5. Bölüm

2.3K 125 12
                                    

Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın çiçeklerim. Keyifli okumalar!

Beşinci Bölüm: İMZA GÜNÜ

"Düşüyorum ona biri tutsun, dalıyorum dibe beni yutsun diye..." diyerek şarkıya eşlik ederken, bedenimi şarkının ritmine uygun bir şekilde sallıyordum. Elimdeki nemlendirici kremi makyaj masamın üzerine koydum ve saçımı savurarak aynaya poz kestim. "Çabalıyorum ama çok zorsun." diye devam ettim ardından neşeli sesimle ve telefonumu alarak odama geçtim. "Yanıyorum bu kız benim olsun diye."

Devam eden şarkının ritmine uygun olarak dans figürleri yaparken, odamın balkonuna yaklaştım ve perdesini açtım. Gördüğüm yüz ile dans hareketlerim aniden kesilirken, telefonum yerle buluştu. Gözlerimiz birbirine sıkıca tutunduğunda anlamsız bir bakışma başlamıştı aramızda.

Yeni bir rüya mıydı bu?

Gözlerinin üzerime kaydığını gördüğümde, varlığını yeni fark ettiğim bornozum kendini belli ederken gerilsem de belli etmedim. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve elimi kaldırıp yavaşça selam verdim. Adal'ın bakışlarına yoğun bir şaşkınlık bulanırken, o herhangi bir tepki vermeden yerdeki telefonumu alıp giyinme odasına geri geçtim.

"Dakika bir, gol bir Piraye." diye söylendim kendimi makyaj masasının önündeki sandalyeye atarken. "Of biz sürekli bu çocuğu mu göreceğiz Piraye?" dedim aynadaki yansımam ile bakışırken. İçime derin bir nefes çektim ve çekmeceden fırçamı alıp saçımı taramaya başladım. Sabah dünyanın en neşeli insanı olarak uyanmışken, Adal Kongar resmen modumu düşürmüştü.

Yüzümde düşünceli bir ifade oluşurken dudaklarımı büzdüm. "Odası umarım o oda değildir." dedim kendi kendime mırıldanırken. Odamın karşısındaki o oda, benim odamın aynısıydı ve kocaman bir balkonu vardı. Ve benim odamdaki favori yerlerimden biri balkonumdu. Eylül ile yaz kış orada takılmaya bayılırdık. Yani Adal'ın odası o karşı odaysa, bu onu daha çok göreceğim demekti.

"Ay düşünme şunu." diye kızdım kendime. Modumu yeniden yakalamak için şarkının sesini biraz daha yükselttim ve hazırlanmaya başladım. Dün Adal'ın on beş numara olduğunu öğrendikten sonra fazlaca şaşırmış ve biraz korkmuştum. Korkmamın nedeni rüyalarımın gerçekleşmeye başlaması mıydı yoksa Adal'ın hayatımın aşkı olma ihtimali miydi bilmiyordum. Ama gerçekten de ürkütücüydü.

O anda, şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışmış ve aradan sıvışarak arabaya binmeye çalışmıştım. Ancak beni tanıyıp bilen taraftar benim orada ne işim olduğunu sorgulamıştı. Kimse abimin beni ceza olarak Adana'ya götürdüğünü düşünemeyeceği için sorgulamaları çok normaldi. Neyse ki saçma sapan aşk dedikoduları çıkmamıştı. Gerçi çıksaydı da annemlerin bana kızabileceği bir durum olamazdı. Sonuçta orada kendi isteğim ile bulunmuyordum. 

Göz önünde olan bir aile olmamızdan dolayı, annemlerin Eylül ve bana koyduğu iki kural vardı. İlki Beşiktaş'ta oynayan kimse ile ilişki yaşamamızdı. Çocukların kafalarını karıştırıp performanslarını kötü etkileyeceğimizi düşünüyorlardı. Gerçi, gerçekten aşık olursak işler değişirdi ama takımda şuan öyle biri yoktu. İkinci kural ise aşk hayatımız ile magazine düşmememizdi. Ki aslında bu kurala abim ve Egemen'de dahildi.

Aslında böyle bir kural geçen seneye kadar yoktu. En azından Eylül, ben ve Egemen için. Ama ben kaçak göçek gittiğim Trabzon maçında forma alınca işler değişmişti. Bana forma veren futbolcu ile benim hakkımda çıkan aşk haberlerinin yanı sıra, evleneceğimizi söyleyenler bile olmuştu. Ki ben o zaman 17 yaşındaydım. Reşit bile değildim yani.

Adam ise 25 yaşındaydı!

İlk kez yaşanan bu olay ile, annemler ikinci kuralı bizim için de öne sürmüştü. 

YULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin