20. Bölüm ~ Cehennem Mezarlığı

203 24 132
                                    

Bu hikayede geçen olay ve kurumlar hayal ürünü olup kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkı: Sezen Aksu-Çocuklar Gibi

OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN OLUR MU BEYAZ GÜLLERİM;)

(Ayçıl Sorgun)

(Günümüz)

Bir toprağa ilk tohumunu ektiğinizde hemen can suyunu vermek için beklerdiniz. O can suyuna ihtiyacının olduğunu bilirdiniz çünkü. O can suyu ile hemencecik büyüyüp yeşermesini isterdiniz.

Oysa her tohum hemencecik büyür müydü istemekle?

Siz çekerdiniz o meşakkati. O ise sadece büyümek için ne verirseniz onunla yetinirdi. Fazla çaba, fazla gayret yoktu.

Küçükken yaşadığım ama zamanla zihnimde silikleşmeye tabi tutulan o anı gözlerimin önünde tekrar canlandı.

"Babam," diyerek boynuna atlıyorum babamın. Babam omuz hizamda eğilerek kollarını belime dolamış bir eliyle de saçlarımı sarıp sarmalıyor hemen. Boynuna bir öpücük bırakarak daha da sıkı sokuluyorum babama. Boynumu gıdıklayan hafif yeni çıkmış sakalları boynuma battığında kıkırdamaya başlıyorum. Sonra yüzümü ona çevirdiğimde bana oldukça geniş bir tebessümle bakıyor.

"Fındık kurdu, yine özlenmişiz bakıyorum da," diyor bir eliyle gözümün önüne gelen saçı kulağımın arkasına atarak.

"Ya baba," diyorum bende gülerek. Bana bu hayatta sadece babam fındık kurdu derdi. O zamanlar kızardım ona. Büyüyünce duyamadığım içinde kendime kızmıştım. Demiştim zaten bir insan kıymetini kaybettiğinde anlarmış her şeyin güzelliğini. Ben o sözü tekrar duyabilmek için bütün hayatımı feda ediyordum. Çünkü anlamıştım. Onlar benim can suyumdu.

"Ne baba kız," diyerek burnuma hafif bir fiske atıyor babam. Gene tatlı tatlı sırıttığım sırada gözüm arkada yere bıraktığı o küçük ağaçta takılı kalıyor.

"O ne baba?" diyorum heyecanla. Babam da bakışlarını o yöne çeviriyor. Sonra tekrar bana dönerek beni yere bırakıyor. Ama bir elimi tutan o koca eli asla elimden ayrılmıyor. O güven asla benden gitmiyor. Yavaşça ilerliyoruz o ağacın yanına. Babam bir dizini kırarak gene benimle aynı boya geliyor.

"Güzel kızım benim," diyor bana o her zamanki hayran bakışlarıyla. Bense sırıtarak göz kırpıştırıyorum. "Bugün bu canlıya biz yeni ve özgür bir hayat vereceğiz."

Kaşlarımı çatıyor, sorgulayan gözlerle boş boş babama bakıyorum.

"Nasıl yani?"

"Bak şimdi bu küçük ağaca. Nasıl da küçük bir saksıya hapis olmuş öyle değil mi?" Gülümsüyor sonra bana. Bende tabi ki ona. "O daha büyük bir saksıda kök salarak özgür olacak. Her bir dalı toprakla bütünleştiğinde asıl o gerçekten özgür olacak."

"Peki bundan daha büyük bir saksı ne olabilir ki? Annemin yoğurt kabından yaptığı saksı da bunla aynı boyutta."

Babam anneme dönüyor. Her zamanki o güzel gülümsemesi ile gülüşünü sevdiği kadına da armağan ediyor ve tekrar bana dönüyor. Yanağıma küçük bir öpücük bırakıyor.

"Dünya var kızım. O en büyük saksı" diyor babam sonra. Ben ise hâlâ boş boş göz kırpıştırıyorum.

"Baba dünya gezegen demiştin ya, nasıl saksı olsun?" diyorum. Babam bu seferde ufak bir kahkaha atıyor. Tabii arkamdaki annem ve Azat da.

GÖREV SÜRESİ OPERASYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin