Lunapark

751 47 0
                                    

Arabanın camından gördüğüm bol ışıklı dönme dolap, içimdeki çocuğu uyandırıp çığlık atmama sebep oldu. Hızla inip az ilersinde durduğumuz lunaparka koştum.

Sonra bir el beni çekti. Tabiki kim? Çatık kaşlarla çarptığım sert bedene baktım.

"Lunaparka gitmeyecek miydik?"

Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Nolmuştu ki çocuklaştığıma mı kızdı?

"Gideceğiz gideceğiz de."

Derin bir nefes çekti içine. Arkamdan esen rüzgarla bir araba geçtiğini anladım ve tabi tam olarak ana caddeden hiç dikkat etmeden koşarak geçtiğimi farkettim. Bakışlarımı önüme eğdim. Sus Naz.

"Ben elini tutacağım, dikkatli dikkatli gideceğiz."

Korkmuştu ama kızmıştı. Şu an bastırmaya çalıştığı öfkesine, anlık korkusu yansıyordu. Bunu nasıl tarif ederim bilmiyorum ama öyle bir şey işte. Elimi kalbine götürdüm.

"Özür dilerim, haklısın. Caddede olduğumuzu farketmedim bile."

Burnumun üzerine bir öpücük bıraktı. Sonra şakaklarıma bastırdı sıcak dudaklarını. Elimi tuttu, lunaparka girdik. Çok heyecanlıydım. Gözlerimin parıl parıl parladığına emindim.

"Neyle başlamak istersin?"

"Açıkçası sadece çarpışan arabayı severim. Bir de dönme dolap. Yani dönme dolaba hiç binmedim, seninle olacaksam binebilirim, korkmam heralde, hem korksam da sen varsın, sana sarılırım. "

Hızlı hızlı konuşurken ben, o güldü sakince. Başını sallayıp biletleri almaya yanaştı.

Çarpışan arabada deli gibi eğlendik. Yani açıkçası ben çok eğlendim. Ama bana çarpıyor diye üç ayrı arabadan küçük çocuklar sürekli Efeyle uğraşınca, belki o pek eğlenmemiş olabilir.

"Küçük büyük farketmiyor. Herkesin ilgisi, benimkinde. "

Söylediğine kıkırdadım. Yanağına bir öpücük bırakıp elini tutarak ilerledim.

"Seninkinin ilgisi bir tek sende."

Dönme dolap kabinine bindik. Stresten ellerim terlemişti biraz. Çok fazla yüksekte kalabilen biri değildim. Ama tüm şehrin üzerinde, onunla olmak hissi hoşuma gittiği için istemiştim. Dizilerdeki gibi.

"İyi misin güzelim? Bak inebiliriz."

"Hayır hayır istemiyorum. İyiyim."

Bir elimi ellerinin arasına alıp parmak uçlarımdan avucuma kadar öpücükler bıraktı.

Dönme dolap hareket ettiğinde Efeye iyice sokuldum. Hiç durmadan hemen sardı kolları. Bir eli yanağımı okşadı. Saçlarımın arasında dudaklarını hissettim.

"Efe, hep böyle güzel sev beni."

"Başka türlüsünü düşünme bile."

Dolap yukarı tırmandığında göz ucuyla karşıma baktım.

"Aşağı bakma sadece karşıya bak. Şehre, ışıklarına. İhtişamına."

Dönüp gözlerine baktım. Kendimi görebilecek kadar derinlerine. Bir elim yanağına tırmandı, yeni yeni çıkan sakalları avucumu huylandırdı. Gülümsedim.

"Benim şehrimin ışıkları, senin gözlerinde."

Öyle güzel gülümsedi ki, gerçekten karşısındakini büyüleyebilirdi. Hoş ben büyülenmiştim çoktan.

"Hiç umurumda değil, günlerden nedir?
Ben sende esir."

Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin