Papatya

915 65 2
                                    

Üzerime beyaz bir crop, altına kot şortumu çekip, kahve bir kemer taktım. Üzerime krem renk şortumdan biraz daha uzun salaş gömleğimi geçirip, düğmelerini açıkta bıraktım. Beyaz spor ayakkabılarımı giyip, boy aynasına kamerayı çevirdim.

"Nasıl bir yere gideceğimizi bilmiyorum ki. Her şeye uyum sağlar mıyım böyle. Nasıl olmuş?"

Ülkü boydan bir süzdü beni.

"Bence gayet iyi, he spor hem şıksın. Romantik bir akşam yemeği yemediğiniz sürece bi sıkıntı yok."

"Bence de gayet yerinde bi kombin. Hem bu tonlar sana acayip yakışıyor. Şimdi şıkır şıkır bir kaç takı takarsın sen, miss."

Leyaya seçtiğim takıları işaret ettim. O da onaylar mırıltılar çıkardı.

"Bir şey olursa arayın. Öpüyorum kocaman."

Son rütuşları da çekip, düz saçlarımı düzelttim. Sağ yanımdan iki tutam saçımı örüp uçlarına yeşil renkte hareket kattım. Uzun askılı, kemerimle aynı renk çantamı da takıp çıktım. Güneş gözlüklerimi takıp arabama bineceğim sırada, arkamdaki korna sesiyle oraya döndüm. Efeydi. Geç mi kalmıştım? Atacağı konuma gidecektim ama o beni almaya gelmişti.

Arabaya geçip, kemerimi taktım. Üzerinde aynı benim gömleğim renginde bir gömlek, içine beyaz bir tişört giymişti. Altına giydiği kotu benim kotumdan biraz daha koyuydu sadece. Habersizce uyumlu giyinmemize acayip sevinmiştim. Yüzümdeki gülümseme büyüdü.

"Seni beklemek yerine, gelip alırsam daha fazla vakit geçireceğimiz için geldim."

"Beni şımartıyorsun."

"Çok güzelsin. "

"Ya Efee. Yapma şöyle. Alışkın değilim, nefesim kesiliyor."

"Benim de seni her gördüğümde nefesim kesiliyor. Ben şikayetçi oluyor muyum?"

Kırmızı ışık yanacaktı. Uzanıp yanağından öpecektim ki, arabayı durdurunca başını bana çevirdiği için dudağını öpmüş oldum. Geri çekileceğim sırada, yanağını uzattı, yanağından da öptüm.

"Hatrı kalmasın."

"Nereye gidiyoruz?"

"Anneme."

"Ne? Nasıl yani saçmalama istersen. Bu halde mi hemen mi? Olur mu hiç öyle şey?"

"Ne var halinde?"

"Özensizim, annenle tanışmak için hazır da değilim."

"Bence gayet iyisin, bir sorun yok."

O esnada arabayı durdurunca geldiğimiz yere baktım. Sağımdaki mezarlığı görünce kanım çekildi. Şu an ne yapacağımı bilemez haldeydim. Efe arabadan inip benim kapımı açtı. İndiğimde elimi tuttu. Mezarlığa girecekken onu durdurdum. Bana bakıp sorum ne der gibi göz işareti yaptı.

"Elim boş. Şuradaki çiçekçiye uğrayalım."

Sesim titremişti çünkü Ülkünün çektiği acıları görmüştüm, aynılarını Efenin de yaşamış olması beni derinden üzmüştü. Onu yıpranmış halini düşününce, ağladığı an gözümde canlanınca paramparça olmuştum. Gözleri dolu dolu bakarken hiçbir şey söylemeden çiçekçiye yöneldi.

Annesinin ne sevdiğini bilmiyordum, soramadım da. Kendimin çok sevdiği papatyalara yöneldim.

"Annem de çok severdi."

Elime aldığım buketle mezarlığa yöneldik. Mezartaşını gördüğünde gözlerini kapattı, derin bir nefes alıp gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Ağlasaydı ağlardım. Havayı dağıtmak adına söze girdim.

"Merhaba..
Ben Tuana Naz. Oğlunuzun sanırım kız arkadaşıyım. Sizinle tanıştığıma ne kadar memnun oldum bilemezsiniz."

Hiç ses etmeden beni dinliyordu. Çiçekleri mezarının üzerine bıraktım.

"Papatya seviyormuşsunuz, benim gibi. Sizin kadar güzel değiller ama lütfen kabul edin."

"Yaşıyor olsaydı, en az senin kadar güzel olduklarını söylerdi."

Gülümsedim.

"Yalnız konuşmak istersen, biraz geride bekleyebilirim. "

"Bundan sonra sensiz her hangi bir şey yapmak isteyeceğimi sanmıyorum."

Annesine döndü.

"Kalbime dokunacak kadını buldum anne." 

Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin