Selaaamm
Nasılsınız, neler yapıyorsunuz, nasıl gidiyor?
Bende pek iyi gitmiyor, başıma bir sorun açtım. Bir kaç hafta önce laptopuma su döktüm. Bir iki damla da değil, yarım bardak su döktüm. Tabii laptop anında kapandı ve açılmadı. Bunun üzerine babama yazdım, babam da laptopu almaya geldi.
Laptopumu tamire götürdü ardından bana ne olduğunu yazdı. Laptopumun hem ana kartı hem de ekran kartı yanmış. Evet, 20K değerinde ki laptopumun şu an 16K civarında masrafı var.
Maddi durumumuz bu masrafı anında karşılayacak kadar da iyi değil. Demem o ki... laptop öldü arkadaşlar.
Ama bende öldüm. Babam beni reddetti, sokakta kaldım.
Fazladan yatağı olan var mı..?
Tabii ben suyu bir ay önce falan dökmüştüm, size bir aydır taslaklarımı atıyorum ve bilin bakalım ne oldu? Taslağım bitti. Telefonumdan, taslakları düzenlemeden, bölüm atıyordum ama artık onu da yapamayacağım.
Tahminim bir iki aya babam laptopumu halleder ama o süre içinde ne yapacağımı bilmiyorum.
Belki arkadaşlarımı ikna edip arada bir bölüm atabilirim oda belki... Gerçekten elimde olmayan bir durum, laptop benim elim ayağımdı ne yapacağım bilmiyorum.
Dört beş hafta bölüm gelmeyebilir, çok üzgünüm. Ben yine de arada bir bölüm atmaya çalışacağım. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Bu bölümde argo, küfür ve benzeri unsurlar bulunmaktadır. Rahatsız olan, küçük yaşta veya etkilenen okuyuculara okuması tavsiyem değildir.
Oy verip yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim <3
İyi okumalar...
~~YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM~~
Zeren Aslanoğlu
Davet dağlık bir alandaydı. İki araba şeklinde gelmiştik. Arabamız durduğunda hareketlendim.
Küçük siyah çantamda bir silah vardı. Elbisemin açık bacağında bana bakıldığı anda fark edilen bir silah birde çakı vardı. İki göğsümün arasında da mini bir çakı vardı. İç çamaşırıma sıkıştırdığım minik bir elektrik çarpma cihazı vardı.
Karan'la yan yana mekandan içeriye girdik. Kocaman bir alan, kocaman bir masa, aylardır görmediğim üyeler... Sanırım ben bunları özlemiştim.
Kapıların bize açılmasıyla bakışlar anında bizi buldu. Karan'ın elini bir saniye bırakmadan kapıdan içeriye girdim. Masanın başında ki sandalye boştu. Sandalyenin hemen arkasında yapılı bir adam duruyordu ama bunun koruma olduğu çok barizdi. Bakışlarım yöneticimizi ararken koruma adam bir bilgisayarı havaya kaldırdı.
"Hoş geldin Zeren Aslanoğlu."
Bize ayırtılan yerler masanın başında ki sandalyenin hemen yanlarıydı. Alaylı bir gülüş bıraktım. "Korkak bir yöneticiyi yerime seçmeleri beni derinden yaraladı." İroni yaparak alaylı konuşmam tabii ki de ortamı anında germişti.
Karan'la yerlerimize ulaştığımızda Karan sandalyemi çekti ben oturunca hemen yanıma yerleşti. Sözde yönetici ise "Kırılıyorum Zeren'cim." dedi, alayıma alayla karşılık verdi.
Sesi mekanikti, cinsiyetini tahmin etmemiz engelleniyordu.
Abim ve Seylan abla gelmediği için hemen karşıma Deniz abi onun yanına da Meriç abi ve Tarık abi yerleşti. Karan buz gibi bir ses tonunda "Çok bekletmedik umarım." dedi, ses tonu o kadar donuktu ki alay mı ediyor yoksa ciddi mi anlayamazdınız. Ben Karan'ı tanıdığım için rahatlıkla anlamıştım, alay ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haziran - Yirmi Bir
Literatura FemininaBir uçak arkasında bir afişle geçiyordu. Afişte yazana dikkat kesildim. 'Bize günbatımı kitabında mutlu bir son yazdım, çünkü sana en çok gülmek yakışıyor, sarışınım.' Arkama döndüğüm de bir dizinin üzerine çökmüştü. "Her günbatımında seni sevdim...
