9. Bölüm

2.1K 98 16
                                        

Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Bölüm sonunda görüşmek üzere, hepinize keyifli okumalar!

Dokuzuncu Bölüm: RÜYA RUHU

Egemen, Eylül ve ben birlikte büyümüş üç çocuktuk. Doğduğumuz ilk anlardan bu yaşımıza kadar neredeyse her şeyimizi birlikte yapmış, yaşadığımız her şeyi birlikte yaşamıştık. Böyle olmamızın en büyük sebebi, annem ve teyzemin birbirlerinden asla ayrılamamasıydı. İkiz durumlarından mıydı bilmiyorum ancak bu iki kadın, hayatlarının hiçbir evrensinde birbirinden ayrılmamış ve bunu da bize aşılamışlardı.

Tabi annemlerin yanı sıra babam ve eniştemin de aşırı yakın kuzen olmaları da vardı. Ama onlar ufak bir detaydı.

Annemlere dönecek olursak, çift yumurta ikiziydiler ve birbirlerine oldukça benziyorlardı. Tabi bu ayırt edilebilecek bir benzerlikti. İkisinin karakteri ise oldukça uç noktalardaydı. Yani çoğu zaman annemin beyaz dediğine, teyzem siyah derdi. İkisinin ortak paydada buluştuğu tek noktalar aileleri ve Beşiktaş'tı. Birde bolca dalga geçerken aynı paydada buluşuyorlardı tabi.

Annem Eslem Anat, tam bir İstanbul hanımefendisiydi. Detaycı ve mükemmelliyetçiydi. Her şeye en ufak ayrıntısına kadar dikkat etmesi bizi bazen hayattan bezdiriyordu ama insan bir noktadan sonra alışıyordu. Ayrıca annem tam bir aşk kadınıydı ve aşkı babamla bulmuştu.

Teyzem Esin Anat ise oldukça umursamazdı. Detayları sadece ailesinde ve işinde önemser, mükemmeliyetçiliğini ise sadece işinde ortaya çıkarırdı. Aşkı eniştemle bulsa da, gençliğinde çok çapkın olduğunu anlatırdı anneannem sık sık. 

Ve biz üçümüz, tamamen teyzeme benziyorduk; umursamaz ve çapkın.

Abim ise bizim aksimize, dillendirmese de, aşka inanıyordu. Benim ise içten içe aşka inanıyor, aşkı ararken çapkın bir kişiliğe bürünüyordum. Ki olması gereken de buydu bir yerde. Sonuçta oturduğum yerde aşık olacağım İstanbul beyefendisini bekleyemezdim.

Yüzümdeki imalı gülümsemem ile Adel'e kaçamak bakışlar atan kuzenimi izliyor ve onu anlamaya çalışıyordum. Benim tanıdığım Egemen, birini beğendiyse nerede olursa olsun onu etkilemek için bütün hünerlerini ortaya dökerdi. Üstelik bunu oldukça usta bir şekilde yapar ve karşısındaki insana hiçbir şey çaktırmazdı. Ama karşımdaki Egemen buna yeltenmemişti beni. Adel'e attığı kaçamak bakışlar ise aklımdaki soru işaretlerinin çoğalmasına neden olmuştu.

Adel'i beğenmişti. Anlamıştım, hatta anlamıştık. 

Peki neden bu kadar çekingendi? Adal'dan ve Eren'den çekinme ihtimali düşük de olsa vardı. Ama Egemen, onlara sezdiremeden bile Adel'e yürüme potansiyeli taşıyan biriydi.

Galiba kuzenim, kendisinin bile anlamadığı bir durumun içindeydi. Bunu çözmek ise ikizi Eylül ve favori kuzeni bana kalıyordu.

Gerçi favori kuzeni abim olabilirdi ama konumuz bu değildi.

Egemen ona baktığımı anlamışçasına bana döndüğünde, yüzümdeki imalı gülüş biraz daha genişledi. Gözleri yavaşça yüzümü turladı ve yeniden gözlerimi buldu. Aynı anda kaşlarını hafifçe çatarken bana ters bakışlar attı. Bu 'imanı kes' demekti ama bunu asla yapmazdım. Omuz silktiğimde, Egemen gözlerini devirerek gözlerini benden çekti.

Dikkat çekmemek adına yüzümdeki gülüşü bastırırken, bu sefer gözlerim Eren ile kaçamak bir şekilde bakışan Eylül'ü buldu. Gözlerim hafifçe kısılırken, ona ters bir bakış fırlattım. Bu yüzden ona hala tripliydim. Eren ile konuştuğunu bana nasıl söylemezdi? Bu hainlikti!

YULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin