17. Bölüm

1.9K 119 3
                                        

Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar!

On Yedinci Bölüm: RÜYALAR VE OLAYLAR

'Her halinle daha önce hiç hissetmediğim şeyleri hissettirmeyi nasıl başarıyorsun hiç anlamıyorum.'

Beynimin içinde Adal'ın kurduğu cümle yankılanmaya devam ediyordu. Adal bu cümleyi kurduktan sonra bir süre daha ellerini saçlarımda gezdirmeye devam etmişti. Ben ise tüm istikrarım ile uyuma numarama devam ediyordum. Tabi içimde uyuma numarasına son verip ne demek istediğini söyleyen bir taraf oluşmuştu bile. Ama yapmadım ve midemde dolanan kelebekler ile Adal'ın beni uyandırmasını bekledim.

Peki onunla birlikte uyumuşken ve birkaç saniye önce bana neredeyse aşık olduğunu söylemişken, gözlerimi açtığımda Adal'ın suratına nasıl bakacaktım? Direkt arkama bakmadan kaçsam çok mu garip olurdu acaba?

Ayrıca ne ara bu hale gelmiştim anlayamıyordum. Sonuçta ben daha bir süre önceye kadar bu çocuktan nefret etmiyor muydum? Şimdi bu hallerim neydi hiç bilmiyordum. Hangi ara içimde ona karşı hisler oluşmaya başlamıştı onu bile anlayamamıştım. Her şey benden çok bağımsız bir şekilde ilerlemişti. Yani resmen bir gün uyanmış ve Adal'dan hoşlandığımı fark etmiştim.

Ki anneannem bunu öğrense benimle ölümüne dalga geçerdi.

Haklıydı da... Daha birkaç ay önce 'zıt insanların' birbirleri ile bir ilişki içine giremeyeceklerini söylüyordum. Şimdi ise bana oldukça zıt birinden hoşlanıyordum ve onunla bir şeyler yaşamak istiyordum. Şaka gibiydi ama hiç güldürmüyordu.

"Piraye." diyen Adal'ın kısık sesi doldu kulağıma. Bu sırada kendini benden birazcık uzaklaştırmıştı. Bu içimde bir boşluk oluşmasına neden olurken aldırmamaya çalıştım. Bir de bayılsaydım yani... "Piraye."

Gözlerimi yeni uyanıyormuşçasına yavaşça açtım ve kirpiklerimi kırpıştırarak Adal'a baktım. "Adal?" diye mırıldandım uyku mahruruymuşum gibi. Oyunculuk deyince de bendi yani! 

Adal yüzünde gittikçe genişleyen gülümsemesi ile baktı gözlerime. Gözlerinde de, yüzünün her bir noktasında da sıcacık bir ifade vardı. Bu kalp ritmimin biraz daha hızlanmasına sebep oluyordu. Ayrıca bu çocuk, yeni uyanmışken bile nasıl bu kadar kusursuz gözükebiliyordu? 

Cin miydi acaba?

"Günaydın Prenses."

Hafifçe dikleştim ve etrafa kısa bir göz atıp yeniden Adal'a döndüm. "Burada mı uyumuşuz?" diye mırıldandım hiçbir şeyin farkında değilmişim gibi. Abim olsa 'şovu kes' diyip bana ters bakışlar atardı. Neyse ki Adal rol yaptığımı anlamıyordu. "Öyle olmuş." dedi Adal da beni onaylarken. Gözleri gözlerime dikkatli bir şekilde bakıyordu ve bu rolüme devam etmemi birazcık engelliyordu. Şöyle derin derin bakmasa olmaz mıydı ya? Ben birazdan bayılacaktım de çünkü.

Buradan nasıl kaçacağıma dair beynimin içindeki tilkiler harekete geçti o anda. Ya da beynimin yalan makinesi tarafı devreye girdi desem daha doğru olurdu. Aklıma gelenle, yüzüme bir şaşkınlık yerleştirdim. "Eyvah!" diyerek oturduğum yerden fırladım. Hafif telaşlı bir havaya bürünmüştüm çoktan. Şuan televizyondaki birçok oyuncudan çok daha iyi oyunculuk yapıyordum. Bence hepsi gelip benden ders almalıydı. "Annemler beni evde göremezse çok telaşlanırlar."

Adal'ın eli elime uzandı ve yumuşak bir şekilde beni geri çekerek fırladığım yere geri oturttu. "Saat daha çok erken Piraye." dedi yatıştırıcı bir ses tonuyla. Kaşlarım havalanırken gözlerim elimi tutan eline kaydı. Tuttuğu yer çoktan karıncalanmaya başlamış, midemdeki kelebekler heyecandan kalp krizi geçirecek noktaya gelmişti. Adal Kongar, şuan benim elimi mi tutuyordu?

YULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin