Hırsız...

7 3 0
                                    

Sabah kalktığımda gözlerim mos mor olmuştu. Gece, yani sabah 5-6 arası uyumuş olmalıydım. Ben hep çok uyuyan biri olmuşumdur. Yani, bana göre iyi bir şey değildi bu. En garip olanıysa, sabah daha yedi buçuktu. İki saat! Benim normam bunun altı katı ama! Her neyse, zaten okula gidecektim. İyi oldu kalktığım.

"Asya, kızım, gele bilir miyim?"

"Gel anne."

"Bakıyorum da bu gün erkencisin. Bir sorun mu var?"

En son böyle çabuk uyandığım zamanlar depresyonda olduğum anlardı. Hep kabusla uyanır, sonra da uyuyamazdım. Şimdi de aynısı olmuştu. Tek fark bu sefer kabus görüp değil, düşünmekten uyandım. Onu düşünüp uyandım.

Üstümü giyinip odamdan çıktım. Annem yine yetmediğimi bildiği halde kahvaltı hazırlamıştı. Ama bu sefer yedim. Evet, gerçekten de yemek yedim. Kendimden geçmiş bir şekilde baya açılmıştım. Annem bana hortlak görmüş gibi bakınca anneme göz kırpıp saate baktım. Artık çıkmalıydım. Annemin yanağına bir öpücük kondurup çantamı da alıp çıktım.

Yol boyu ancak düşündüm. Acaba onu görünce ne yapacaktım? Evet, bir şans vermiştim. Ama sadece şans. Bir şey yoktu ortada. Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum. Bu zamana kadar bana kaç kişi böyle bir teklifte bulundu. Ama hiç birine güvenmedim. Güvenemedim. Ancak Kenanda bir şey var. Bana kendimi güvende hissetdiren bir his var. Sanki, sanki ona sığına bilir mişim gibi.

Okul binası artık görünmüşdü. Hızla yürüyüp okula girdim. Ona görünmemeliydim. Hemen girip sırama oturdum. Benim ardımdan Nazan içeri girdi.

"Günaydın Asya!"

Sesi neşeli ve samimi çıkıyordu. Nazan'ın bana karşı böyle davranması hoşuma gidiyordu. Lamya ile Esra da bir şeyler konuşarak içeri girdiler. Acaba ne konuşuyorlardı? Belki de Kenan olanları her kese anlatmıştı. Kim bilir, benim hakkımda ne konuşuyorlar?

"Günaydın kızlar!"

"Günaydın Lamya."

Lamya neşeli bir kızdı. Babasının şehit olması onu büyük sarsmıştı. Ama buna rağmen dik duruyordu. Ben ona bakarak hala hayatdayım. Sonra, Esra var. O da her şeye rağmen ayakta durmayı başarıyor. Nazan desen o zaten neşeli biri. Bana enerji veriyor. Buse hayatımın anlamı. Psikoloğum gibi bir şey. Esma! Benim dert ortağım. Her bir şeyimi ona söylüyorum. O da benim kafama vuruyor gerçekleri. Hani söylerler ya arkadaş acı gerçekleri yüzüne söyleyen insandır. Eğer sana rol yapıyorsa, o, arkadaş değildir. Yasemin var, hayal arkadaşım. Birlikte ne hayaller kurduk biz. Lamyanın babası gibi o da asker. Ama o hayatda. Lamya, Yaseminin zaafıdır. Onu koruyup kollayan sayılı insanlardandır. Bu kadar arkadaşım varken, ben niye mi güçsüzüm? Ben güçlüyüm, ama artık o kadar direndim ki, direnecek halim kalmadı. Her neyse, ben kendi derdime düşüp konudan uzaklaştım.

Onlar kimin hakkında konuşuyorlar öyle?

"Şşt, kızlar, kimin hakkında konuşuyorsunuz?"

"Hiç ya, klasik öğretmen dedikodusu."

"Hmm, tamam o zaman."

Tabi ki de inanmadım. Arkadaşlar ben galiba düzeliyorum. Ne bileyim, böyle kendimi daha enerjik hissediyorum. Her zamankinden daha fazla iletişim kuruyorum.

...Dersler bir birini kovalıyor. Ve biz her teneffüs buluşuyoruz. Kenan ve ben bir birimize kaçamak bakışlar atıyoruz. Nazan bunu farketmiş olmalı ki sınıfa girerken beni sıkıştırıp soru yağmuruna tuttu.

"Asya, bu ne tavırlar? Kenanla bir şeyler mi oldu? Yeni gelişmeler var mı? Sanki daha iyi gibisin, değil mi?"

"Nazan, dur be kızım. Ne oluyor? Soru yağmuruna tutuldum resmen."

SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin