4. Bölüm

2.6K 132 19
                                    

Bolca yorum yapmayı ve oy vermeye unutmayın aşklarım. Keyifli okumalar!

Dördüncü Bölüm: İSTANBUL

Esen rüzgar tenimi okşayarak geçerken gözlerimi yavaşça araladım. Bakışlarım direkt kararmış gökyüzündeki çok parlak bir yıldız ve onun hemen yanına konumlanmış dolunaya takıldı. Dolunay karanlık geceyi aydınlatmak istercesine ışık saçıyordu. Yıldız ise dolunayın ışığı sayesinde parlaklığına parlaklık katıyordu. Yattığım yerden doğrulurken gözlerimi yavaşça gökyüzünden ayırdım. Gördüğüm görüntü kaşlarımın çatılmasına sebep olurken, "Yine mi?" diye mırıldandım. Çatılan kaşlarıma rağmen ise içimde garip bir rahatlık vardı.

Oturur pozisyona geçtiğim anda stadın ışıkları açıldı. Tribünlerdeki taraftarlar ile gözlerim irice açılırken hızlıca oturduğum yerden kalktım. O anda gözlerim üzerimdeki çubuklu formaya takıldı. "Piraye..." diyen tanıdık bir ses doldu kulaklarıma. İrkilerek arkama döndüğümde, yine onunla karşılaştım. Yüzü kendini yine göstermiyordu ama bunun geçen rüyamdaki çocuk olduğuna emindim. Peki ben neden bir başka rüyada, eski rüyamı hatırlıyordum?

Ya da şuan neden zekamı kullanabiliyordum?

"Sevgilim..." dedi aynı çocuk bana doğru adımlar atarken. Üzerinde yine çubuklu forma vardı. Gözlerim kısılırken, kramponlu ayaklarıma döndü bakışlarım. Kafasına atacağım tek tekme, onu yerle bir eder miydi acaba? Bu hitap şekillerinin sonlanmasının başka yolu yok gibiydi çünkü. "Kavuşmamıza çok az kaldı." diyerek birkaç adım ötemde durduğunda kaşlarım çatıldı. "Ne kavuşması?" diye söylendim ters bir şekilde. "Ben seninle kavuşmak istemiyorum!"

"Bir yastığa baş koyun mutluluklarla!" diyerek tribünler bir besteye başladı. Sesleri neredeyse kulak tıkayacağım kadar fazla çıkıyordu. Karşımdaki çocuk güldü keyifle. "Kıskansın sevdanızı Mecnun ve Leyla." 

"Bize söylüyorlar." dedi çocuk sesini bana net bir şekilde duyururken. Sesi bana çok tanıdık gelmeye başlamıştı ama hala yüzü gözükmüyordu. Malum harfliler olsa, rüyam böyle olmazdı herhalde. Değil mi? Korkuyla bir adım gerilirken o bana doğru bir adım daha attı. Elinde gördüğüm siyah kutu ile gözlerim irice açıldı.

"Söyle Eros aşk nedir? Bize cevap ver!" diyerek tribün besteyi söylemeye devam etti. Sesleri her zamankinden daha gür ve çok daha uyumlu çıkıyordu. Hepsi bu anı bekliyor gibiydi. Çocuk elindeki kutuyu açtığında, içinden ay kadar parlak bir yüzük çıktı. "En güzel Beşiktaş'ın çocukları sever!" diye devam etti tribün. "Benimle evlenir misin Piraye?" dedi çocuk. Şaşkın bakışlarımı yüzükten alıp, yüzünü görmediğim çocuğa çevirdiğimde gördüğüm yüz ile çığlık attım. "Adal!"

İrkilerek gözlerimi açtığımda karşımda abimi görmem ile dudaklarımın arasından bir çığlık firara etti. Abim ellerini bedenime sararken beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Bedenimi saran şaşkınlık, yerini abimin verdiği huzura bırakırken nefesimin düzeldiğini hissettim. "Tamam abim." dedi elleri saçlarımın üzerine yavaşça dolanmaya başlarken. "Kabus gördün, sakin ol."

"Sakinim tamam." diye mırıldandım içime huzur dolarken. Kollarımı abime sıkıca sardım ve başımı göğsüne yasladım. Beynimin içinde rüyam kendini başa sarmış gibi oynatırken, içimden tövbeler çekmeye başlamıştım. Eylül yüzünden eşeğin aklına karpuz kabuğu düşmüştü. Buradaki eşek ise kesinlikle beynimdi! Bunu düşünmemeye çabalarken, kendimi hafifçe geri çektim ve abimin yanağına bir öpücük kondurdum. "İyi misin bebeğim?" dedi abim yumuşacık çıkan ses tonuyla. Dudaklarım kıvrılırken yavaşça başımı salladım. İyi olmasam bile abim bana sıkıca sarıldığı anda çok iyi olurdum gerçi. "Anlatmak ister misin peki?"

YULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin