Ben yanıyordum...

7 3 0
                                    

...Filmin yarısına daha 15 dakika var. Ve ben filmin konusunun ne olduğunu hala bilmiyorum. Çünkü dinleyemiyorum. Her an bir şey söyler diye onu dinliyorum. O sessiz ama ben onu dinliyorum. Sessiz olan birini nasıl dinlersiniz? Ben onu büyük bir zevkle dinliyorum. Sessizken nasıl bu kadar konuşa biliyor? Sesi çok güzel. Ve ben onu dinlemekten zevk alıyorum. Aslında en güzel konuşma türü sessiz kalmaktır.

Ben iki yıldır sessizim. Ama neden kimse beni dinlemedi? Artık beni de birileri dinlemeli. İki yıldır ben kendi kendimi dinliyorum. Beni benden başkası anlamadı. Konuşmak istedim. Ama yapamadım. Korktum. Beni ciddiye almazlar diye korktum. Benimle alay ederler diye korktum. Bir iki kişiye anlatdım. Onlar da bana şöyle dediler:

"Bu kadar büyütme Asya. Emin ol, büyüyünce bunlara güleceksin."

Ama ben bu yaşadıklarıma hiç bir zaman gülmedim. Gülmem de. Bir insan kendi geçmişine niye gülsün ki? Gelecekte gülersin. Sonra bir şey olur ve geçmişteki yaraların aklına gelir. Allah onları unutmana izin vermez. Niye biliyor musunuz? Çünkü Allah bir zamanlar acı çektiğini size hatırlatır. Onları unutursanız, yine aynılarını yaşarsınız diye hep aklınıza sokar. Yine aynı yanlışları yaparsınız diye her güldüğünüzde aklınıza sokar. Şimdi ben de unutmuyorum. Unutamıyorum. Yanımda o varken bile, her şeyle mutlu olmak varken bile aklıma geliyor. Yaşadıklarım, yaşamadıklarım, haykırışlarım, ağlamaklarım, psikologla konuşmalarım, bana her şeyin iyi olacağını söylemesi... Ama olmuyor işte. Bir türlü her şey iyi olmuyor.

   Birinci yarının bitmesine 5 dakika daha  var. Ben sabırsızlıkla bekliyorum. Hem belki çocuklardan biriyle yer değiştiririm. Cemal bana kıyamaz. Evet, evet, ona söyleye bilirim.

   Sonunda! Her kes dışarıya çıkmaya başladı bile. Eminim hepsi tuvalete koştu. Çünkü ne zaman kafamı çevirip etrafa bakınsam, hep bir şeyler içiyorlardı. Ben Cemali aramalıyım.

"Cemal, nolur diyorum sadece ikinci yarıda oturacaksın orada. Ne var burda bu kadar büyütülecek anlamadım?"

"Olmaz diyorum Asya, anla işte Lamya ile yan yana oturmak için her şeyi yaptım. Şimdi bu hakkımdan vaz geçemem."

"Ah be Cemal, ben seni arkadaşım sanmıştım. Bir kız için beni sattın öyle mi?"

"Senin o bir kız dediğin benim hayatım Asya. Laflarına dikkat et."

"Off amma abartdın ha. Kenan ile yan yana oturmak istemiyorum işte. Bu yüzden."

"Ha sen onu diyorsun... Ben de diyorum ki noldu da bu kıza birden cuşe geldi."

"Tamam oğlum, istemiyorsan isteme. Ben kendi başımın çaresine bakarım."

   Kendi başımın çaresine bakarımmış. Aferin Asya. Nasıl bakacaksın başının çaresine acaba? Anlatır mısın bunu kendine? Hayır yani en azından başka birisini önermesini isteseydin. Hər neyse. Artık ne yapalım? Kalacağız ikinci yarıda da bir şekilde.

...Ama bu ikinci yarı neden bu kadar uzun ki? Birinci yarı 65 dakikaydı. İkinci yarı neden 70 dakika? Yani beş dakika da beş dakikadır. Olsun Asya, yine inadın tutdu senin. Aferin tebrikler.

   Yanıma otururken kendimden keçecek gibi oldum bir an. Beş dakikanın sonunda konuşmaya başladı. Evet, evet konuşmaya başladı.

"Asya?"

"E-efendim."

   Güzel sesim, titremeye zaman mı kalmadı? Bula bula bu anı mı buldun?

"Hani ben sana bir şey söylemiştim ya."

"E-evet "

   Biraz daha titrersen güzel sesim, seninle bozuşuruz ona göre.

"Ona cevabın ne?"

