Merhabaaa
Neler yapıyorsunuz, nasılsınız? Okullar, dersler nasıl?
Size bağlama bölümü denebilecek orta uzunlukta bir bölümle geldim. Ve... 15,7K okunma almışız, çok mutluyum sizlere teşekkür ederim.
Neysee, bölüme geçelim.
Bu bölümde argo, küfür ve benzeri unsurlar bulunmaktadır. Rahatsız olan, küçük yaşta veya etkilenen okuyuculara okuması tavsiyem değildir.
Oy verip yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim <3
İyi okumalar...
~~YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM~~
Zeren Aslanoğlu (12/08/2023)
Ölümler gerçekti.
Bunu hep bilmem gerekirdi.
Daha çocukluğunda annesini ve babasını kaybetmiş bir kadındım ben. Bu gerçeğin bilincinde olduğumu sanıyordum.
Sonrası olmayabilirdi. Yarını olmayabilirdi. Hep derdik ya 'sonra görüşürüz' diye, öyle olmayabilirdi.
Sanki herkes sonsuza kadar yaşayacakmış gibi geliyordu insana. Sanki kimse ölmeyecek. Her gün mutlu ve huzurlu geçecek.
Birilerini kaybetmek zordu. Hele ölümlerinden sorumlu olduğum zaman... çok zordu. İntikam almam içimi soğutur sanmıştım, öyle olmadı. Yanıyordum.
Demir ve Ata, köşk, Ezra, hepsi pişmanlıklarımdı.
İyi değildim. Kabul ediyordum. Hastanede bir iki hafta geçirmiş gibi hissetmiştim ama öyle olmamış. İki ay hastanede sakinleştiricilerle uyutulmuşum. Hatırlamadığım anlar vardı ve ben gerçekten hatırlamak istemiyordum.
Katildim, caniydim, suçluydum.
Affedilecek yanım yoktu.
Ama affedilmek istiyordum işte. Bir iki ay geriye gitmek istiyordum. O Dubai'de ki otelden hiç ayrılmamak, sonsuza dek sevdiklerimle yaşamak.
"İyi misiniz? Durabiliriz."
Nur Hanıma dönüp dolu gözlerimin tersine zorla tebessüm ettim. "Ne olduğumu bile bilmiyorum, Nur Hanım... ben kim olduğumu bile bilmiyorum."
Bilmiyordum. Duygularım hızlı değişiyordu. Şu an ki duygularımla Ahin ve Ezra'yı asla öldürmezdim, Ata'ya yardım etmezdim. Ata'nın bileklerini kesen aynayı ona ben vermiştim.
Nur Hanım derin bir nefes aldı, "Siz, Zeren, Zere yada başka bir isim olsanız da sizsiniz. Aklınız karışabilir ama ruhunuz ve kalbiniz aynı." dedi. Öyle miydi? Ata'yı nasıl öldürmüştüm o zaman? Kalbim buna nasıl izin vermişti.
Başımı kucağıma eğdim, Nur Hanım "Bu gün zor bir gün olacak, öyle değil mi?" dedi. Başımı hafif hafif salladığımda oturduğu yerden kalkıp karşımda ki koltuğa geçmişti.
"Ne düşünüyorsunuz?" Sorusuyla tekrar başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Hiç bir şey eskisi gibi olamayacak." Cevabımla nazik bir tebessüm etti, "Hayat bu, her şey mutlaka değişir. Siz bile." dedi.
Gözlerimden bir yaş aktı. Demir ve Ata öldü, yoktu. Burnumu çekip "Nasıl yapacağım?" dedim, Nur Hanım nazik gülümsemesini sürdürürken "Belki her şey eskisinden güzel olur?" dedi.
Yutkundum ve derin bir nefes aldım. Nur Hanım elimi tutup "Kabullenmelisiniz, olanları kabullenin. Bu çok şeyi değiştirecek." dedi, kurumuş dudaklarımı ıslatarak "Demir ve Ata neşe kaynağımızdı, onlar... onlar çok komikti... Hep beni güldürürlerdi." dedim belki de alakasız bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haziran - Yirmi Bir
Chick-LitBir uçak arkasında bir afişle geçiyordu. Afişte yazana dikkat kesildim. 'Bize günbatımı kitabında mutlu bir son yazdım, çünkü sana en çok gülmek yakışıyor, sarışınım.' Arkama döndüğüm de bir dizinin üzerine çökmüştü. "Her günbatımında seni sevdim...
