Anlam

739 53 2
                                    

Gün batımındaki dansımızdan sonra evden çıktık. Şimdi benim evime gidiyorduk. Üstümü değiştirmem gerekiyormuş. Daha rahat bir şeyler giyip çıkacaktım.

Akşam olduğu için hava biraz serinlemişti. Asker yeşili uzun kol bir bady, altına siyah dar paça bir pantolon giyip, üzerine siyah kapüşonlu ceketimi atmıştım. Siyah spor ayakkabılarımı da çekip, hızlıca arabada beni bekleyen Efenin yanına gittim.

"İnsanın her hali mi güzel olur arkadaş ya!"

"Bak eğer ki bu cicim ayları biter de beni ilgisiz ve iltifatsız bırakıp  huysuz bir sevgiliye dönersen, seni boğarım."

Sonra kurduğum cümleyi idrak ederek cama doğru döndüm usulca.

"Sevgili"

Ama burnum düşse yere almayacağımdan asla yine ödün vermedim.

"Ya ne? Öpüp duruyorsun, abim misin?"

Koca bi kahkaha attı. Baya baya kahkhalar attı hatta. Sonra ben de güldüm tabi. 

"Öpmeyeyim mi?"

"Öp, sen beni hep öp. Öp ki hayat bulayım. Öp ki anlam kazansın dudaklarım."

Arabayı ani hareketle sağa çektiğinde, iç sesimi dışarı taşıdığımı anladım.

Dut yemiş bülbüle mi dönmekti şu anki halim bilmiyorum ama tam olarak dilimi yutmuştum.

Kemerini çıkarıp, hemencecik dibimde bitti. Ağzımı açıp bir şey diyecektim ki, sözü bana bırakmadı.

"Anlam kazansın dudakların."

Sonra hızla sanki bugün hiç öpmemiş gibi öptü beni. Kalbim de sanki hiç öpmemiş gibi beni heyecandan saniyede kaç kez atacağını şaşırdı. Kelebekler zaten bir an için bile ayrılmıyorlardı. Dudaklarımdan ayrılıp nefes nefese haliyle konuştu.

"Kızım sen napıyosun bana ya? Aklım fikrim şaştı yemin ederim."

Parmağımı kalbinin üstüne vurdum bir kaç kez.

"Aklınla işim yok, bana burası lazım."


Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin