Aşklarımm, bolca yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın. Keyifli okumalar!
İkinci Bölüm: ADANA
Ağustos / Adana - Adal Kongar
Futbol, on birer oyuncudan oluşan iki takımın yuvarlak bir topla oynadığı bir takım oyunuydu. Birçok insana göre anlamsız bir spor dalıydı. Birçok insana göre ise zevk doluydu. Ama bazı insanlar bu iki grubun dışına çıkıyordu. Çünkü futbol; bazı insanlar için de hayat demekti.
Futbol benim hayatımdı.
Kendimi bildim bileli, bir topun peşinde koşturuyordum. Tüm hayatımı ona adamış ve daha iyisi olabilmek için hep çok çabalamıştım. Tek istediğim, bir gün adımın futbolun yıldızlarıyla birlikte anılmasıydı. Hatta onlardan daha iyi bile olmak.
"Atsana lan topu." diyen kişiyi umursamadım ve topu sürerek, uygun bir pozisyon bulduğum ilk anda kaleye şutladım. Top kaleciyi geçip, kalenin sol üst köşesi ile buluştuğunda yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. "Adal Kongar yaptı yine şovunu." dedi Eren neşeli çıkan ses tonuyla. Yüzümdeki gülüş büyürken takım arkadaşlarıma doğru döndüm. Tiyatro sonunda seyircisine selam veren oyuncu misali onlara doğru eğildiğimde, hepsinin dudaklarının arasından neşeli kahkahalar çıkmıştı.
"Abi ben kabul etmiyorum." dedi karşı takımın oyuncularından Kenan. Yüzünde memnuniyetsiz ve sinirli bir ifade vardı. Kaşlarını çatmış, bize ters bakışlar atıyordu. Üst mahallede oturuyordu ve kendisinden nefret etmezdim ama sevmezdim de. Yavşaktı çünkü. Aslında bu durum beni alakadar etmezdi, sonuçta herkesin yavşaklığı kendineydi. Tabi bu özelliğini kardeşime de göstermeseydi. "Almışsınız futbolcu adamı yanınıza. Attıkça atıyor."
Kaşlarım çatılırken ters bakışlar attım ona. "Hayırdır Kenan?" dedi Yusuf abi tok çıkan sesiyle. Bakışlarını Kenan'a çevirmiş, gözlerini kısmıştı. "Yıllardır böyle bu. Şimdi mi battı sana?"
"Beşiktaş'a gideceğini öğrenmesi batmıştır abi." dedi Eren alaylı çıkan sesiyle. Bakışları Kenan'ın yüzünde dolanıyor ve çok eğlendiği belli oluyordu. "Ayıp oluyor kardeşim." dedi karşı takımdan bir başkası. Takımın kalan oyuncuları da, Kenanların arkasına geçmekte gecikmemişti. Bizimkiler de toplandığında, herkes hazır ol pozisyonuna geçti. Çünkü bu kavga demekti.
"Onun yaptığı ayıp abi." dedi Eren ters bir şekilde. "Aynı mahallenin çocukları birbirini kıskanır mı?"
"Ne kıskanması şerefsiz?" diye bağırdı Kenan, Eren'e bir adım daha atarken. Hızlı bir şekilde aralarına girdim ve elimi Kenan'ın göğsüne koyup geriye ittim. "Ağzından çıkanlara dikkat et." dedim onun aksine sakin bir ses tonuyla. "Sikmesinler."
Kenan'ın yumruğu havalandığında, yumruğunu sertçe tuttum ve burnuna kafa attım. Alnımın sızısı ilk anda kendini belli ederken umursamadım. O anda bağırış sesleri yükselirken ortalık tamamen karışmıştı. Herkes birbirine girdiğinde yerde yatıp burnunu tutan Kenan'a baktım alayla. "Sesini erken kestin kardeşim?" diye konuştum alaylı çıkan sesimle. Kenan'ın sinirli bakışları beni bulurken yüzümdeki sırıtma büyüdü. "Hiç olmadı böyle."
Halı saha sahibi ve çalışanlarının araya girmesi ile kavga biterken, iki takım da köşelere çekilmiş ve birbirlerine kötü bakışlar atmaya başlamıştı. "Her seferinde aynı tantana." dedi halı sahanın sahibi Ahmet amca. Yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmiş, hepimize ters bakışlar atıyordu. Klasikleşmiş bu muhabbetin sonunda, bizi bir daha buraya almayacağını söyleyecek ardından da kovacaktı. Biz onun söylediklerini ezberlemiştik, o ise aynı şeyleri ilk kez söylüyormuşçasına davranmaktan bıkmıyordu. "Almayacağım bir daha sizi buraya. Gidin kavganızı nerede ediyorsanız edin!" diyerek devam ederken, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi zemine çevirdim. "Defolun şimdi! Gelmeyin bir daha buraya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YULA
Ficción General'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever: 4' Tek bir dünyada, nasıl olurdu da birbirinden çok farklı iki dünya olabilirdi? *** "Abart." dedi Eylül memnuniyetsiz ifadesi ile bana bakarken. "Gayet tatlı bir çocuk. Kıvırcık falan, beğendim ben." diyerek d...