O BENİM SAÇLARIMI SEVERDİ, BEN DE ONUN SİGARA İÇİŞİNİ

2.2K 77 5
                                    

Sabah ilk uyanan Filiz hanımdı. Emine ile kahvaltıyı hazırladılar, Harun ve Selim'de geldi. Kahvaltıya oturdular, Filiz hanım Kainat ile Şebnem'i çağırdı, dakikalar sonra aşağı geldiler
Ş/K: günaydın
Diyerek masaya oturdular
S: bugünü tarihe geçirmeliyiz
F: neden
S: Şebnem Gürsoy makyajsız
Ş: biz insanlar gece yatmadan temizliyoruz yüzümüzü
S: ama sen gece temizlemedin
Ş: sabah kalkıncada yüzümüzü yıkarız, hem ne varmış yani makyajsızsam ben her halimle güzelim
S: çok mütevazisin
Ş: öyleyimdir
Kısa sürede kahvaltılarını yaptılar, Harun bey çıkmıştı, Selim Şebnem'e döndü
S: hadi Şebnem şirkete gidicez
Ş: yok sağol ben kendim giderim, hem önce eve uğramam lazım
S: uğrarsın ordan geçeriz
Ş: bekle o zaman
Diyerek Kainat ile yukarıya çıktı, üzerini değiştirdi
K: bugün gitmesen
Ş: el mecbur canım, görüşürüz biz yine, merak etme arayı fazla açmayız, sende derlerine çalış, bak son senen, tamam mı
K: peki, görüşürüz
Dedikten sonra Şebnem Kainat'ın yanağına bir buse kondurdu ve aşağı indi, Filiz hanımın yanağınada bir buse kondurdu
Ş: görüşürüz Filiz teyzecim
F: görüşürüz kızım, yine bekleriz
Ş: gelirim
Diyerek çıktılar ve arabaya bindiler
Ş: hayırdır Selimcim senin kafana saksı falan mı düştü
S: yoo, nerden çıktı
Ş: istesende bindirmeme noldu
S: iyilik yapalım dedik
Ş: bende sana bir iyilik yapıcam ve susucam, sonra benim yüzümden kaza falan yaparsın
S: ben öyle demek istemedim, bir anda sinirle ağzımdan çıktı işte, özür dilerim
Ş: hadi geç kalıcaz
Yarım saat sonra Şebnemgildelerdi, Selim arabada bekliyordu, Şebnem çıktı ve tam bir buçuk saat sonra geldi
S: ağaç oldum hatta kök saldım, nerdesin ya
Ş: geldim işte, alt tarafı birazcık bekledin
S: birazcık mı
Ş: kıyafeti seç, makyajını yap, saçını yap, takı bulama hepsini baştan aşağı değiştir, aa sonra bir bak elbisene uygun farın yok, hepsini baştan düzenle, bu seferde-
S: neyse, gidelim mi artık
Ş: olur
Kısa sürede vardılar şirkete, Şebnem önce Tekin beyin yanına uğradı, sonra odasına geçti
Ş: off yine geldik ya, ben napıcam şimdi, en iyisi elime kahvemi alayom da bir şirket turu yapayım
Diyerek odadan çıktı, aşağı inip bir kahve aldı, dolaşmaya başladı
Ş: kolay gelsin
X: sağolun Şebnem hanım
Ş: sen, o ruj ne öyle, olmuşmu o kıyafetle, şeftali rengi sür, sil o kırmızıyı
Y: peki Şebnem hanım
Ş: hah bu da bir diğeri, çocoğom o ayakkabılar ne öyle, giymissin on santim topuklu koşamıyosun
Arkasında Selim vardı
S: Şebnem
Demesiyle Şebnem resmen yerinden sıçradı, arkasını döndü, korkudan elindeki kahve Selim'in üzerie döküldü
S: Şebnem napıyosun sen , yandım
Ş: özür dilerim ya yanlışlıkla oldu, sende öyle gelinir mi korkuttun
S: bir de bilerek yapsaydın, kokarsın tabi, dedim izlemeyin diye
Ş: hadi git üzerini değiştir
S: başka emriniz
Ş: yok sağol çekilebilirsin
S: çok komik
