'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever: 4'
Tek bir dünyada, nasıl olurdu da birbirinden çok farklı iki dünya olabilirdi?
***
"Abart." dedi Eylül memnuniyetsiz ifadesi ile bana bakarken. "Gayet tatlı bir çocuk. Kıvırcık falan, beğendim ben." diyerek d...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Not: Bu shopu(?) geçen bölüm için yapmıştım ama bölüm başına koymayı unutmuştum. Bu bölüme kısmetmiş🫡
Herkese selam! Çarşamba günlerinin pek bana uygun olduğunu anladığım için, bölüm günlerini salıya aldım. Artık salı günleri buradayız. Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Bölüm sonunda görüşmek üzere, keyifli okumalar!
Sekizinci Bölüm: MİSAFİR
Beni görmüştü.
Beni görmüştü ve dalga geçmekten çekinmiyordu.
Yakalandığım için utandığımı belli etmemek adına başımı biraz daha dikleştirdim ve yüzüme alaylı bir ifade yerleştirdim. Aramızdaki mesafe bu sayede biraz daha azaltmıştı ve bu bedenimin kırmızı alarma geçmesine neden olmuştu. Ama yüzümdeki alaylı ifadeyi bozmadım.
Eylül ile rezil olduğumuz ve sıyrılamadığımız anlarda kullandığımız bir taktik vardı; toparlayamazsan arsızlaş.
Şu anda bu durumu toparlamamın imkanı var mıydı? Pek sanmıyordum. O zaman vakit, arsızlaşıp üste çıkma vaktiydi.
"Beğenmediğimi söyleyemem." diye mırıldandım hafif kıstığım sesim ile. Bakışlarımı kısa bir an Adal'ın karnına kaydırmıştım. Sanki giydiği tişörtün altından o kasları görebilecekmiş gibi... Ardından gözlerimin hedefi yeniden gözleri olmuştu. Kahveleri, oldukça şaşkın bir ifade ile bakıyordu mavilerime. "Ama bayılmadım." diyerek sözlerimi devam ettirdim. Omuzlarımı hafifçe kaldırıp indirmiştim. "Tekrar tekrar bakmamı çok istiyorsan, biraz daha çalışmalısın." dedim onun gittikçe şaşıran ifadesine, dudaklarımı hafifçe büzerek bakarken. "Çünkü çok daha iyilerini, çok yakından gördüm."
"Sen..." diye mırıldandı Adal bocalamış bir şekilde. Dudaklarım kıvrılırken, başımı hafifçe omzuma doğru eğdim ve kirpiklerimi kırpıştırarak baktım ona. "Ben?"
"Abin biliyor mu?" dedi tok çıkan ses tonuyla. Kaşlarım havalanırken, başımı dikleştirdim. "Çok daha iyilerini çok yakından gördüğünü?"
"Bilmem." dedim yaramaz çocuklardan farksız bir şekilde omzumu indirip kaldırırken. "Belki biliyordur. Belki de bilmiyordur." diyerek umursamazca devam ettirmiştim sözlerimi. Alaylı bakışlarım Adal'ın yüzüne odaklandı sonra. "Sen kardeşinin her şeyini biliyor musun yoksa?"
"Adel benden bir şey saklamaz." dedi kendinden emin çıkan ses tonuyla. Gülüşüm genişlerken kafamı hafifçe salladım. Saf mıydı bu çocuk? Kendisi dağ ayısıyken, Adel tabi ki de ilişki hayatını ona anlatmazdı. Çocuğun hayatını kaydırırdı falan. "Öyledir tabi."