"Asya'nın anlatımında."
Sabah kaldım ve büyük bir yorgunlukla üstümü giyinmeye başladım. O kadar halsiz ve bitkin bir haldeydim ki, bir an başım döndü ve masamın üzerindeki kalemliyi düşürdüm. Səsə annem geldi.
"Kızım, ne oldu?"
"Hiç bir şey yok anne ssdece elim kalemliğe deydi."
"Yine mi başın döndü?"
"Ufak bir dönme oldu ama şimdi iyiyim anneciğim."
"Kızım, bu gün gitmesen olmaz mı? Hani daha toparlanamadın."
"Annem, merak etme sen ben iyiyim. Nazanlar yanımda olacak olur mu? Hem derslerden de kalmamış olurum."
"Peki o zaman. Ama seni aradığımda ulaşayım."
"Canım annem, anladım, tamam. Niye bu kadar endişeleniyorsun ki?"
"Anne yüreği kızım, anne yüreği. Anne olunca anlarsın."
Annemle büyük bir konuşmadan sonra kendimi dışarı atmayı başarmıştım. Kulaklıklarımı çıkarıp kulaklarıma takdım ve telefonumda en sevdiğim şarkımı açtım. Tekrar okunması için bir iki ayar daha yaptıktan sonra telefonu ceketimin cebine koydum. Bu gün de kendim gidecektim. Kulağımda şarkım, aklımda Kenanla okula doğru yürüyordum. Acaba Kenanı görünce ne yapacaktım?
Okula yaklaşmıştım ve kalbim küt küt atıyordu. Hem ben niye heyecanlanıyorum ki? Kenan benim neyim ki? Off, neyse yine kafam karışacak. Bu konuyu daha sonra sakin bir kafayla kendimle konuşurum.
"Asya! Nasılsın? Nasıl oldun?"
"Ya Nermin, önce bir çantamı sıraya bıraksaydım, yani onu bırak bari nefes alsaydım. Bu ne ya..."
"Peki, hadi şimdi çantanı sıraya bırak, sonra da nefes al. Ve benim sorularımı cevapla."
"Amma meraklısın be Nermin."
"Ama çabuk ol. Vaktin daralıyor..."
"Tamam, pes. Sana dayanmak mümkün mü ki?"
"Tabii ki de mümkün değil."
"O zaman sorularını cevaplıyorum."
Tam konuşmaya başlayacaktım ki, kapının önünde o tanıfık simayı gördüm. Doruk. Yine gelmişti. Bir an boşluğa düşer gibi olup sıraya tutundum. Nermin de ne olduğunu anlamaya çalışarak garip garip bakıyordu. Ama sonradan beni tutup sıraya oturdu. Doruk başımın döndüğünü hissetmiş ki, yanıma geldi. Artık sınıf dolmaya başlamıştı. Ben ise hala kendimde değildim. Nazan, Lamya, Esra beni ayıltmaya çalışsalar da, pek başarılı olamıyorlardı. Dersin başlamasına 15 dakika vardı. Ben oturup öylece boşluğa bakıyordum. Yanımda bir çok insan konuşuyordu. Sesleri geliyordu, ama ne dediklerini anlayamıyordum. Bir kaç dakika geçdikten sonra yanımdaki l tanıdık sesle kafamı kaldırdım. Sanki derin bir rüyadan uyanmıştım. Kafamı kaldırıp baktığımda yanımda Kenanı gördüm. Ne yapmıştı, nasıl yapmıştı anlayamadım. Beni sakinleştirmeyi başarmıştı. Buseden sonra ikinci kişiydi beni sakinleştirmeyi başaran. Biraz etrafa bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştım ve hafızam canlandı. Çocukların arasından baba bakan o yüz konuşmaya başladı:
"Asya, iyimisin?"
"Bundan sana ne?"
Kenan Doruka öyle bakıyordu ki sanki şimdi onu boğazlayacaktı. Doruk bir adım öne atıp Kenana hırsla baktı.
"Birader, sana ne oluyor? Sen Asya'nın neyi oluyorsun acaba?"
"Ben Asya'nın sevgilisiyim."
İşte Kenanın en son kurduğu cümle yalnızca beni değil, her kesi şoka salmıştı. Ben Kenana sorar gözlerle bakarken Kenan beni elimden tutup ayağa kaldırdı ve birlikte sınıftan çıktık. Konuşamıyordum, sanki dilim tutulmuştu. Kenan beni yukarıya çıkardığında nihayet konuşa bildim.
"Beni nereye götürüyorsun?"
Cevap yok. Aslında bunu başkası yapsa ben sinirlenmeliydim, ancak bunu Kenan yapmıştı. Beni sakinleştirmeyi başaran insan yapmıştı. O yüzden de cevap gelmeyince sustum.
Beni beşinci kata çıkarıyordu. İlk buluştuğumuz yere.
"Beni neden buraya getşrdin?"
Ürkek bakışlarla ona bakıyordum.
