Selamlar ve hayırlı bayramlar büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öpüyorum size şeker niteliğinde o çok beklediğiniz bölümü vermeye geldim hehe...
Birazcık 🤏🏻 uzun bir aradan sonra upuzun bir bölümle bunu telafi etmeye karar verdim. Bu yüzden kısa keseceğim hayalet okuyucu olmayın.
Hepinize keyifli okumalar dilerim~
***
Önümdeki şehre bakarken ılık meltem tenimi okşadı. Alhaitham gözümün önüne gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı "Sonunda Monstadt'a geldik." Saklamaya çalıştığı heyecanıyla şehre baktı.
Elimi enseme koyup hafifçe gülümsedim "Cidden bunu yapıyoruz ha?" Alhaitham elimi tutup yürümeye başladı "Hadi bir an önce içeri girelim." Prosedürleri hallettikten sonra sonunda otele yerleşebilmiştik. Balkona çıkınca Monstadt kilisesi ve melek heykeli gözüküyordu.
Evlilik evraklarını hallettikten sonra hem gezmek hem de minik bir tören izni için kiliseye gittik. Her bir detayına bakarken kilisenin güzelliği ile büyülendim. Estetik olarak güzeldi ve tarihi açıdan da oldukça önemliydi. Alhaitham'ı dirseğimle dürttüm "Hey ben de sumeru için camii yapmalı mıyım sence? Bence ben bundan daha güzelini yaparım."
Alhaitham öksürüp kolumdan çektiğinde ona döndüm. İki at kuyruklu sevimli mavi gözlü bir kız yüzünde zoraki bir gülümseme ve gözlerinde kınayan bir bakışla bize bakıyordu "Kilisemizi beğenmenize sevindik... Yüce Barbatos'u anmaya ve dua edip günahlarınızdan arınmaya mı geldiniz?"
Sırtım ürperirken kolonların arkasından birisinin bizi izlediğini fark ettim. Alhaitham durumu açıklarken ölüm kadar beyaz teni ve göz altı morluklarıyla bizi izleyen rahibe kıyafetli kadına baktım. Hayal görmüyordum değil mi?
"Yüce Barbatos kendisine gelen her aciz kulunu affedecek kadar naziktir. Ben de Yüce Barbatos'un elçisi Rahibe Barbara olarak size elimden geldiğince yardımcı olacağım." Hipnoz olmuş gibi kolonların ardındaki kızla göz temasını bozamazken Alhaitham beni dürtüp rahibeye bakmamı sağladı.
"Ah çok teşekkür ederiz rahibe. Az önce garip bir şey gördüğümü sandım." Parmağımla kolonları işaret ederken hepimiz boşluğa baktık. Şok içinde konuştum "Daha bir saniye önce oradaydı." İstemsizce Alhaitham'ın kolunu tutarken sordum "Hey bu kilise hayaletli değildir değil mi?"
Rahibe dediğim şeyle istemsizce kaşlarını çatarken sitemle söylendi "Sanırım kilisemizin güzelliğinden gözleriniz kamaştı. Başka türlü söylediklerinizde en ufak bir mantık bulamıyorum." Alhaitham'a baktığımda o da neyden bahsettiğimi anlamamış gibiydi. Deliriyor muyum?
İçime kötü bir his dolarken izlendiğimizi hissediyordum. Ama etrafa ne kadar bakarsam bakayım bir şey göremiyordum. Alhaitham elini alnıma koyup ateşimi kontrol etti "Hasta mı hissediyorsun?" Kafamı iki yana salladım. Rahibe kollarını göğsünde bağladı "İsterseniz dua etmek için biraz oturun. Bu sırada biz eşinizle gerekli şeyleri görüşelim."
Alhaitham endişeli bir şekilde bana bakarken rahibenin kelimeleriyle yavru köpek gibi kulaklarını dikmişti. Boğazını temizleyip yüzündeki şapşal gururlu ifadeyle elimi tuttu "Eşim hemen gelicem sen de biraz dinlen yoruldun." Kenara otururken uzaklaşmalarını izledim. Şapşal bir sevimlilik vardı üstünde.
Etrafa bakıp kilisenin içini inceledim. Sanırım dua gününde gelmediğimiz için içerde pek kimse yoktu. Maskeli tuhaf şüpheli bir adam kapıya yakın bir kolonun önünde dikiliyor bir baba kız güzel vakit geçirirken iki rahibe de başka yerlere oturmuş dua ediyordu. Bir süre oturup etrafı incelemekten sıkılınca etrafta dolaşıp iç mimariye detaylı bakmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Key - Kavetham +18
Fanfiction"O zaman bugün senin için içelim." Bardağımı onunkiyle tokuşturdum ve bir yudum aldım. Kaveh bir solukta bitirip yenisini doldurmak için şişeye uzandı. "Bu arada beni neden öptün Alhaitham?" Ağzıma götürdüğüm pasta çatalımdan kucağıma düştü.