Yirmi Dokuzuncu Bölüm

94 8 2
                                    

Merhabaaaa

Neler yapıyorsunuz, nasılsınız?

Ben iyiyim, bölüm yazmayı özlemişim. Bölümler eski düzeniyle atılmaya devam edecek.

Bu arada bölümleri silmedim. İlk üç bölümü birleştirdim. Bu yüzden bölüm isimleri üç sayı geriye gitti. Yayınlanmış hiçbir bölümü kaldırmadım. Haberiniz olsun <3

Bu bölümde argo, küfür ve benzeri unsurlar bulunmaktadır. Rahatsız olan, küçük yaşta veya etkilenen okuyuculara okuması tavsiyem değildir.

Oy verip yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim <3

İyi okumalar...

~~YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM~~

Zeren Aslanoğlu
Batmakta olan güneşin kırmızı ışıkları kara gözlerini aydınlattı. Aşkla parlayan gözlerin sahibi kadife kutuyu bana doğru uzattı ve o çok sevdiğim dudaklarını oynattı.

"Her günbatımında seni sevdim, seveceğim sarışınım. Sana bir ömür doyulmaz lakin ömrümün kalan kısmını seninle ödüllendirir misin?"

Güneş sanki daha çok parıldadı, aşkımı en derinlerinde hissettim. Kalbim tekledi. Dünya dönmeyi bıraktı çünkü ağzından o cümle çıktı.

"Benimle evlenir misin, Zeren?"

Dudaklarımı zorla oynatırken titrek bir tonda konuştum. "Evet."

Ardından gözümden bir yaş akarken yüksek bir tonda "Evet!" diye bağırdım.

Karan hızla ayağa kalktı ve sağ elime uzandı. Yüzüğü parmağıma geçirdi ardından elimin üzerini öptü. Elimi sımsıkı tutuyordu, sadece gözlerimin içine bakıyordu. Yüzük parmağımdaki hissi çok sevmiştim.

Elimi bırakmadan uzandı dudaklarını benim dudaklarımın üzerine kapatırken bir elini sımsıkı belime sardı. Bende bir elimi onun ensesine koydum. Yüzüğümün olduğu elimi bırakmadı. Dudaklarımız ayrıldığında yavaşça kirpiklerimi araladım.

Gözleri çok yakınımdaydı. Gözleri çok güzeldi.

Gözleri yakınımdaydı ve geceden karaydı.

Geceden kara gözlerinde aşk vardı.

Bana hep kalacakmış gibi baktı, gitmeyecekmiş gibi. Sımsıkı tutuyordu elimi. Bırakmayacak gibi tutmuştu. Gözlerinde gördüğüm aşk hep orada kalacakmış gibiydi, ilk gün gibi.

Hep derdim; herkes giderdi. Kendisi istemese de gitmek zorunda kalırdı.

Ama o an inandım. O gitmeyecekti. O zorunda kalsa da gitmeyecekti. O ölse de benden gitmezdi.

Nefesi yüzüme çarptı, gülümsedi. Gülümsemesiyle istemsiz tebessüm ettim. Diğer eli belimden ayrılıp tekrar elimi buldu. İki elimi de tutarken "Seni seviyorum." dedi. Küçük bir kıkırtı çıkartıp "Bende seni seviyorum, çok fazla seviyorum." dedim.

Karan ellerimi bırakıp belime sarıldı. Başımı göğsüne yasladım, oda başını boynuma gömdü. Nefesi boynuma çarparken "Benden çok sevemezsin." dedi. Omuzlarımı hareket ettirerek güldüm.

Bu sırada bir burun çekme sesi duyduğumda başımı kaldırdım. Karan'dan ayrılmadan sese doğru döndüm. Dönmemle şok olmam bir oldu.

Köşk ve abilerim buradaydı. Yusuf'un elinde bir fotoğraf makinesi vardı. Riyaz da video kaydı alıyordu. Seylan abla bize duygusal bakışlar atarken abimin ağladığını fark ettim. Ben onları incelerken Karan "Çocuklarımız, baba anneme nasıl evlenme teklifi ettin, diye sorarsa diye video çekmelerini söylemiştim sonra gelmek istediler bende kabul ettim." dedi.

Haziran - Yirmi BirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin