3. Bölüm ~ Kum Saati

579 109 63
                                    

Bu hikayede geçen olay ve kurumlar hayal ürünü olup kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkı: Mert Demir-Ateşe Düştüm

OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN;)

                      Yazardan
 
                  (19 Nisan 2006)

Zorluklarla geçirilen bir hayat insanı ancak imkansız olan hayallere sürükler.

Badire atlatılan bir hayat öyle kolay kolay düzene girmez. 

Engebeler ile dolu bir yol hiçbir zaman taşsız olmaz.

Hayat bir kum saati misali...

O aktıkça biz bitiyoruz, o durdukça biz acı çekiyoruz. 

Zaman'ın akışı hayatımızın bir anda tepetaklak olması kadar hızlı. Biz kendi yaktığımız ateşin alevleriyiz. Alevlerimiz bizim ateşimizin bir parçası. Küllerimiz de bizim alevlerimizin bir parçası. 

Ne garip değil mi?

Elimizden bir şey gelmemesi... 

Uzanıp tutmak varken düşme ihtimali ile vazgeçmemiz. Koşup sarılabilecekken yorulmayı göze alamayıp olduğumuz yere çakılmamız...

Asıl hayat garip aslında. Acımasızlıklarıyla, kötü yüzünü göstermekten vazgeçmeyişiyle... Bazen de hep masumların canını yakmasıyla!

Çam ağaçlarının süslediği bir orman olmak isterdi o. Kardelen çiçeklerinin üzerine basılmadığı, bembeyaz karların ayak izleriyle kirlenmediği, güneşin mutlu açtığı bir orman olmayı isterdi. 

Biz hep isteriz aslında. Olanın kıymetini bilemez, olmayanı dileriz. Ve sonu yine hep o mutlak son; olanı da kaybederiz.

Oysa bilirdi o kıymetini. Kokusunun, gülüşünün, sevgisinin...

Bilinmezliğin ne demek olduğunu insan yaşadıkça öğrenir. O da yaşadı ve öğrendi. İmkansızlığı, bilinmezliği, kaybolmayı...

Işıklı yolları göremedi... Karanlıktan korkardı, ağlaya ağlaya karanlığı sevmeyi öğrendi. Önüne bakmayı sevmezdi, düşmemek için arkasına bile bakması gerektiğini anladı. Alışmayı denedi, alışamamaktan zor olduğunu görünce vazgeçti.

Küllerimizden yeniden doğmak için midir bu zulüm? 

Sırf daha çok acı çekelim diye midir bu imkansızlık?

O böyle olduğuna inanıyordu. Hayatın adil bir hayat olmadığını düşünüyordu. 

Haksız da sayılmazdı ama ne fayda?

Hayalleri vardır insanın...

Ya da imkansız hayalleri. İmkansızlığını bile peşinden koşmayı bırakamadığı hayalleri.

Sürüklenirsiniz o imkansız hayallere...

Koşarsınız, yakalayamazsanız. Yürürsünüz, çoktan uzaklaşmıştır sizden; göremezsiniz.

İşte böyle böyle sürüklenirsiniz, o imkansız hayallere. Öyle ki minik Ayçıl'ı da gelecekteki o imkansız hayallere sürüklemişti. Ancak minik Ayçıl henüz bunların farkında değildi. 

Sabah saatleriydi. Sorgun ailesi valide sultanları Melike Sorgun ile ilgileniyordu. Minik Ayçıl ve Azat için hazırlanan odada kalan iki kardeş ise sadece ağlıyordu. İkisinin başında kalan hizmetli abla çocuklara yardımcı olmaya çalışıyordu. Ama çocuklar buhran bir haldeydi. Aşağıda ise durumlar karışıktı. Yahya Sorgun'un ölümü anne Melike Sorgun'u perişan etmişti. Konuşmuyor, başı dönüyor arada da ağlaya ağlaya bağırıyordu. 

GÖREV SÜRESİ OPERASYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin