Sahil

1.1K 69 5
                                    

Ülkü Yağızla yanımızdan ayrılmıştı. Efe de biraz daha vakit geçirmek isteyince, Leya Metenin onu eve bırakma teklifini reddetmedi.

Bizse şimdi mekanın az ilersindeki tahta iskelenin oraya yürüyorduk. Ayağımdaki topukluların izin verdiğince yürümeye çalışıyordum ya da. Arada bir sendeliyordum Efe de beni hemen yakalıyordu. Bu sayede kumları yalamaktan son anda kurtuluyordum. Çıkarmayı elbetteki ki düşünmüştüm ama böylesi eğlenceli oluyordu. O halime gülüyordu ben de onun gülüşüne.
İskeleye az kala, bu sefer hafif burkulan ayağım yüzünden, küçük tiz bir çığlık firar etti dudaklarım arasından. Efe korkuyla belime sarıldı.

"İyi misin?"

"İyiyim, hafif burktum sızladı biraz ama sorun yok."

Sorun yok dememe kalmadan, çevik ve hızlıca bir hareketle kendimi onun kucağında buldum. Düşme hissiyle, kollarım anından boynuna dolandı.

"Efe yürüyebilirim saçmalama."

"Yürürken seni bu kadar yakından izleyemiyorum."

Dudaklarım bir kaç kez aralandı ama söyleyecek söz bulamadım. Bu halime güldüğünde oluşan gamzelerine baktım. Sonra ansızın bir parmağımı gamzesine doğru yola çıkardım. Dokunduğumda daha çok gülümsedi.

"Biraz daha gülersen, tam oraya hapsolacağım. "

"Sen nasıl kalp doktorusun ya. Gayet sağlıklı bi insanın kalp ritmimi bozuyorsun."

Hafif öfkeliymiş gibi çıkan ses tonuyla söylediklerine kıkırdadım.

"Benim kalp atışlarımdan senin haberin var mı acaba?"

İskeleye ulaştığımızda beni nazikçe yere indirdi. Dizlerinin üzerine çöküp ayakkabılarımı çıkardı. Ayaklarım denize sarkar şekilde oturdum. O da ayakkabılarını çıkarıp paçalarını sıvadı. İskeleden kıyıya indi. Naptığını bilmeden onu izliyordum. Önümde durdu. Burkulan ayak bileğimi ovaladı. Beni düşünmesi, içimin ısınmasına sebep oldu.

"İyiyim gerçekten, geçti bile. Teşekkür ederim."

Bileği bırakıp, yanaştı. Boylarımız eşitti. Bir eli saçlarıma uzandı. Önüme dökülen tutamı, kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kalbim onun yanında olduğundan beri durmaksızın çok hızlı atıyordu. Bana her dokunuşu, dokunduğu her yeri ateşe veriyordu. Birinden bu denli etkilenmek eskiden beni korkuturdu. Ama şu an onun gözlerindeyken, sanki bulutların üzerinde gibi huzurluydum. Parmakları yanağımı okşadı.

"Seni ilk gördüğümde, kalbimin verdiği tepkiyi tarif edemem. Sanki o güne kadar göğüs kafesinde hapismiş de sen ona özgürlüğünü vermişsin gibi. "
"Yemin ederim bir manzaradan farksızdın. Güneş ışığı sanki sönüktü de senin teninde parlıyordu."

"Efe.."

Sesim fısıltı şekildeydi. Söyledikleri ruhumu okşadı. Yanağımı avucuna yasladım. Birbirimize çekildiğimiz aşikardı. Karşı koymam mümkün değildi. Bakışlarımız aynı anda dudaklarımıza indi. İstemsiz ya istekli emin değilim, dudaklarımı yaladım. Bakışları önce hızla gözlerime çıktı sonra hızla dudaklarıma geri düştü. Yaklaşıp tüy gibi bir öpücük bıraktı. Karşılığından çekindiği için belki. Adımı benden bekliyordu. Mesafeyi açmamıştı. Yanda duran elim ensesine çıktı ve mesafeyi sıfırlayıp dudaklarına sarıldım. Öpüşümün üzerinde güldü. Bir eli belime yerleşti. Diğer eli saçlarımın arasına karışıp boynuma tutuldu. Boşta kalmış diğer elimi omuzuna çıkardım. Yıllardır dudaklarına muhtaçmışım da haberim yokmuş gibi öpüyordum. Onun da benden farkı yoktu. Nefesimin yetmeyeceğini anlamış gibi bir soluk mesafe bıraktı aramızda. Düzensiz nefesim dudaklarına çarpıyordu. Alnını anıma yasladı. Onun hızlı nefesleri de benim ıslanmış dudaklarıma değiyordu.

Bir elimi tutup göğsünün üzerine koydu.

"Eğer şurası birini sevecekse bir ömür, bu sensin."

Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin