28. Bölüm ~ Sevda Kuyusu

110 12 267
                                    

Bu hikayede geçen olay ve kurumlar hayal ürünü olup kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkı: Çağan Şengül & Emre Aydın- Yansın

OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN OLUR MU BEYAZ GÜLLERİM;)

                    Yazardan

                  (Günümüz)

İnsan bir kör kuyunun dibinde de nefes alabiliyormuş. Soğuk bir odada da ısınabiliyormuş.

Ya sevgisiz bir ortamda sevilebiliyor muymuş?

İşte o imkansızdı. İnsan bir tek sevilmemenin yükünü yıkıp geçemiyormuş. O yükün altında ezildikçe eziliyormuş.

Sevmek görecelidir aslına bakarsak. Kimi uzaktan sever. Kimi öpmelere doyamadan... Kimi de içinde bir yerlere onu gömerek severmiş.

Doğa, kalbinin en derinindeki o kuyuya gömmüştü sevdasını. O kuyudan da o kalpten de çıkamazdı o sevda. İçeriye başka bir sevda da sokamazdı. 

Çünkü sevdaydı. 

Adı üstünde: Sevda!

Kavuşulsa ismi sevda olmazdı. 

Bu sevda kuyusu Doğa'nın en derin noktasındaydı. En derin ve kapanmayan acısıydı...

Hızlı ve seri adımlarla ilerlerken gömleğinin düğmelerini elleri titreye titreye açtı. Saçlarını arkasına doğru atarken hız kesmeden yürüyordu.

Kaldıkları odanın önüne geldiğinde şifreyi girerek odanın kapısını aktifleştirdi. Kapıyı kapatır kapatmaz arkasında yere çöktü. Daha fazla ayakta duracak mecali falan kalmamıştı. 

Duyguları düzensiz bir hâl almıştı. Dakikalardır hıçkıra hıçkıra ağlamak için yanıp tutuşan tarafını daha fazla durduramadı. Bıraktı gözyaşlarını.

Aktıkça aktı gözyaşları. Uzun zaman sonra ise hiç olmadığı kadar şiddetlendi. Dudakları titreye titreye, canı acıya acıya ağladı. 

Kalbi ağrıdı; kalbi çok acıdı.

İçinde yeşermeye çalışan meyve ağacı eskisi kadar kurak kalamıyordu. Bulduğu su kaynağına gitmek istiyordu. Fakat o ağacın oraya gitmesi onun için imkansızdı. Kurak bir ağaç kendi kuraklığına razı olmalıydı.

Doğa kendi yalnızlığında ağlayışlarına teslim olurken diğer herkes Doğa'nın geride bıraktığı masanın sessizliği içinde sessizdi. Azat ise ayrı bir sessizlikteydi. Kıpırdamıyordu bile.

Ruhuna aldığı keskin ve ağır darbeler bir tarafından girip diğer tarafından çıkmıştı.

"Azat," dedi Ayçıl tedirgin olarak. Azat için endişeleniyordu. Azat'ı böyle görmek ise endişelendirmekten daha çok canını yakmıştı. "İyi misin? Gidelim mi buradan?"

Azat ağır olanından yutkunurken hızla sandalyesini çektiği gibi ayaklandı. Onunla birlikte önce Ayçıl ardından da Zemheri ve diğerleri de ayaklandı.

"Sakin olun bir süre yalnız kalmaya ihtiyacım var. Buralardan biraz uzaklaşmak hepimiz için daha iyi olacak." 

Son sözleri bunlar olmuştu. Arkasına bile bakmadan kendi yıkımında yürüyordu. Azat gözden kaybolurken Ayçıl da peşinden gitmek için hareketlenmişti ki Zemheri'nin onu bileğinden yakalayıp durdurması ile yerinden kıpırdayamadı.

GÖREV SÜRESİ OPERASYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin