yazık

543 48 29
                                    

"Çağan, hadi oğlum ya. Topla biraz kendini."

Elimdeki bira şişesini masaya bırakırken tepemde dikilen Yağıza çevirdim gözlerimi. Kaç gün olmuştu ki? Elimdeki fotoğrafa baktım. Papatya taçlı, güneşe güzellik katan kadının fotoğrafına.

Söyle Naz, kaç gün önce gittin benden?

Dudaklarım titrediğinde, şişenin yenisi açtım. Yağız oflarken umursamadan devam ettim. Darmadağın bir kalbi nasıl toplardı ki insan? Tek kalmıştım, neyle toplanacaktım? Yalnızlığımla mı?

Söyle Naz, neden gittin benden?

"O sahneye çıkacaksın Çağan. Sokarım aşkının ızdırabına. Gittiyse gitti."

"Mete!"

Benden önce Yağız onu uyardığında umursamadan, içmeye devam ettim. Naz değilse karşımdaki, neden konuşacaktım ki?

"Ne Mete lan ne Mete? Sen de uyma şuna Yağız! Gitti işte kız. Tek bir açıklama bile yapmadı giderken. Not bile bırakmadı. Kızlar bile bilmiyor, niye gittiğini. Seni siktir et, onlara bile kıymış gitmiş. Sen burda hayatını mahvet! Üç ay oldu!"

Yutkundum.

Yutkundum.

Yutkundum.

Ama yutamadım.

Geçmedi boğazımdan o yumru. Sert de olsa haklıydı. Bana hiçbir şey söylemeden bir sabah ulaşılamaz olmuştu. Kimsenin haberi olmadan. Bir kere kızları arayıp, neden olduğunu sormamalarını ama böyle daha mutlu olduğunu söylemişti. Yurtdışında.

Burnumun direği sızladı, kaçıncı kez.

O şişeyi de bitirip ayağa kalktım. Kapıya ilerledim. Ardımdalardı. Kalabalığa girdim. Sahneye ilerledim. Yerime oturup, onu ilk gördüğüm yere baktım. Akşam güneşi yüzüne düşerken, bana gülümsedi. Gülümsedim.

Hayaldi.

Yeşil elbisesiyle karşıdaki masada belirdi. Ona üzüm buğusu olduğunu söylediğim şarkıya eşlik etti.

Hayaldi.

Gözlerim acıdı, yaştan. Onu aradığım hiçbir köşede yoktu. Belki gelirdi.

Şarkıya başladım.

Gelmedi.

Yollarım dikenli, taşlı, ellerimde
Fotoğrafın, yüzünde aynı gülümseme
Sormadım neden sonumuz geldi böyle
Çok yazık.

Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin