32. Bölüm ~ Umut Bekçileri

55 7 197
                                    

Bu hikayede geçen olay ve kurumlar hayal ürünü olup kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkı: Çağan Şengül-Yokmuş Sevenim Senden Önce

OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN OLUR MU BEYAZ GÜLLERİM;)

                  Doğa Erbil

                  (Günümüz)

Çocuklar küçükken karanlıktan korkar. Büyüdükçe ise fazla ışık onları korkutur.

Bense küçükken de şimdi de hep ışıktan korktum. Küçükken ışık: Tehlike demekti. Büyüdükçe ise en küçük ışık kırıntısı, bizim gibi umut bekçileri için bir umuttu.

Umut ettikçe yaralanırdım. Kırılırdım. Bazen de paramparça olurcasına parçalanırdım.

Dışımdan gözüken o kabuk, içinde ne acılar saklardı kimse bilmezdi. Sert derlerdi.

Duygusuz derlerdi. Ama bir kez olsun o kabuğun içinde bir kalbin var olduğunu akıllarına getirmezlerdi.

Bende üzülürdüm. Saklıyorum diye üzülmediğimi mi sanarlardı?

İçim parçalanırdı. Parçalanmıştı da. 

Ben en çok sevdiklerimin kılına zarar gelmesinden korkardım. Onların kılına zarar gelmesin diye gerekirse tüm hayatımı feda da ederdim.

Ama bunlar yerine hep o sert yüz yüzünden acımasız ilan edilirdim.

Kalp kırmak tamirinden daha kolaydı. Ben bunu bilmeme rağmen bir kalp kırdım.

Kırarken canım yanmadı. İçimdeki aciz korku galip geldi. Peki ya sonra?

Kırık bir cam bardağı gibi un ufak oldum. İçimdeki acı beni yaktı. Yakmaya devam da etti.

Günlerdir de yakıyordu. Kaçmama rağmen, gözyaşlarıma rağmen hala acı veriyordu. Suçluydum. Ama duygusuz değildim. Ona karşı teslimiyetim benim kendime karşı galibiyetim demekti.

Ve onun da dediği gibi ben korkağın tekiydim.

“Girin,” diyen sesimle oturduğum sandalyede dikleştim. Kapının açılmasıyla içeri Nur girdi.

“Efendim,” dedi buruk bir gülümseme ile. Benim gittiğim gün hemen ardım sıra gelmek zorunda kalmışlardı Selami ile. İşler almış başını gitmişti. Zorunlu olarak hemen sonraki uçak ile gelmişlerdi.

“Noldu?” dedim tedirginlikle.

“Bu zarf size geldi,” dedi ve şüpheyle ekledi. “Yalnız bir çocuk getirdi.”

Kaşlarım anında çatıldı. Bu istihbaratın özel memurlarınca mail yoluyla gelirdi tüm zarflar. Sonrasında ise özel memurlar ile dağıtıma çıkardı.

“Çocuk mu?” dedim bu şaşkınlığımı sesli dile getirerek.

“Evet efendim,” dediğinde dosyayı tedirginlikle aldım. 

“Tamam çıkabilirsin sen.” Başıyla selam verip odadan çıktığında bende merakla açtım zarfı. Çok ağır değildi. 

Açtığım an ise elime gelen ilk şey bir flash bellek oldu. Merakla baktığım zarftan birde kısa bir not çıktı.

GÖREV SÜRESİ OPERASYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin