Hayat

593 54 79
                                    

"Bu ellerinle dokundun ona!"

Parmaklarının kırıldığı, bir kaç çatırtıyla anlaşılıyordu. Yüzünden hiç silinmeyen gülüşü benim öfkemi diri tutuyordu.

"Ona neler yaptığımı bilsen ölürsün."

Pişkince söyledikleri, yüzündeki ifadeyle beraber yüzüne inen bir kaç yumruğuma sebep oldu yeniden.

Ruhum daralıyordu.

"Acıttın mı lan canımı!"

Küçük bir kahkaha attı, yüzündeki kana, kırılan parmaklarına, bacağındaki kurşun yarasına rağmen.

"Belki biraz."

Yakasını bırakıp ayağa kalktım. Naza gitmeliydim. Onu görmem sakinleşmem gerekiyordu. Onu görmeliydim. Benim ona, onun bana ihtiyacı vardı.

"Ama bence o da zevk aldı. Mutlu çığlıklarına ev sahipliği yaptı yatağım."

Bu cümlenin sonrası yok.

Gözümü kaplayan koca bir karanlıktı hatırladığım. Bir de ne ara belimden çıkarıp çektiğimi bilmediğim silahımın tetiğine basan parmağım.

--

"Nerede?"

Leya oturduğu yerden başını kaldırıp yandaki odayı işaret etti.

"Durumu iyi. Sadece düzgün beslenmemiş olduğu için vücut direnci düşmüş."

Aklımda bir çok soru vardı. Ama tek umursadığım Nazın iyi olup olmamasıydı.

"Çağan."

Ülkü titreyen ellerime kanlı ellerime bakarken bana seslendiğinde, Leyanın da bakışları ellerimi buldu.

"Çağan, ellerini yıkayalım."

Yağız koluma girip beni koridorun diğer ucuna yönlendirdiğinde ona eşlik ettim. Lavaboya girip ellerimi yıkadıktan sonra aynadaki gözlerime baktım. Hala öfkesi diri gözlerime. Sonra Yağızın yansımasıyla göz göze geldik. Yüzümde bir duygu kırıntısı arıyordu emindim.

"Pişman olmazdım Yağız. O adamı Mete önümden çekip almamış olsaydı ve onu öldürseydim pişman olmazdım."

Kolları bir anda beni sıkı sıkıya sardığında, tüm gücümün tükenmiş olduğunu hissettim. Ruhum bedenimden çekilmişti. Ellerim onu sarmak istedi ama yapamadım.

"Ben onu incitmekten deliler gibi korkarken Yağız.."

Yutkundum ama yutamadım düğümleri.

"Canının acısı gözlerinden okunuyordu Yağız. Öleceğim acımdan."

Kapı açıldığında Yağızdan ayrılıp, gelen Meteye baktım.

"Tuana seni sayıklıyor. Uyanmış."

Elimle yüzümü sıvazlayıp, kendimi toparlamak için bir çaba sarfettim. Kapıdan çıkarken Mete omzum vurduğunda dikleştim yerimde.

"Sonra ifade için merkeze gideceğiz."

Başımı salladım usulca. Bileklerime prangalar bağlasalar, şu an zindana hapsolmuş ruhumun yanında hiçbir acı veremezdi bana.

Kapıya geldiğimde açmadan durdum. Elim kapının kulpundayken bir kaç damla yaş ayaklarımın dibine düştü gözlerimden. Omuzumda bir el hissettim ama bakamadım.

Kapıyı açıp içeri girdim. Yatağında uzanmış yatarken, doğrulmaya çalıştı. Yürümeye bile gücüm yokken, canı acıyacak diye ona koştum. Bileklerindeki morluklara bakmamak için gözlerimi yumarken, arkasındaki yastığı düzeltip serumun bağlı olduğu damaryolunu nazikçe düzelttim.

"B-bakmayacak mısın?"

Gözlerimi açtım titrek sesiyle ama bakışlarım ellerindeydi. Morluklar içimi yakarken, boğazıma kaçıncı düğümün dizildiğini saymadım.

"Güneşi görmem gerek Efe, bana çevir elalarını."

Bakışlarım gözlerine çıktı. Islak kirpiklerini kırpıştırdı. Yatağın ucuna oturup, elini ellerim arasına aldım.

"Özür dilerim Naz."

Avuç içlerine, parmak uçlarına kadar her bir zerresini öptüm. Moraran bileklerine usulca değdirdim dudaklarımı. İçim sızım sızım sızlarken iç çektim.

"Özür dilerim Naz'ım. Yetişemediğim her anın, her acın için özür dilerim."

Akan gözyaşlarını sildim yanaklarından. Ayağa kalkıp yanına yaklaştım. Şakağından öperken, burnumu saçlarına daldırdım. Kokusu iyileştirirdi ruhumu bir tek. Başka hiçbir şey ayağa kaldıramazdı yorgun kalbimi.

"Y-yağızlar k-konuşurken duydum."

Baş parmağımı dudağına bastırıp susmasını istedim. Ne bir soru ne bir cevap duymak istemiyordum.

"Dokunmadı bana hiç. Yemin ederim yapmadı. Olmadı öyle bir şey Efe. Yemin ede-"

Baş parmağım işlev görmeyince dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Hasretim dudaklarımı ateşe verdi. Ruhum prangalarından sıyrıldı, ona kavuşunca. Kalbim mutlu atmayı hatırladı. Kanat çırptı öperken.

"İnan bana tek derdim, şu an yanımda olman."

Bir kez daha öptüm.

"Gözlerin, gözlerime değiyor ya. Başka hiçbir şey umurumda değil."

Tekrar öpecekken,  açılan kapıyla doğruldum. Kızlarla beraber giren doktora döndüm. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle bize yaklaştı.

"Merhabalar Tuana. İyi olmana çok sevindim. Çok geçmiş olsun."

Naz başını sallarken hafifçe gülümsedi dudakları çizgi halinde.

"Değerlerin daha iyi. Senin için de bebek için de her şey yolunda."

Başımı sallarken duyduğum cümleyi yeni idrak edip gözlerimi şaşkınlıkla araladım. Naz da benim gibi tepkisiz kalırken Leya doktorum kolunu tuttu.

"Ne bebeği Hande?"
 
Adının Hande olduğunu öğrendiğim kadın hepimizde bakışlarını gezdirirken daha çok gülümsedi.

"Haberiniz yok mu?"

Ben ard arda yutkunurken kalbim duracak gibiydi. Naz başını iki yana salladı.

"14 haftalık hamilesin. Tebrik ederim sizi. Sen biraz kendini toparladığında ultrasondan bakarız."

"Allahım sana inanamıyorum! Tuni anne oluyor!!!"

Leyayla Ülkü sarılırken, elim kalbime gittiğinde ağlamaya başlayan Nazın yanına oturdum tekrar. Yüzünü ellerim arasına aldım. Onun gözyaşlarını siliyordum ama ben de onunla beraber ağlıyordum. Alnımı alnına yasladım.

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum."

Gözyaşlarının arasında güldü. Dudaklarım gülüşünü öptü. Bir elimi karnının üzerine koydum.

"Sizi seviyorum."

Başını boynuma gömdü. Burnu tenimden nefes alırken saçlarına karıştırdım parmaklarımı. Bir elini boynuma doladı. Dudaklarını bastırdı olduğu yere.

"Seni seviyorum."

Diğer elini karnımdaki elimin üzerine koydu.

"Seni seviyoruz."









Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin