24

872 141 114
                                    

Selamlar hızınıza yetişilmiyor cidden haha...

Bu bölüm 60 vote hedefi koyuyorum çünkü diğer bölüm ne yazsam çok kararsızım siz 60 yapana kadar iyiyce düşünebilirim diye umuyorum.

Beni şok edip 60 yapmazsınız değil mi haha... Ha...

***

Tıkırtı sesiyle kafamı kaldırıp kapıya baktım. Kaveh anahtarı cebine koyarken gözleri şaşkınlıkla açıldı "Alhaitham? Yere mi düştün?" Elindeki poşetleri bırakıp diz çöktü ve yüzümü elleri arasına aldı "Yaralandın mı?"

Bir elimle yakasını kavradım. Kafamı göğsüne yaslarken kelimeler dudaklarımdan zorlukla döküldü "Yine beni bırakıp gittin sandım..." Boğazım düğümlenirken gözlerimi yumarak yaşları durdurdum. Geri çekilip yerdeki poşetleri eline alıp görmem için göz hizama kaldırdı.

"Kahvaltı için beş dakikalığına bir şeyler almaya çıkmıştım. Bak bunları aldım." Aldığı malzemeleri sayarken rahatlamış bir şekilde elimi başıma koydum. Konuşmayı kesip elini alnıma koyduğunda gözlerimi yumdum. Serin eli başımın ağrısını azaltıyordu sanki.

"Ateşin biraz düşmüş. Başın dönüyor mu?" Gözlerimi açıp gözlerine baktım. 2 kırmızı gözün içine dalıyormuş gibi hissederken öksürdüm "Emin değilim." Endişeli bir yüzle ayağa kalktı "Ben kahvaltıyı hazırlayana kadar biraz daha dinlen. Sonra sana ilaç vereceğim."

Kafa sallayıp telaşla dağıttığım yatağa düzeltmeden uzandım. Elimi yanağıma yaslarken kahvaltı hazırlayışını izledim. O kendi halinde bir şeylerle uğraşırken tek odalı evin ne kadar güzel bir şey olduğunu fark ettim. Gözlerim kapanırken düşündüm keşke Kaveh ile hep böyle olabilseydik.

Alnıma değen ıslaklıkla irkildim "Alhaitham?" Kaveh'in sesiyle gözlerimi açtım "Kahvaltı hazır kalk hadi." Oturur pozisyona gelip bir kaç saniye bekledim. Ardından Kaveh'e baktım "Saat kaç?" Tek kaşını kaldırdı "12'ye geliyor. İşin mi vardı?"

Kafamı iki yana salladım "Hayır kaç saat uyuduğumu merak etmiştim..." Öksürdükten sonra boğazımı tuttum. Her ağzımı açtığımda boğazım yırtılıyormuş gibi hissettiriyordu. Kalkıp kahvaltı sofrasına oturdum "Sen kahvaltı ettin mi?"

Kahvesinden bir yudum aldı "Hayır uyanmanı bekledim." Gözlerimi tabağıma dikerken hafifçe gülümsedim. Dün anlattıklarını düzgünce düşünecek halim yoktu. Yine de onca endişesine rağmen hala beni evde tutup gözü gibi bakıyordu.

En ufak jesti bile garip şekilde beni mutlu etmeye yetiyordu. Ya da son 2 ay çok yalnız hissettiğim için en ufak iyi hareketi bile umutlanmak için kullanıyordum. Kahvaltı ettikten sonra bana verdiği ilaçları içtim. Bulaşıkları alıp ayağa kalkmaya kalktığında onu durdurdum.

"Kahvaltıyı sen hazırladın bulaşıkları ben hallederim..." Cümlenin sonuna doğru sesim kısıldı ve öksürmeye başladım. İçimden zamanlamaya söverken Kaveh beni geri oturttu "Hasta hasta sana iş yaptıracak halim yok. Sen bir an önce iyileşmeye bak."

Otururken elimi çeneme koydum. İyileşmek istemiyorum. İyileştiğim anda beni evden göndermeye bakacak. Şuan ona sadece yük olduğumu bilsem de ilgisi için hiç olmadığım kadar açgözlü hissediyordum.

Kaveh anlaması kolay biri gibi gözüksede aslında güler yüzünün altında çok fazla şeyle mücadele ediyordu. Kendisiyle ilgisi olmayan şeyleri bile kendi omzuna yük edebilecek birisiydi. Başına kötü bir şey geldiğinde çıkmaza girdiğinde bunu hak ettiğini düşünürdü.

Sürekli insanların sorununu konuşup çözmeye çalışırdı ama konu kendi sorunlarına geldiğinde içine kapanırdı ve parlak bir gülümsemenin arkasına saklanırdı. İdealist yanını asla anlayamamıştım bu yüzden geçmişte büyük bir kavga edip akademideyken yollarımızı ayırmıştık.

No Key - Kavetham +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin