Ses

543 56 34
                                    

"Onu kendi ellerimle geberteceğim!"

"Tamam abi bi sakin ol, düşünelim ne yapacağımızı!"

Öfkeden deliye dönmek üzereydim. Nazıma bir şey yapmış olma düşüncesi içimi yiyip bitiriyordu. Kaç gündür kim bilir ne yapıyordu? Ne hissediyordu? Umudu var mıydı onu bulacağıma dair? Ben onu aramamıştım bile. Burada oturup ağlamaktan başka hiçbir boka yaramamıştım.

"Öylece gittiğine inandım!"

Kaçıncı voltamı dönerken ellerimle saçlarımı çekiyor canım yansın istiyordum. Ellerimde duvarlara attığım sayısız yumruğun kanı. Göğsümde kocaman bir boşluk. Nefesimi kesen.

"Öylece bıraktı beni sandım!"

Leyayla Ülkünün ağlayan sesi kulaklarımda.

"Şurada oturup ağladım her gün!"

Yağız karşıma gelip beni durdurdu. Gözlerinde bana acıyan bakışlarını görmek istemiyordum. Bakmadım.

"Ona ne yaptı Yağız kim bilir?"

Çaresizliğim sesime yansırken, dizlerimin üzerine çöktüm. Öfkeme hapsettiğim gözyaşlarımı, boğazımdaki yumruları hıçkırıklarıma karıştırıp serbest bıraktım.

"Takıntılı bir manyak!"

Kalbim sıkıştı, düşündüklerimi düşünmek istemiyordum.

"Kim bilir ne yaptı ona?!"

Yağız yanıma çöküp, elini enseme attığı gibi beni göğsüne bastırdı.

"Şimdi ağla, şimdi ağla ama birazdan kalkıp bir şeyler yapacağız Çağan."

Sırtımı sıvazlarken, annesini kaybetmiş üç yaşında bir çocuk gibi ağladım. Annemi babamı kaybettiğimde bu kadar yanmayan canıma ağladım.

"Şimdi ağla ve gücünü topla. Bir gün daha fazla kalmadan bulacağız onu."

--

"Çağan, bunlar hastanede kayıtlı ev adresleri."

Ülkünün elime tutuşturduğu kağıda baktım. Üç ev adresi vardı. İkisi merkezde bir tanesi İzmitteydi.

"Burda olma ihtimali daha yüksek. Bu adresleri polise verelim."

Yağıza döndüm, başımı salladım. Kağıdın üst kısmını yırtıp, merkezdeki adresleri ona verdim.

"Bunları ver polise. İzmit'e kendim gideceğim."

"Çağan-"

Mete itiraf edecekken elimle onu durdurdum.

"Ya benimle gelirsiniz ya da tek giderim. Önemli değil. Ama gideceğim. Anladınız mı?"

Yağız, Leyayla Ülküye kağıdı verdi, beni onaylar mırıltılar çıkarırken.

"Polise gidin. Verin bu adresleri. Eğer ordan çıkarlarsa da bize haber verin."

Geri bize dönüp, kolumu sıktı.

"Her ihtimale karşı, boş gitmeyelim hadi önce eve."

Arabaya binerken Leyanın sesiyle durdum.

"Çağan!"

Arkama baktığımda hala ağlayan iki kız vardı. Yorgun düşmüşlerdi. Ama Leya öyle bakıyordu ki gözlerime, ölmek istedim.

"Onu bul ve getir."

Ülkü sesi titreyerek devam etti.

"Ölüsü bile olsa."

Boğazımdaki yumru şimdi beni öldürecek sandım. Hiç aklıma getirmediğim bu ihtimal tüm kemiklerimi parçalara böldü. Yağızın çaldığı kornayla olduğum yerde kıpırdandım.

"Söz veriyorum, gerekirse ben öleceğim."

Arabaya binip önce eve geldik. Çekmeceden tabancalarımızı alıp hazırlandıktan sonra tekrar yola çıktık. İzmit yaklaşık bir saat sürerdi ama adresteki ev biraz şehrin dışındaydı. İki saati geçebilirdi.

"Çağan bak öfkene yenik düşmeyeceksin. Nazı alıp çıkacağız, gerisi bizim işimiz değil."

Her zaman mantığından yana duran Mete, bu sefer canımı sıkarken arkama döndüm.

"Mete-"

"Mete haklı Çağan. Özellikle o belindeki tabanca, gerek olmadığı sürece asla. Duydun mu beni? Son çare o."

Yağız da ona katıldığında başımı salladım yavaşça. Haklı olmaları da canımı sıkıyordu. Ama söz vermeyeceğim.

"Nazın bir tek saç teli. Bir tek saç teline zarar geldiyse, tırnağına taş değdiyse ilk işim o şerefsizi vurmak. Başka bir şey değil."

"Çağan!"

"Mete inan, önce onu vururum sonra kendimi."

Yol boyu konuşmamıştık. Benim içim içimi yiyor, ellerimle oynuyor sürekli beynimdeki senaryoları kovalamaktan uğraşıyordum. Naza kavuşacağım ihtimaline sarılıp sabır diliyordum.

"Ev az ileride."

Geldiğimizi anladığımda doğrulup, kendimi toparladım. Kalbim korkuyla atıyordu bu defa. Ya yoksa, onu nerede bulabileceğimi bilmediğim korkusu dört yanımdaydı.

"Her şeye hazır olman lazım Çağan. Beni anlıyor musun?"

Başımı salladığımda, arabayı durdurdu. Kamerada gördüğümüz araba buralarda değildi. Yavaşça etrafa göz atarak ilerleyip evin önünde durduk. Pencerelerin perdeleri kapalıydı. Acıyan kalbime elimi bastım. Burada ya da değil, bulacağım onu dedim kendi kendime.

"Yağız kapıyı açabilir misin?"

Metenin söylediğiyle, Yağız cebinden küçük bir filkete çıkarıp, kapıyı zorladı. Kapı açıldığında derin bir nefes aldım.

"Dikkatli olun."

Metenin fısıltısı eşliğinde eve girdik. Burnuma gelen kokuyla nefesim kesildi.

"Naz burda."

"Kokusu burda. "

Hiçbir şeyi umursamadan kapıları tek tek hızlı hızlı açmaya başladım.

"Naz!"

"Tuana!"

"Naz güzelim, yalvarırım ses ver. Ben geldim. Naz!"

Duyduğumuz tıkırtıyla sesin geldiği yöne doğru gidip kapıyı açtı Mete. Sandalyeye bağlı, ağzı ve gözleri kapatılmış Nazı gördüğümde ellerim titreyerek yanına gittim. Dizlerimin bağı çözüldü, yanına çöktüm.

"Naz, Nazım."

Ağlıyordu. Tüm bedenini titretecek kadar derin ağlıyordu. Yağız arkasına geçip ellerini çözerken Mete gözlerini açtı. Göz altları çökmüş, gözünün ışığı sönmüş, solgun yüzünü gördüğümde kendimi tutamayıp ağladım ben de onunla birlikte. Mete eğilip ayaklarını da çözdü. Yağız ağzındaki mendili çözmeye uğraşırken, Nazın elleri yüzümü buldu. Ellerimle kavrayıp, avuç içlerine öpücükler bıraktım.

"Şükürler olsun, Allahım sana şükürler olsun."

Mendil dudaklarından çekildi hızla, kurumuş ve çatlamış dudaklarına ağladım.

"B-buldun beni Efe. S-sonunda b-buldun."

"Buldum sevgilim, buldum. Özür dilerim geç kaldığım her gün için affet beni Naz."

Bir elimi sırtına bir elimi bacaklarının altına geçirirek yavaşça kucağıma aldığımda herşeyi bitirir cinsten bir silah sesi duydum. Kulağım uğuldadı.

Hangimizdik biten?


Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin