7. Bölüm

2.3K 100 11
                                        

Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ballarım. Keyifli okumalar!

Yedinci Bölüm: DİKİZCİLİK

Anneannem, dedem ile tanışmalarından sonraki süreci 'istemediğim ot hep burnumun dibinde bitiyordu' diye anlatıyordu. Yani dedemden hep kaçtığını, onu çevresinde istemediğini ancak bir şekilde dedemin onun çevresinde olduğunu söylüyordu. Dedemi ot olarak nitelendirmesi annemlerin pek hoşuna gitmese de, bence anneannemlerin durumunu en iyi bu atasözü anlatıyordu.

Ve beni de.

Adal hangi ara dağ ayısından, ot konumuna gelmişti bilmiyorum. Çünkü bu geçiş benim bile takip edemeyeceğim bir hızda olmuştu. Ama benim bu durumun hangi ara olduğunu bilmemem gerçekleri değiştirmiyordu. Adal istemediğim bir ottu ve sürekli burnumun dibindeydi.

Bazen iki saniye falan düşünüyordum, sorun bende mi diye. Adal'a karşı fazla mı ön yargılıydım acaba? Sonra bu düşünce hemen kafamdan uçuveriyordu. Ben ona ön yargılıysam, o da bana düşmanıymışım gibi davranıyordu.

Aramızdaki bu durumda, ikimiz de birbirimizden haz etmiyorduk. Benimkinin en büyük sebebi, Adal'ın bana çarpması ve özür bile dilememesiydi. Tabi bir de gördüğüm garip rüyalar vardı. Ki galiba en büyük sebepte buydu. Yani bunlar olmasa, tıpkı Eren ile olduğum gibi onunla da arkadaş olabilirdim. Tabi sadece arkadaş... Aksi ikimiz için mümkün değildi. Çünkü Adal benim ideal tiplememe girmiyordu. Ama konumuz bu değildi.

Onun nedenini ise hala anlayamıyordum. 

Garip biriydi ve ben hala onu çözememiştim. Çözmeyi düşünmek gibi bir amacım da yoktu zaten. 

"Of..." diye mırıldandım kaçıncı olduğunu sayamadığım bir şekilde. Şirkete giden yol hala bitmemiş olsa da az kalmıştı. Ve tüm yol boyunca Adal tek bir kelime bile etmeyip benim söylenmelerimi cevapsız bırakmıştı. Attığım dik bakışları asla umursamamış, ben yokmuşum gibi davranmıştı resmen. Ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu. Yani duvara konuşsam o bile dile gelirdi ama çocukta tık yoktu.

Ayrıca anlamadığım bir şey daha vardı: Abimin onu neden peşime taktığı.

Bunun abimlerin basit bir kıskançlık meselesi olduğunu düşünmüyordum maalesef. Çünkü bu olay sürekli tekrarlanan bir olaydı ve ben Yiğit ile birçok kez yalnız kalmıştım. Abimlerde bunu çok iyi biliyordu. Yani Adal ne alakaydı, neden şuan yanımdaydı ve abim bu çocuğu neden sevip bu kadar güveniyordu?

Aralarında benim bilmediğim ne tür bir ilişki vardı çok merak ediyorum.

"Abime benimle geldiğini söyleyip, benimle gelmeyebilirdin." dedim Adal'a yandan bakışlar atarken. Böylece biz de aynı ortamda baş başa olmak zorunda kalmazdık. Adal'ın bakışları kısa bir an bana değdi. Ardından gözlerini yeniden yola çevirdi. "Barbaros abiye yalan söylemem." dedi net bir şekilde. Kaşlarım havalanırken memnuniyetsiz bir bakış attım ona. Barbaros abisine yalan söylemezmiş... Ayrıca benim abimdi o! Onun değil.

"Yalan sayılmazdı bir kere." dedim omuz silkerken. Gerçeği söylemeyip abimin düşüncesini değiştirmemekti. Yalan değildi yani. "Sayılmaz mıydı?" dedi Adal inanamaz bir şekilde konuşurken. "Senin yalan anlayışın bizimkilerden çok farklı herhalde Prenses."

Gözlerim kısılırken ona ters bir bakış attım. "Prenses diyerek beni rahatsız hissettirmeye çalışıyorsan hissetmiyorum Adal." dedim bıkkın çıkan bir ses tonuyla. İnsanların Prenses demesini seviyordum. Çünkü öyle sayılırdım. En azından bence...

YULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin