Giriş Bölümü

3.4K 75 10
                                    

Siyah bol kesim jean üzerine, yine siyah göbeğimi açıkta bırakan balıkçı yaka sıfır kol bi crop geçirdim. Pantolon kemerine altın sarısı bir zincir sarıp, onunla uyumlu yüzüklerimi taktım. Makyajım hafifti. Kirpiklerimi belirginleştirip, yanaklarıma hafif bir renk katmıştım. Dudağımda gül kurusu bir ruj vardı. Saçlarımı dalgalandırıp, sol taraftan örerek, sağ yanıma dökmüştüm. Açıkta kalan kulağıma tek uzun bir zincir küpe taktım. Son kez boy aynama döndüğümde hazırdım. Bir kaç fıs parfüm sıktıktan sonra siyah küçük kol çantamı alıp aşağı indim.
Bu hazırlık inanılır gibi değildi ama sabah hastaneye yaralı halde gelip, bizim Ülküyü tavlayan gitarist çocuk içindi. Onun sahnesine gidiyorduk. Saat 5ti, pantolonum kapatacağı için siyah düz bir ayakkabı geçirip evden çıktım. Arabayla 2 sokak aşağımdaki Ülküyü ve Leyayı alıp sahil kenarında denize sıfır, restoran bara geçecektik. Daha önce çok adını duysam da hiç gitmeye fırsatım olmamıştı.
Ülkü üzerindeki kırmızı çiçekli pudra, büzgülü elbisesiyle ve ayağındaki küçük topuklu krem ayakkabılarıyla her zamanki süslü kızımızdı.
Leyaysa fıstık yeşili gömleği, beyaz eteği ve beyaz sandaletleriyle her zamanki doğa perisi havasındaydı.

Biz üniversiteyi beraber okumuş üç doktor arkadaştık. Çok ayrı dünyaların insanları gibi dursak da birbirimizi çok seven ve anlayan, iyi kötü her anı beraber sırtlanan üç yakın arkadaş. Şimdi aynı hastanede çalışıyorduk. Yakında evleri birleştirecektik. Ülküyle Leya aynı evde kalıyordu, Ülkü tek kalmaktan hep korktuğu için, ailesi vefat edince Leya onlara yerleşmişti. Benim ailem de yurt dışına çıkınca, benim evim daha büyük olduğundan bende kalmakta karar kıldık. Ülkünün evinin satılmasını bekliyorduk.

"Allah aşkına, hala şu yaptığımıza inanamıyorum. "

Öne oturup, söylenen Leyaya kahkaha attım. Eminim eve geldiğinden beri söyleniyordur.

"Valla ne yalan söyliyim ben de. Nöbetten çıkmış olduğumuz halde hem de."

Normal şartlarda bu saatlerde uyuyor olmamız gerekirdi çünkü. Ki Leya geceden beri ameliyattaydı.

" Ya ne var? Ne güzel bi sosyalleşip geleceğiz işte. İki farklı ve sağlıklı insan yüzü görürsünüz. Nolmuş?"

Ülkü yine haklı savunmalarını sıralamıştı. Haklıydı, ne zamandır çok yoğunduk. Hem canlı müzik vardı. İyi gelirdi.

" Gerçekten bu sabahtan beri anlattığın kara kaşlı kara gözlü ah canım ne yakışıklı dediğin adamı merakımdan geliyorum sırf. Ne yaptı da seni böyle etkiledi diye."

" İnşallah yakışıklı arkadaşları da vardır da, seni de biri etkiler Leya. Doğaydı böcekti ottu yaşayıp gidiyorsun valla. "

Atışmalarını gülerek dinliyordum. Yol boyu susmayacaklardı. Hiç ses etmeden dinlesem iyiydi. İkisi arasında kalmak kadar zor bir şey yoktu.

Park edeceğim bir yer bulup, arabadan indik. Mekanın ön girişi restoran kısmıydı, aydınlatması daha açıktı. Arka kısma deniz kenarına doğru, loş bir ışıklandırma yapılmıştı. Sağ tarafta bir bar kısmı vardı. Geniş duvar boyu uzanıyordu. Sahne, restoran kısmına arkası dönük haldeydi, bar tarafına bakıyordu. Sahne arkasında bir duvar vardı, tablolar asılıydı. Çok hoş bir aurası vardı. İlerleyip bar kısmına oturduk. Yüksek taburelerden birine geçtim en köşeye. Olabildiğince gözlerden uzak, şarkımı dinleyip bir kaç kadeh bir şey içip vakit geçirsem yeterdi.

Daha soft, çok fazla kaos içermeyen bir hikaye olacak. Yaz dizisi tadında. Umarım seversiniz. Okuyanlara çok teşekkür..

Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin