ama işe yarayabilecek bir fikirdi. Herkes bu fikri onayladığında sorun çözülmüştü.
Bir hafta önce Karan'la Naz teyzenin evinde geceyi geçirdikten sonra sabah kahvaltı yapıp öğlene doğru eve dönmüştük. İstanbul'a dönünce zaman hızlı geçmişti çünkü işlerimi halletmem gerekmişti.
Önce Ezra'nın mezarına uğramıştım ardından da Neşe'nin yanına. Son bir hafta da daha da iyi olmuştu. Onunda bizimle İtalya'ya gelmesine karar vermiştik. Biraz kötüydü yine ama eskisinden iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haziran - Yirmi Bir
ChickLitBir uçak arkasında bir afişle geçiyordu. Afişte yazana dikkat kesildim. 'Bize günbatımı kitabında mutlu bir son yazdım, çünkü sana en çok gülmek yakışıyor, sarışınım.' Arkama döndüğüm de bir dizinin üzerine çökmüştü. "Her günbatımında seni sevdim...