"Asya, ben seni tam 6 ay 14 gündür seviyorum. Senin tüm geçmişini, sabah kaçda kaldığını, akşam kaçda uyuduğunu, çayını pencerenin karşısında içmeyi sevdiğini, yağmuru, geceyi, siyahı, siyah giyinmeyi sevdiğini biliyorum. Hiç kimse seni umursamadığında sen benim aklımdan çıkmıyordun. Doruk geldiğinde bile seni kaybetmek hissiyle yanıp tutuşuyordum. Anlıyormusun, Asya ben seni seviyorum!"
Yaşadığım şok beni delirtmişti. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ve o beklediğim ve korktuğum soru geldi:
"Asya, bana bir şans verebilecek misin?"
"B-ben, şey... Yani.."
"Hemen cevap vermene gerek yok. Düşün, ne kadar istersen düşün. Ben seni bekledim. Beklerim. Bekleyeceğim de. Ne zaman istersen. Sen ne zaman hazır olursan."
Bunu söyleyip aşağı indi. Artık dersin başlamasına 5 dakika kalmıştı. Ben de şok içinde inmeye başladım.
Ders başlamıştı. Coğrafya dersi ve ben dinlemiyorum. İlk defa ben en sevimli dersimi dinlemiyorum. Azad hoca benim dersi dinlemediğimi anlamış ki bana yeni anlatdığı dersten soru sordu.
"Asya, kızım kalk ayağa. Sana soru soracağım. Hadi bana madenlerin önemini anlat."
Olamaz ya, hoca turnayı gözünden vurmayı başarmıştı.
"Hocam, özür dilerim..."
"Kızım aklını topla. Dersine önem ver. Anlatdıklarımı bir sonraki dersimizde senden geri isteyeceğim."
"Merak etme, bende notlar var."
Esmanın rahatlatıcı sesi beni kendime getirmişti.
Ders çıkışı çocuklar toplandı. Dolayısıyla biz de Kenanla karşılaştık. Bana dolu gözlerle bakıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Aslında 'hayır' demeliyim. Ama yapamıyorum. Olmuyor. Her kese 'hayır' söyleye bilirim, ama Kenana söyleyemiyorum. Neden ya neden? Neden Kenan? P kadar insan dururken neden Kenan? Beni sakinleştire biliyor. Her kesten farklı olarak beni sakinleştire biliyor.
"Arkadaşlar hadi bir yerlere gidelim. Ne dersiniz?"
Ali pozitif enerji vermeye çalışıyordu ama benim için pek başarılı olmadı. Her kes kendi aralarında konuşmaya başladı. Kenan bana bakıyordu. Hayır, ben ona bakmıyordum. Sadece gözüm bir ara ona kaydı. O zaman gördüm. Sonra da hala izliyor mu diye gözucu biraz baktım. Ama neden beni izliyordu ki? Asya kızım sen harbiden aptalsın. Çocuk daha sabah sana açıldı. Ne çabuk unuttun. Evet, ben kafası olmayan bir aptalım. Sonra bir ara konuşulan konuya döndüm iç dünyamdan çıkıp. Akşam saat 7 gibi sinemaya gitmek istiyorlardı. Filme henüz karar vermemişler. Ama oraya gidene kadar hepsi araştırma yapacakmış.
" Asya, burda mısın?"
Lamyanın kolumu dümsüklemesi ile kafam yerine geldi.
"Ha, n-ne oldu?"
"A-aa, Asya sen burada mısın?"
"Galiba sabah yaşadığı şoku atlatmamış."
Hah, Esra da lafını soktuğuna göre şimdi ayıla bilirim.
"Ya, siz bana bakmayın ya, bir an dalmışım işte."
"Hıhı, Asya'cığım dalmışsın. Onu görüyoruz da, acaba nereye daldın?"
Lamya ile Esra art arda, laf sokmaya başladı. Bir şeyler yapmalıyım yoksa konu Kenana kadar gide bilir. Olamaz ya, korktuğum başıma geldi.
"Yoksa Kenanı mı düşünüyordun?"
"Ya ne alakası var ya? Hadi kapatalım bu konuyu."
O an Kenana baktım. Hiç bir şey dinlemiyormuş gibi yapıyordu. Ama dinliyordu. Onu kıracak bir şey söylememeliyim. Hadi bakalım Asya, göster kendini.
"Hem onu düşünsem ne olur ki? Gökten taş mı yağar?"
Olamaz. Bu sefer de ümit veriyormuş gibi konuştum. En iyisi eve gitmek ve saat 7 de çocuklarla buluşmayı beklemek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ses
ActionOnun karşıma çıkmasıyla birlikte hayatım değişti. Karanlık dünyam aydınlandı. Ama sadece bu olmadı. Bir intikam oyununun içine düştük. Belki de lanet, belki de intikam, belki de oyun. Ama en korkuncu bizim bu olaydan nasıl çıkışımız. Her kes bu oyun...