Teşekkür

595 52 7
                                    

Seray dudaklarını birbirine bastırıp başını öne eğdi. Beynim uyuşmuştu. Ne olursa olsun o Efenin babasıydı ve en azından bir yerlerde yaşıyor olduğunu bilmek Efe mutlu ediyordu. Şimdi tüm bunlardan nasıl sıyrılıp hayatına dönecekti, bilmiyordum.

Hiç kimseden ses çıkmayınca, Efe bize döndü tekrar. Birkaç adımla Serayın önünde durdu.

"Onu görmek istiyorum. "

Seray başını salladı. Efenin solgun yüzü ömrümden yıllar götürmüştü. Elini tuttum.

"Ben de geleceğim."

Tepki vermedi, karşı çıkmadı ya da onaylamadı. Seray kapıyı işaret edince, arkama dönüp bizimkilere baktım. Yağız dudaklarını oynatarak 'sana emanet' dediğinde gözlerimi açıp kapattım, onaylarcasına.

Bu soğukluk kanımın çekilmesine sebebiyet verdi. Efe Morgda kapısından girdiğinde, titreyen bedeni, içimi üşüttü.

"O kazadan sonra, her gün neden ölmediğini sorguladın."

Güçsüz sesiyle babasıyla konuşmaya başladığında gözümden bir kaç damla yaş düştü. Seray kapının önüne çıkmıştı.

"Bense her gün, sen ölmediğin için şükrettim."

Yutkundu. O düğüm ne kadar büyükse öyle yüksek sesle yutkundu.

"Buralarda yapamam diye beni bıraktığında bile."

Gözlerini kapadı. Yanağından aşağı bir damla yaş düştü. Gözlerini açmadan devam etti. Babası soğuk zeminde, karşımızda yatıyorken. Babasına benzerliği, benim canımı sızlattı. Orada yatanın Efe olabileceği gerçeği yüzüme çarptı. Kalbim ağrıdı.

"Anneme aşkının büyüklüğünü bildiğimden, acının dayanılmaz olduğundan emindim."

Yaşları usul usul süzüldü yanağından.

"Ölümüne sebep olmuş olmanın acısını şimdi farkediyorum ve-"

Gözlerini açtı, bakışları beni buldu.

"O adam her kimse, onun karşımda duran bu kadın için aynı şeyleri söylediğinde onun benim yüzümden ölebilme ihtimalini düşündüğüm zamanki o yoğun duyguyla, anlayabiliyorum."

Kurduğu cümleler beni delip geçerken, yutkundum.

"Sana kızmak için çok geç."

Eli babasının, soğuk yüzüne değdiğinde irkildi ama yanağını okşamaya devam etti.

"Teşekkür ederim. O acıyı benim de yaşamama izin vermediğin için."

Bir hıçkırık koptuğunda dudaklarından, olduğum yerde titremeye devam ettim. Hiçbir şey yapamıyor olmak beni mahvederken.  Hızla başını babasının göğsüne koyup sarıldı.

"Teşekkür ederim baba, bana en azından tutunacak bir dal bıraktığın için."

Hıçkırarak ağlamaya devam ettiğinde, yanına gittim. Ellerim sırtını sararken, o hala babasına yaslı halde ağlıyordu. Kalbi yara bere içindeydi. Toparlayabilir miydi? Babasına öfkelenmesini bekliyordum. Ama o teşekkür etmişti. Sırf o adamdan, beni, bizi kurtardığı için. Bu kalbimi yaktı. Babasına bir ölüyken sarılmasını istemezdim.

Yavaşça doğrulduğunda, bana dönüp elimi tuttu. Kıpkırmızı gözleri, gözlerime değmiyordu. Bakışları donuk ve başka yerlerdeydi. Morgdan çıkıp Serayın yanına ilerledik. Elindeki poşeti Efeye uzattı. Babasının üzerinden çıkanları.

"Cenazeyi yarın alırım."

Elleri titrerken poşete uzandı. Seray başını salladığında onu arkada bırakıp çıktık.

Arabaya binecekken onu durdurdum. Diğer tarafa geçmesini işaret ettiğimde, itiraz etmeden yan tarafa geçti. Bu halde araba kullanmasını istememiştim. Yol boyu Elindeki poşete baktı. Ağladı, gözyaşlarını silip tekrar ağladı.

Eve geldiğimizde ikimizde inmedik. Belki geldiğimizi bile farketmedi. Dudaklarını ısırıp, derin bir nefes aldı.

"Ben annemi çok seviyordum Naz."

Kalbime bir bıçak battı.

"Ama babamı, daha çok."

Bıçak tekrar tekrar saplandı.

"O da annemi daha çok."

Gülümsedi, ağlarken.

"Annem öldüğünde hissettiği acıyı, seni kaybetme korkusuyla tanıştığım an anladım."

Bir kez derin nefes alıp devam etti.

"Senelerdir katlandığı o acıyla, ben bir kaç gündür zor başa çıkıyorum."

Bana çevirdi başını. Gözlerime baktı, bir kaç saattir ilk defa.

"Ve bugün o benden bu acıyı aldı."

Kucağındaki poşeti kaldırıp, gülümsedi yine.

"Yerine başka bir acı koydu."

Dudaklarımı ısırdım, gözlerim yandı. Boğazıma kaçıncı olduğunu bilmediğim bir düğüm daha dizildi.

"Aşacağımı, en azından alışacağımı annemden bildiğim bir acı."

Başımı salladım, alışırdı.

"Senin yokluğuna alışmak zorunda bırakmadığı için ona hep minnet duyacağım."

Elimi boynuna sarıp onu kendime çektim. Sarıldım,  sardım. Biraz daha ağladı, ağladım. Acıyla kavrulurken, merhem olmak istedim. Saçlarımı okşadım, öptüm.

Ben de minnet duyacaktım babasına. Beni de onun yokluğunu yaşamak zorunda bırakmamıştı çünkü. Bu belanın kime dokunacağı belli olmazdı çünkü. Gözlerimi kapatıp duymasını umdum.

"Böyle tanışmak istemezdim ama teşekkür ederim, bizi birbirimize bıraktığınız için."





Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin