Selamlar! Upuzun bir bölüm hatta yazması da uzun olan bir bölümle geldim.
40k okunmaya ulaşmışız bunun için size teşekkür ederim. Cidden hala inanılmaz geliyor buralara geldiğimizi görmek 🥺💗
Dedim ki kuru kuru teşekkür olmaz bölüm yazayım size hehe. Bir kaç gündür yazıyorum hatta bir haftaya yayacaktım ama dedim ki yarın alho banner geliyor!
Bunu bir bölümle kutlamalıyız ve kendimi zorlayıp o bölümü size erkenden verdim.
Nasılım bacımmmmm? YORUM ATSANIZAAAAA!
Neyse uzatmayayım keyifli okumalar~
***
Monstadtta geçen güzel günlerin ardından çok geçmeden Liyue için yola çıktık. Yol kısaydı ama düşündüğümüzden çok sorunla karşılaşmıştık. Öyle ki bitap düşmüş şekilde yol kenarında oturup dinlenme kararı almıştık.
Son anda Monstadtta etkinliğe katılıp kazandığım kılıca baktım "Aslında çiçekler kılıca farklı bir güzellik katmış." Alhaitham elini çenesine dayadı "Sonunda elin kılıç tutmaya başlayacak mı yoksa?" Güldüm "Bu zarif eller benim ekmek param kılıç kullanarak yıpratamam."
Alhaitham gayri ihtiyari ayağa kalkıp kenardaki tatlı çiçeği koparıp bana uzattı "Haklısın senin ellerine çiçekler daha çok yakışır." Gülümseyerek elindeki çiçeğe uzanırken çiçeği kopardığı yerden çıkan bodurlop ile göz göze geldim "Alhaitham arkanda..." Ben onu uyaramadan dendro bodurlop kafasına atladığında sendeledi.
Şaşkın bir şekilde kılıcını çektiğinde ayağa kalkıp yanında durdum "Ne hazine avcısı bitiyor ne bodurlopu." Alhaitham söylenerek bodurlopa vurarken çiçekler patlamaya başladı. Çiçekler patladıkca Alhaitham gittikçe güçsüzleşiyor gibiydi "Dur sana yardım edeyim." Mehraka verdiğim kılıcı kullanarak yetenek kullandığımda Alhaitham acıyla dizlerinin üstüne düştü.
"Bekle... Patlayan çiçekler canını yakmıyor mu?" Anlamamış şekilde ona baktım "Neyden bahsediyorsun? Ayrıca neden başta doğa bodurlopuna doğa ile vurmaya çalıştın ki? Bekle sen iyi misin?" Acı içinde böğrünü tuttuğunda arkadan başka bir ses duydum "Hey, yabancılar! Hazinenizi bize verin!"
Sinirle ayağa kalktığımda bodurlop korkuyla titredi. Tek elimle onu yapraklarından yakaladım "Hay bodurlopuna da hazine avcısına da! Ne bitmez belaymış soktuğumun yolu." Bodurlopu sallayıp ivme kazandırdıktan sonra hazine avcılarının kafasına fırlattım.
Alhaitham şaşkın bir şekilde bana baktı "Vay canına sen az önce..." Haha çok havalıydım değil mi? Kocan seni kurtardı. Gururle omuzlarım kabarırken cümlesine devam etti "Az önce dağ yabanisi gibiydin." Omuzlarım düşerken kaşlarımı kaldırdım "Ha? Ne cüretle!" Alhaitham pot kırdığını fark edip gözlerini kaçırdı.
Hazine avcıları üstümüze koştuğunda sinirle kılıcı çektim "Savaş başlasın amına koyayım!" Hazine avcıları bizi es geçip yanımızdan koşarak uzaklaştığında şaşkınlıkla bakakaldık "Bak heybetimden korkup kaçtılar." Yer hafifçe sallandığında Alhaitham elimi tutup ayağa kalktı "Hayır, başka bir şeyden kaçıyor gibiydiler."
Gürültülü bir ses yaklaşırken Alhaitham'ın elini sıkıca kavradığımda sordu "Şimdi ne yapacağız?" Gözlerimi kısarak gelen şeyi görmeye çalıştım "Bilirsin erkekliğin yüzde doksanı..." Gelen harabe makinesini gördüğümde gözlerim kocaman açıldı "Kaçmaktır! Koş Alho koş!"
Onu elinden tabiri caizse peşimde sürüklerken arkama göz ucuyla baktım. Mehrak acınası bir >_< ifadesiyle arkamdan bakıyordu. Durup panikle bağırdım "Hayır yavrum! İmdat amına koyayım yavrumu ezecek!" Alhaitham harabe makinesine koşarken ellerimle gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Key - Kavetham +18
Fanfiction"O zaman bugün senin için içelim." Bardağımı onunkiyle tokuşturdum ve bir yudum aldım. Kaveh bir solukta bitirip yenisini doldurmak için şişeye uzandı. "Bu arada beni neden öptün Alhaitham?" Ağzıma götürdüğüm pasta çatalımdan kucağıma düştü.