Ş: evet komik
S: Şebnemcim
Ş: söyle Selimcim
S: kahve lekesini dişlerimizde değil beyaz eteklerimizde tercik ediyoruz demi
Şebnem eteğine baktı, kahve gelmişti
Ş: naptığını görüyor musum, mahvettin eteğimi, şu an sana ağzıma geleni söylemem gerek ama yapmayacağım, dua et yedek kıyafetlerim var odamda
Dedi ve elindeki bardağı sertçe oradaki çalışanların önüne bıraktı ve sinirli sinirli yukarıya çıktı, Selim ise gülüyordu. Şebnem hemen üzerini değiştirdi, oturdu sandalyesine. Kendi kendine konuşuyordu
Ş: nerdsn çıktı ki karşıma, tanıştığımdan beri her şey ters, bir de ortağız, anlamıyorum ki Filiz anne ve Harun baba gibi tatlış insanlardan böyle bir çocuk nasıl oldu, Kainat'da hiç benzemiyor bu arada Allah benzetmesin
O sırada kapı çaldı, gelen Candı. İçeriye girdi, sarılıp öpüştüler, yerlerine oturdular
C: noldu yine Şebnem Gürsoy, kim kızdırdı seni kendi kendine söyleniyorsun
Ş: kim olabilir, tabiki senin Selim denen arkadaşın. Ya evlat olsa eldivenle sevilecek cinsten
C: ee sen naptın, dün Selimgilde kalmışsın
Ş: biz kuzumla film izledik
C: Ne filmi romantik komedi mi
Ş: hayır korku filmi
C: iyiydiniz yani
Ş: evet de sen sadede gel bakalım
C: ne sadedi ya, konuşuyoruz
Ş: tamam ben söyleyeyim o zaman, Kainat gayet iyi
C: hah nerden çıktı şimdi
Ş: bari bana yapma Can, Kainat'ı seviyorsun biliyorum, banada inkar etmiceksin herhalde
C: evet seviyorum
Ş: niye duruyorsun o zaman git konuş
C: ya en yakım arkadaşımın, kardeşimin kardeşi, benim de kardeşim sayılır, yapamam unutmam lazım, o olur, ben olurum ama biz diye bir şey olamaz
Ş: bak Cancım-
Şebnem daha başlamadan Selim girdi içeriye, Canla selamlaşıp karşısına oturdu
Ş: pardon küçük bey ama burası yol geçen hanı değil, önce kapı çalınır, gel sesi duyulunca girilir. Hödük müsün sen çat kapı giriyosun, alışkanlık oldu bu sende
S: Can kardeşim gelmiş bir bakayım dedim ne var
Ş: belki bizim konuşacak şeylerimiz var, ikimizin arasında kalması gereken sırlarımız
S: onun benden gizlisi saklısı yok
Ş: belki benim ona anlatmak istediğim bir şey var
C: devam edicekseniz ben çıkıyorum
Ş: otur sen küçük beyimiz çıkar
S: ne münasebet
Ş: etrafına bak bakalım burası kimin odası, hem senin işin gücün yok mu
S: yok canım
Ş: öylemi canım
S: öyle canım
Ş: iyi otur orda öyle kazık gibi, mıh gibi otur oldu mu
Dedi sinirle, Selim gülerek cevap verdi
S: oldu bayan ukala
Ş: neyse Cancım, noldu sen niye geldin
C: ben sizi göreyim diye geldim
Ş: yemedik, dinliyorum Cancım
C: şey, hani bugün 4 Haziranya, üçüncü yılı, sen aramadan geliyim de ziyarete gidelim diye geldim
Şebnem elinde oynadığı kaleme bakarak konuşmaya başladı, gayet sakindi, gözleri doldu, kendini tutsada iki damla yaş süzüldü gözlerinden yanaklarına
Ş: O saçlarımı severdi, ben onun sigara içişini. Sabah kalktığında konuşmak için can attığın biri varsa ve uyuyana kadar onunla konuşuyorsan hayat gerçekten güzel, ama ben gibiysen...
C: kader Şebnemcim
Şebnem'in ağlaması şiddetlendi, kalktı ve eliyle masadaki her şeyi dağıttı
Ş: Umarım bir gün hafızamı tamamen kaybedip yeni biri olurum
C: tamam sakin ol canım
Diyerek sarıldı Şebnem'e, Selim Şebnem'i daha önce hiç böyle görmemişti, korktu, Tekin beyi çağırıp geldi
T: aşkım
Diyerek içeriye girdi, Şebnemde hemen sarıldı, koltuğa oturdular
T: noldu aşkım, ağlama
Ş: O hiç benim olmayacak. Bu ne kadar ağır biliyor musun? Ben onu, sonu böyle bitsin diye sevmemiştim. Herş şey benim yüzümden
T: hiçbir şey senin yüzünden değil
Ş: hayır her şey benim yüzümden
Tekin bey Şebnem'i iki kollarından tuttu, sarsmaya başladı. Can ve Selim onları izliyordu
T: senin suçun değil, anla artık, yıllardır kendini yedin bitirdin, sen suçlu değilsin anladın mı
Ş: benim yüzümden
Dedi Selim'e bakarak, Selim anlamıştı
T: bak aşkım,  Yavuz mevzusu burada kapanıcak anladın mı, o yok artık, öl-dü.
Ayağa kalktı, Şebnem'in çantasını karıştırdı ve  nişan yüzüğüyle fotoğrafı aldı, denize yakın olan camın kenarına geçti, camı açtı
T: hayatına kaldığın yerden devam etmen gerek
Şebnem hemen babasının yanına gitti, elini tuttu
Ş: yüzüklerimizi atamassın, atma onları babacım, geldiğinde sorarsa nasıl cevap veririm, nasıl senden vazgeçtim derim
T: öldü diyorum gelirse diyosun
Ş: kazadan bir iki gün sonra bulunmuş, yüzü gözü belli değilmiş, ne malum onun Yavuz olduğu, değilse
T: yeter bu kadar saçmalık
Diyerek fotoğrafı ve yüzükleri attı, Şebnem tutmaya çalışsada olmadı, sonra babasına döndü
Ş: gelince sen açıklarsın baba
Dedi ve çantasınıda alıp çıktı, arkasından Selim çıktı, Tekün beyün başı döndü, Can koluna girip oturttu
C: Tekin amca, tansyonun çıkıcak sakin ol
T: nasıl sakin olayım, görmüyo musun nasıl davranıyor, o babayı nasıl bastırarak söyledi, öldü işte, anlamıyor, gelicekmiş
Şebnem ise markete girip bir sürü çikolata almıştı, sahile gidip bir banka oturdu ve yemeye başladı. Selim ise on-on beş dakika sonra sahildeydi, Şebnem'in yanına oturdu
S: sonunda, nerdesin ya
Ş: burdayım
Dedi ağzı dolu bir şekilde, yanında bir sürü boş çikolata paketleri vardı, birine eline alarak sordu
S: bunlar ne
Ş: neye benziyor
S: bırak artık yeme, komaya gircen, bu kadar çikolata yenir mi
Diyerek elindekini aldı
Ş: ya versene
S: olmaz, kilo alırsın
Ş: sanane ya, hem sen niye geldin
S: başına bir iş açma diye, bir de senle uğraşmayalım diye
Ş: gördüğün gibi sadece oturuyorum, şimdi çikolatalarımı ver ve beni yalnızlığımla baş başa bırak
S: başka emriniz bayan ukala
Ş: bakın küçük bey, yalnız kalmak istiyorum, kafamı dinlemek istiyorum, çikolata yemek istiyorum
S: ne yaparsan yap, al ye, gidiyorum ben, sonra ay kilo aldım deme
Dedi ve çikolataları koyup gitti, Şebnem kaldığı yerden yemeye devam ediyordu. Bir süre sonra kalktı ve eve gitti, annesi yoktu, odasına çıktı, çantasını attı ve yatağa uzandı, aklına Selim geldi, sonra kendi kendine konuşmaya başladı
Ş: ne Selim'i be, ben Selim'i mi düşünüyorum hayır ya ne düşünücem onu
İçsesi Şebnem'e karşı çıkıyordu, Yavuz'u sen öldürmedin, kendini suçlu hissetme, ayrıca sen Selim'i seviyorsun ama Yavuz'a karşı kendini borçlu hissediyorsun diyordu, Şebnem ise karşılık veriyordu
Ş: ben Selim'i seviyorum, hah saçmalamayalım lütfen
İç sesi ısrar ediyordu, hadi ama Şebnem, bir kere gözlerine dikkatli bak, bir süre öyle kal, anlayacaksın, bir kere sarıl, kokusunu içine çek, görürürüz seviyor musun sevmiyor musun, diyen iç ses Şebnem'i sinir etmişti
Ş: ya iç ses sen bir sussana, yorulmuşsundur git bi dinlen, karışma bana, ben nesini seviyim o hödüğün
Selim de eve gidip kendini yatağa atmıştı, şirkette olanları düşünüyordu derken Kainat içeriye girdi, Selim hemen yatakta doğruldu
S: kapıyı oraya süs diye koymadılar demi
K: ya ben Şebnem'i merak ettim, aradım ama açmadı senin haberin var mı
S: nerden biliyim ben bekçisi miyim
K: iyi be, soranda hata
Diyerek çıktı odadan. Selim tekrar uzandı. Şebnem sıkılmıştı, babasına da biraz kızgındı, biliyordu, kendi iyiliği içindi ama ne olursa olsun o yüzükleri atmamalıydı. Üzerini değiştirdi ve Kainatgile geldi, kapıyı yardımcıları açtı, içeriye girdi, Kainat diye bağırdı, Kainat hemen aşağı indi, sarıldı
K: o kadar aradım seni neden açmadın
Ş: yalnız kalmaya ihtiyacım vardı, Filiz teyze yada Harun amca yok mu
K: hayır, dışarıdalar, gel içeriye geçelim
Dedi ve içeri geçip oturdular
K: ee naptın bakalım bugün
Ş: şirketteydim, sonra eve gittim, annem yoktu bende sıkıldım sana geleyim dedim, ben çalıştın mı bakayım derslerine
K: evet çalıştım tabiki, karşında geleceğin mimarı oturuyor
Ş: işte bu, bu arada sana söylemem gereken bir şey var
K: söyle
Ş: Can seni seviyor
Kainat heyecanla
K: nee
Diye bağırdı.
Ş: evet bugün kendisi söyledi
K: ayy ben dicem bilemiyorum
O sırada Selim geldi, koltuğa oturdu
S: neyin dedikodusunu yapıyosunuz bakalım
Ş: konuşuyoruz sadece
S: bak ne dicem, hergün sana da git gel zor oluyor, yukarıda bizim birtane oda var orayı boşaltalım, temizleyelim, istediğin gibi yerleştir orada kal olur mu
Ş: hahah çok komik
S: komik tabi
K: Şebnem boşver sen onu ben bi kahve yapayım, senin için özel
Ş: tamam kuzum
Kainat mutfağa gitti, Selim ile ikisi kalmıştı. Şebnem telefonunu çantasında unutmuştu, kalktı ve çantasından aldı, telefona bakarak geliyordu, ayağı sehpanın kenarına takıldı ve Selim'in üstüne kapaklandı. Kafasını kaldırdı, göz göze geldiler, ilk kez bu kadar yakından birbirlerine bakıyorlardı, hareket etmiyorlardı, sonra Şebnem kendini toparladı
Ş: pardon ya, kusura bakma
S: önemli canım, biraz dikkat etsene
Ş: şurda düzgünce özür diliyoruz, ayrıca Şebnem Gürsoy'a yaklaşmak isteyen o kadar çok kişi var ki, hadi şanslısın yine, etkilendin görmedim sanma
S: ven mi sen mi
Ş bak Selimcim, sana şu kadarını söyleyeyim, seni sana anlatsam kim bu hödük dersin
Elinde kahvelerle Kaünat geldi, dağıttı ve oturdu Şebnem'in karşısına
K: Ee bugün nasıldı şirket
Ş: tek kelimeyle berbat
K: neden, noldu ki
Ş: babam, nişan yüzüklerimizi fırlattı, bir de çantamdaki fotoğrafını, attı sahile
K: iyi yapmış, senüm bir suçun yok ölümünde, suçluluk duymana, bu yüzden onu sevmene gedek yok, önüne bak birazda
Ş: denerim

.............................................................

YILLAR SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin