🩵

429 51 35
                                    

Gökyüzüne kaldırdım başımı. Bakışlarım maviliklere değince gülümsedim.

Güneş yerinde, her şey yolunda.

Efe de arabadan inip yanıma adamladı. Elini elime kenetleyip, dudaklarına götürdü.  Dışarıda olmamızı umursamadan yine eksik etmeyip karnımı da öptü.

"Canım oğlum, annenin karnındayken acayip sevimlisin."

Evet, bir oğlumuz oluyordu, az önce öğrendiğimize göre. Tatlı tatlı konuşurken birden kaşları çatıldığında bakışlarım karnıma düştü.

"Ama sen şimdi doğunca benim yerimi almış olacaksın."

Kötü bir şey oldu sandığımdan, rahatlayıp derin bir nefes verdim.

"Of Efe, bir şey oldu sandım."

Kaşları olabilirmiş gibi daha çok çatıldı.

"Lan! Bu gerçekten benim yerimi alacak!"

Gözlerimi devirdiğimde, o gayet ciddiydi.

"Sen onu benden çok seveceksin."

Küçük bir kahkaha attım, resmen oturup ağlayacaktı.

"O benim çocuğum Efe. Sen benim çocuğum musun?"

Kocamsın demek isterdim ama değildi. Yani bir evlilik teklifi etmemişti. Ya da evleneceğimize dair herhangi bir konuşma geçmemişti aramızda. Açıkçası buna mecburmuş gibi hissetmesini istemediğimden bende bu konuyu hiç açmamıştım. O hala karnımla yani karnımdaki oğluyla kavga ederken aklıma gelen düşünceleri kovmak için çabalasam da düşünüyordum elimde değildi.

Benimle evlenmemesi dert değildi. Bebeğimizi sahipleniyordu, o bana yeterdi ama ne bileyim işte. Düşünmeden de edemiyordum. Evlenmek istemez miydi benimle? Ya da evlenecekse bile bu çocuk için mi olacaktı?

"Naz'ım."

Kolumun dürtülmesiyle Efenin sesini duyup ona döndüm.

"Hı? Efendim?"

Tedirgin bakışları yüzümde gezerken kaşlarım çatıldı. Kolumdan tutarken bir kaç adım yürütüp beni bir banka oturttu.

"İyi misin? Bir şey mi oldu?"

Elini alnıma bastırıp sonra da saçlarımı arkaya doğru attı.

"Güneş mi çarptı acaba? Tansiyonun mu düştü? Dur ben bi su alayım."

Arkasını dönecekken kolunu tuttum.

"Efe bi sakin olur musun? İyiyim ben bir şeyim yok. Dalmışım sadece öyle."

Rahat bir nefes alıp, dizlerimin önüne çöktü. Ellerimi ellerinin arasına alıp avuç içlerime öpücükler bıraktı.

Yok canım, yüzük falan beklemiyorum.

Bakışları arkamda bir yere takılırken gülümsedi. Başımı çevirdiğimde gözlerimden çıktığına emin olduğum kalplerle tekrar Efeye döndüm.

"İster misin?"

Hızla başımı salladım. Ayağa kalkıp buraya doğru yürüyen amcadan pamuk şeker almaya gitti. Rengarenk poşetlere aşkla bakıyordum. Rengarenk.

"E ama rengini sormadın?"

Dememe kalmadan, amcaya verdiği paradan tüm pamuk şekerleri aldığını anladım. Elimi yine karnıma götürüp okşadım.

"Gördün mü bak? Kıskanıyor ama istesen pamuk şeker fabrikası alacak kadar seviyor seni."

Amca tüm şekerleri satmanın haklı mutluluğuyla gülümserken Efe,  beş renkten de birer tane kucaklayıp bana doğru geldi. Şekerleri kucağıma bırakıp bir ıslık çaldığında merakla ona baktım.

"Çocuklar! Amca pamuk şeker dağıtıyor koşun!"

Parktaki tüm çocuklara seslenirken kalbim sıcacık oldu. Çocuklar koşa koşa amcanın yanına pamuk şekerleri almaya gittiler.

"Seni seviyorum."

Eğilip, dudağımın kenarına bir öpücük bıraktı.

"Bende sizi seviyorum, güzelim."

Pamuk şekerin birini açıp yediğimde huzurla gözlerimi kapadım.

Ne ara son pamuk şekeri açtığımı bilmiyordum ama doymak mümkün değildi. Dilimi dudaklarımda gezdirip yapışan şekerleri temizlemeye çalışırken Efenin, yutkunarak dudaklarıma baktığını farkettim. İnadına cilveyle alt dudağımı yaladığımda iç çekti derince.

"Şu an ne yaptığının farkında mısın, Naz? Öleyim mi?"

Dilimi damağıma vurdum, son kez işaret parmağımla dudağımın kenarını sildim.

"Ne yapıyormuşum?"

Başını iki yana salladı.

"Sana nasıl susadığımı biliyorsun diye düşünüyorum."

Biliyordum. Ve aynı şeyler benim için de geçerliydi. İçimde kocaman bir hasret vardı. Doyasıya giderememiştik. Biraz ona yaklaşıp kulağına doğru eğildim.

"Susuzluğunu gidermek için neyi bekliyorsun?"

Fısıltıdan farksız sesim, onu etkilemişe benziyordu ki, elimi tuttuğu gibi kaldırmış arabaya doğru yürüyordu. Arabanın yanına geldiğimizde durdu. Cebini yoklayıp, bir kutu çıkarırken yutkundum. Kalbimi bir heyecan sararken ölecek gibi hissettim. Kutuyu açtığında hayallerim suya düştü ama ben buna üzülemedim bile. Çünkü içinden çıkan da yüzük kadar kıymetliydi.

Üzerinde Efe♡Naz kazılı, iki adet ev anahtarı. Anahtarın birini bana uzattığında gözlerim dolu dolu elime aldım.

"Normalde her şeyi hazırlayıp götürmekti niyetim. Ama buna da seni daha fazla özlemeye de sabredemeyeceğim."

Şakağımdan öperken, anahtarın üzerindeki isimlerimizde gezdirdim parmaklarımı.

"Ve birazdan bizim evimizde, birbirimizin evine kavuşacağız."

Yangınlı Şiirler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin