"Yazarın anlatımında"
Kemal yarın gidiyordu. İşte biraz sohbet ettiler Kemal ile vedalaştılar. Yarın İzmir'e gidiyordu. Dayısı onları yanına alıyordu.
Aslında Kemal'in babası savaşta şehit düşmüştü. Evet, Lamyanın babasıyla birlikte. Ama Kemal çokta üzülmemişti. Çünkü babası Kemal'i o kadar da sevmiyordu. Kemal'in iki tane ablası da vardı. Babası hep onlarla ilgilenir, Kemal'e vakit ayırmazdı. Bir keresinde Kemal daha küçükken Kemal'in dedesi ve babası kavga ederlerken Kemal onları dinlemişti.
"Oğlum, şu çocuğa biraz ilgi göster. O da senin çocuğun. "
"Baba, Allah aşkına benden böyle bir şey bekleme. Ben onu hiç istemedim ki. "
O gün Kemal artık her şeyi kabul etmişti. Babasının onu sevmediğini, onu istemediğini kabul etmişti. Kemal, o gün yalnız olduğunu anlamıştı. Annesi, dedesi, dayısı, her kes ona bu yalnızlığı yaşatmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ama fayda yok. Kemal'in bu boşluğunu hiç kimse dolduramamıştı. Tâki Buse ile karşılaşana kadar. Buse Kemal'in hayatına girdiğinden beri Kemal yalnızlığı unutmuştu. Hiç kimse, hiç bir şey ona yalnızlığı tekrar tatdıramamıştı. O zaman Kemal yalnız olmadığını anladı.
* * *"Asyanın anlatımında"
Bu gün Kemali hava alanına yolcu etmeye gidecektik. Uçak saat ikide kalkacaktı. Biz saat birde orda olmalıydık. Çünkü onlar uçaka çabuk bineceklerdi. Sabah kalktım, bu gün haftasonu diye hepimiz rahattık. Hepimiz son defa dertli tepede buluşacaktık. Kemal ile birlikte.
"Alo, Asya, ben hazırım. Ne zaman çıkıyoruz?"
"Hah, Buse, Kenan gelsşn çıkalım. Ben de hazırım."
"Tamam o zaman. Sen Kenanı ara çabuk gelsin. Daha uçağa yetişmeliyiz."
"Tamam, hadi kapat arayayım Kenanı."
"Tamam görüşürüz."
Saat 10:37. Biz evden şimdi çıktık. Yağmur yağıyor, sanki ağlıyordu. Buse arkada,ben önde, ve Kenan da yanımda oturuyordu. Yağmur camları öyle vuruyordu ki, sanki bize bir şey anlatmak ister gibiydi. Büyük bir felaket yaklaşıyor, ve biz bu felakete her gün bir adım daha da atıyorduk. Kendi fekaketimizi kendimiz hazırlıyorduk.
"Geldik."
"Gelmez olaydık."
"Buse, deme öyle, bak Kemal hiç ister mi senden ayrı kalmak? o ne yapsın?"
"Biliyorum Asya, onun elinde değil biliyorum, ama elimden hiç bir şeyin gelmemesi beni kahrediyor. Ya insan hiç bilmez mi ne zaman döneceğini? En azından tahmin yürütür ya. Ben şimdi ne yapacağım?"
"Bekleyeceksin Buse. Sadece bekleyeceksin. Bak, Allah her kulunu bambaşka sınavlarla yüz yüze bırakır. Demek ki senin sınavın sabretmekmiş. Bak benim dediklerim ne kadar doğrudur en iyi sen bilirsin. Göreceksin, bu dediğim de doğru çıkacak. Kemal geri önecek. Er ya da geç gelecek senin yanına. O gelecek ama sen de onu bekleyeceksin. Allahın en zor sınavlarından biridir beklemek. Bu sınavı Allah ancak sevdiği kullarına verir. Bu duyguyu Allah ancak sevdiği kullarına tattırır. Demek ki sen de Allahın sevdiği kulusun. Bunu unutma. Bak, geliyor Kemal. Hadi git yanına."
Buseyi böyşe görmek içimi yakıyordu. Korkuyordum, Busenin de benimle aynı kaderi paylaşacağından çok korkuyordum. Ben güçlüyümdür, ne kadar yıkılsam da, hep güçlü kalırım. Ama Buse... O benim kadar dayanıklı değildir. Daha ilk darbede yerle bir olur. Onu ben bile toparlayamam. İşte bundan çok korkuyorum.
... Konuştuk, baya bir konuştuk. İçimizde kalan ne varsa konuştuk. Güldük, eğlendik, yaşadık. Ben de yaşadım, Kenan da yaşadı. Hiç bir şey olmamış gibi yaşadık. Ama o vaktin geleceğini iyi biliyorduk. Hepimiz iyi biliyorduk ki, ayrılacaktık. ve o vakit geldi. Kemalin telefonu çaldı...
"Alo, anne, evet çocuklarlayım. Şimdi mi? Ama daha erken değil mi? Ne?! Anne nasıl olur? Tamam, tamam geliyorum."
"Kemal, bir sorun mu var?"
"Ya arkadaşlar, benim acil gitmem gerek. Uçak kalkacakmış birazdan."
"Nasıl ya? Hani saat ikide kalkacaktı uçak? ne oldu Kemal?"
"Güzelim, maalesef elde olmayan sebeplerden dolayı uçak biraz çabuk kalkacakmış. Elimde olsa gitmezdim biliyorsun. Ama mecbur..."
"Biliyorum, biliyorum Kemal. Yani seninle biraz daha vakit geçirmek istiyorum. bir saniye bile benim için çok değerli."
"O zaman bir saniyemizin de değerini bilelim. Şimdi bunlardan konuşmayalım. Ben on dakikaya gideceğim. Hadi başka şeylerden konuşalım."
"Lan oğlum, sanki sen gideceksin, biz kalacağız. Tabii ki de biz de seninle geliyoruz. Bizden öyle kolay kurtulamazsın."
Ali bizi bu halde bile güldürmeyi başardıysa, ölsem de gam yemem.
"Kemal, bak oralara gidip de bizi unutursan, fena bozuşuruz ona göre."
"Ya, abi, sizi unutmak mümkün mü Allah aşkına? Hem biz konuşacağız telefondan. Nasıl unutayım sizi?"
"Bak böyle, akıllı olacaksın."
Hepimiz birden kahkaha atmaya başladık. Öyle gülüyorduk ki, hiç bir güç bizi durduramazdı. Bu, bizim Kemal ile son gülüşümüzdü. Ama şimdilik. Kemal geri dönecekti. Ne garipse, içimde bir korku vardı. Sanki bir şey olacak gibi bir korku. Telaşlıydım. Durmadan soğuk ter atıyordum. Kenan benim bu halimi farketmiş ki, eğilip kulağıma fısıldadı.
"Asya, iyi misin?"
"Hah, e-evet i*iyiyim."
"Gözüme iyi görünmedin. Su getireyim mi? Ya da başka bir şey."
"İyiyim Kenan, merak etme sen."
"Sen bunu bana mı söylüyorsun? Asya, bir daha bana 'beni merak etme' gibi cümleler kurursan, bozuşacağız. Sen benim her şeyim olmuşsun, ben seni nasıl merak etmeyeyim?"
"Her şeyim derken?"
"Evet Asya, her şeyim. Bu zamana kadar sana bir şey söylemeye korkuyordum. Ancak bu andan itibaren sana istediğim gibi sesleneceğim."
"Ne gibi mesela?"
"Mesela, güzelsin diye güzelim. Sonra, boyun küçük diye küçüğüm. Arada deli gibi konuşuyorsun diye deli. Ve Asya'm."
"K-Kenan, b-ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Yani, bana hiç kimse böyle seslenmedi. Ne tepki vereceğimi bilmiyorum."
"Asya'm, tepki vermeğine gerek yok. Ben zaten bundan sonra senin ağlamana izin vermeyeceğim. "
"Sana güveniyorum."
"Ben de sana... "
Kemalin artık gitme vakti gelmişdi. Hepimiz arabalara binip hava alanına doğru gittik. Kemal annesinin ve ablalarının yanına gitti. Onlara valizleri taşımaya yardım etti. Zaten dayısı da yanlarındaydı.
Valizleri koyduktan sonra artık vedalaşma zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ses
ActionOnun karşıma çıkmasıyla birlikte hayatım değişti. Karanlık dünyam aydınlandı. Ama sadece bu olmadı. Bir intikam oyununun içine düştük. Belki de lanet, belki de intikam, belki de oyun. Ama en korkuncu bizim bu olaydan nasıl çıkışımız. Her kes bu oyun...