"Hangi söylediğine?"

"Hani şu beşinci jatta söylediklerim."

"Hatırladım."

"Ona cevabın ne?"

   Amma zorluyor ama bu beni. Her şeyi biliyor. Benim hakkımda her şeyi biliyor. Ama neden yine ısrar ediyor?

"Kenan?"

"Efendim."

   Sesindeki korkuyu seziyordum. Onun korkusu ne onu da biliyordum. Cevabımdan korkuyordu. 'hayır' dememden korkuyordu. Onu yalnız bırakmamdan korkuyordu. Peki ya ben? İki yıldır ben niye korkmadım? Her kes beni üzerken, ben niye korkmadım? Kenan üzülmekten korkuyordu. Benim üzülmemden korkuyordu. Beni iki yıldır üzenler peki? Onlar neden korkmadı? Ben benim üzülmemden değil, onun üzülmesinden korkuyordum. .

"Asya?"

   Kenan'ın sözüyle irkildim.

"E-efendim?"

"..."

   Bana boş boş bakıyordu. Öylece, boş boş. Ama o boşlukta bir şey görüyordum. Bir umut, bir ışık görüyordum. Her şeye rağmen küçücük bir ışık görüyordum. Benim cevabımı, bir yanı duymak istemiyordu. Ama bir yanı da duymak istiyordu. Ben ise hala ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Kenan, b-ben, şey, yani... Anlamıyorsun, ben ko-korkuyorum. Be..."

"Asya, ben seni anlıyorum. Neredeyse aynı şeyleri yaşadık. Sevda...  Benim ilk aşkım..."

   Bunu söyleyince yutkundum. Kenan birini daha mı sevmişti?

"Sevda benim için çok değerliydi. Taki benim en yakın arkadaşımla birlikte kaçana kadar..."

"Kenan, b-ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Yani, senin böyle hikayenin olduğunu bilmiyordum."

"Ben ilk defa Sevdadan sonra birini sevdim Asya. O kişi sensin. Ben seni seviyorum."

   Boğazımda bir düğüm oluştuğunu hissetdim. Sanki, ne bileyim, bir an ağlayacağımı düşündüm.

"Asya? Cevabın ne?"

...Film bitince her kes dağılmaya başladı. Bir kaç grup ve bizim grup kalmıştı. Artık geç olduğundan evlere gitmeliydik. Beni ve Nazanı yine Ali bıraktı. Yol boyu hiç birimiz konuşmadık. Arada Nazan konu açmak istedi ama ben soğuk cevaplar verdiğim için fazla uzatmadı.

   Eve geldim. Kapıyı sakince açıp içeri girdim. Annem ve babam televizyon izliyorlardı.  Koltukta oturup sohbet ettiklerini görünce onların rahatını bozmadan yukarıya çıktım. Kapıdan ayrıldığımda bol pantolonumun paçaları bir birine değince ses çıkardığı için annem bana döndü.

"Kızım, be çabuk geldin? Biraz daha kalsaydın."

   Annemin benimle alay etdigini anladığım sırada hemen lafı gevelemeyip  aradan sıvışdım.

"Anneciğim, film birazcık uzun geçti. Özür dilerim."

   Biraz tatlılık fena olmazdı. Eh, annem de bana dayanamadığına göre, bir problem yoktu.

    Odama varınca üzerimdeki kıyafetleri bir kenara fırlatıp duşa girdim. Sıcak suyu sonuna kadar açtığım an omuzlarımın yandığını hissettim. Ama bu yükten kurtulmalıydım. İki yıl sonra sanki biraz yüküm azalmıştı. Daha fazla azalsın diye duşa girmeyi tercih etdim

   Ben yanıyordum...

  
Ben yanıyorum...

Kalbim yanıyor...

   Hani bir kalp çok üşüyünce yanmayı bile göze alıyor ya. Benim kalbim de çok üşüdü, ve en sonunda yandı.

   Yanması sorun değil. Zaten gelen geçen her kes yakıyor bu kalbi. Asıl sorun onu yakan...

   Evet, beni Kenan yakmıştı. Onun gözleri, bakışları, sesi, gezişi yakmıştı beni. Uzaklaşamadım ondan. Uzaklaştıkça üşüyordum sanki. Ama yakınlaşdıkca da yanıyordum. Ortası yoktu bunun...

   Ya yanacaktım, yavda donacaktım. Her ikisinin de sonu ölüm benim için. Ama ben yanarak ölmeyi seçtim.

   Ben, Kenanla ölmeyi seçtim...




















SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin